Image may be NSFW.
Clik here to view.
“Brezilya’yı engelleyen nedir ki bugüne kadar süper güçler arasında yer alamamış?” sorusu, ülkeye içerden bakma fırsatı bulan herkesin aklına gelmiş olmalıdır. Çünkü altı maden dolu, suları, yağmurları bol, toprağı bereketli...Isınmak için ilave giderler gerektirecek kadar kış yaşanmıyor. Türkiye gibi terör ile boğuşup, onlarca milyar dolarlarını harcamak zorunda da kalmıyor. Peki, ne var ki ülkeye diz çöktürüp, bahtını bağlamaya yetmiş? Bu sorunun cevabı sadedinde geçmişindeki diktatörleri, darbeler ve askeri vesayeti zikretmek mümkün. Başkan Dilma Rousseff, işte o dönemde gençlik yıllarını mücadeleyle geçirmiş ve hapislerden, işkence odalarından geçmiş birisi. Başkan, gençlerin eylemlerine işte bu arka planla yaklaşıyor. Eylemlerden gelmiş tecrübeli biri olarak “genç Dilma Rousseff’lere” sesleniyor ve onları gerçekten ciddiye alıyor. Çünkü o, sokakların devlet başkanı çıkardığını kendi hayatından hareketle çok iyi biliyor. Başkan diyor ki: “Yolsuzlukların önlenmesini istiyorsunuz.” Evet, ben yolsuzluklarla mücadele ediyorum ama haklısınız, dahasına da ihtiyaç var. “Daha iyi eğitim” istiyorsunuz, biz eğitime çok para ayırıyoruz ama haklısınız daha fazlasına ihtiyacımız var. Size söz veriyorum, petrol gelirlerinin tamamını eğitime aktaracağım. Daha iyi sağlık hizmetleri istiyorsunuz. Halk olarak her şeyi isteme ve eleştirme hakkınız vardır. Söz veriyorum. Gerekirse yurtdışından binlerce doktor getirerek eksiklikleri bir an evvel gidermek için elimden geleni yapacağım.Yüz yirmi şehirde yaklaşık bir milyon iki yüz bin kişinin katıldığı protestoların muhatabı olarak başkan bu taahhütleri yaparken, karşısında duran tablo kısaca şöyle: Brezilya’da 2014 senesinde başkanlık seçimleri var. On yıldan beri iktidarda bulunan İşçi Partisi’nin oylarını arttırarak tekrar iktidara geleceğine kesin gözüyle bakılıyor. İktidar partisi gittikçe güçlenirken, muhalefet partileri aday çıkartamaz halde bulunuyor. Bunun yanında, hatırlanacağı gibi Brezilya’nın nükleer konularda İran’a destek vermek; Gazze olayları ve Filistinlilerin haklarının verilmesi konusunda tavrını, Filistinlilerden yana net bir şekilde koymak gibi yönleri var. IMF’ye borcunu ödemiş olmak, ihracatı artırmak, uluslararası alanda Brezilya firmalarını rekabete hazırlamak ve faizleri indirmek... “Büyük Brezilya” için planları var. Başkan bütün bunları dikkate alarak kendi ülkesinin gençlerini bağrına bastı ve onların vicdanına seslendi. Her şeyi istemek hakkınız olduğu gibi, her şeyi eleştirmek de hakkınızdır. Bu hakkınızı istediğiniz yerde kullanabilirsiniz. Çünkü siz her şeyin en iyisine layıksınız, dedi. Sonra çağrısını yaptı: Gelin, demokrasimizi daha da geliştirebilmek için enerjinizi köklü bir politika reformunda değerlendirelim. Bir hususun altını çizdi: Haklarınızı kullanırken kamu ve özel mülklere zarar vermek gibi bir haksızlığa düşmeyin. Bunun cezası vardır. Seçtiği tarzın tutarlılığı açısından ayrıca tebrik edilmeyi hak ediyor başkan. Tüm televizyon ve radyolar vasıtasıyla, herkesin bizzat evine girerek “ulusa seslendi” ve “Ben hepinizin başkanıyım.” dedi. Gençliğin açığa çıkan enerjisini demokrasinin itici gücü olarak gördü. Sokaklardan, hapislerden, işkence odalarından geçmiş biri olarak, karşısında adeta kendi gençlik dönemini gördü ve eylemlerin üzerine, kendisinin yine sokaklardan edindiği tecrübeyi koydu. Böylece diktatör askerlerin Brezilya’sı ile demokrasisini daha da geliştirmek isteyen 2014’lerin Brezilya’sının farkını on dakikada gösterebildi.Eylemcilerin isteklerine tek tek cevap veren başkan, gençleri bağrına basarken arkadaki güçlere de “üslub-u âli” ile veciz bir cevap verdi aslında. Ardından verdiği sözlerin bir kısmını hemen realize ederek sokakların tansiyonunu düşürmekle, sokaklardan geleni sokakla devirmenin o kadar da kolay olmadığını herkese göstermeyi başardı.
Clik here to view.
