Dün itibarıyla, Barış Süreci’ne keskin bir dönüş yapmış olduk. Hepimizin unuttuğu Akil İnsanlar, Başbakan’la yaptıkları toplantıda, izlenimlerini ve önerilerini hem şifahen, hem de rapor halinde sunmuş oldular.Asıl gündem şimdi başlıyor. Ama bıraktığımız gibi değil. Taksim eylemlerinin, Barış Süreci’ne açtığı bir aylık uzun ve etkileyici parantez birçok şeyi değiştirdi. İyi mi oldu, yoksa kötü mü? Bardağa dolu tarafından bakmayı deneyelim. Daha iyisi, Şam’da kayısı. Yani? Esed’in paldır-küldür gitmesi kadar olmasa da, yine de fena değil.Kapanmakta olan Taksim parantezinin içine sığan olayların yoğunluğu, geride önemli bir birikim bırakacak. Farklı kesimler çok sıcak geçen bu haziran ayını dönüp dönüp masaya yatıracak ve dersler çıkartacaklar. Herkesin kendine göre çıkartacağı çok fazla dersler var. Biz ilk dersi Kürt sorunu için çıkartmayı deneyelim. BDP-PKK, Taksim eylemlerinde eleştirel bir tutum takınsalar da içinde yer almadılar. Şayet bu eylemler üç ay önce olsaydı, PKK hemen baskın çıkar ve bu protestoyu yönlendirir, ama eylemcilerin bu kadar geniş bir koalisyon kurmasına da engel olurdu. Neden? Çünkü eylemcilerin büyük kısmı, PKK’nın başat unsur olduğu bir sahnede yer almak istemezdi. Barış süreci olmasaydı ve PKK bu eylemlerin örgütsel olarak dışında durmasaydı, Taksim eylemleri bu özgün protestoları gerçekleştiremezdi. İki sebebi var. Birincisi PKK’nın taktik yetenekleri ise; ikincisi, Taksim’de geniş koalisyonun içinde yer alan önemli grupların hükümetten çok PKK’ya düşman olmaları. Murat Karayılan’ın Taksim eylemleri üzerine söyledikleri, iki taraf arasındaki karşılaşmayı tarafsız bir uzmanın değerlendirmesine benziyordu. Karayılan, eylemcilerin özellikle 13 Haziran günü yaptıkları taktiksel hatayı değerlendiriyor ve kendisi olsaydı yapacaklarını anlatıyor. Demek ki Türkiye, Kürt sorununu bitirdikten sonra, emekli askerî uzmanlar gibi PKK şeflerini kitlesel olayların çözümlemesinde uzman olarak kullanabilecek. Taksim eylemleri eylemciler açısından iyi başladı, kötü bitti. Sempati taarruzu şeklinde başlayan eylemler, marjinal sol grupların cömert şiddet katkısı ile kısa zamanda sevimsiz hale geldi. Erdoğan kontrolü ele geçirdi ve krizden güçlenerek çıktı. Taksim eylemlerinin Erdoğan’a verdiği güç, Barış Süreci kapsamında gelişen diyaloğa da yansıyacak. AK Parti, Taksim eylemleri ile rehavete kapılmış kendi tabanını yeniden hareketlendirdi, politize etti ve dinamik bir unsur haline getirerek siyasî sahaya sürdü. Ankara’da başlayıp İstanbul ile devam eden ve Erzurum’da noktalanan mitingler, Erdoğan’ın seçim sandığını bekleyen seçmenlerini, seçimden çok önce tekrar politik bir aktöre dönüştürdü.Belki de en önemlisi, Taksim eylemleri sayesinde Erdoğan’ın, Barış Süreci boyunca oluşan güçlü muhalefetin elinden gündemlerini çekip almış olmasıydı. Gezi Parkı hadisesi patladığında, Akil İnsanlar Heyeti’ni hedef alan protestolar kamuoyunu yönlendirecek düzeye gelmişti. Taksim’de olaylar patlar patlamaz bu protestolar durdu. Barış Süreci üzerindeki kamuoyu baskısı neredeyse bütünüyle ortadan kalktı. Hatta MHP, kendi kitlesini Taksim olaylarından çekince, meydanlarda Barış Süreci muhalifleri de kalmamış oldu. MHP’liler bugün oturup Taksim için ne kadar komplo üretirlerse yeridir. Taksim eylemleri AK Parti hükümetine çok bunaldığı bir dönemde bir ay kadar uzun bir süre rahat nefes alma fırsatı sundu. Muhalefetin, aynı gerilimi tekrar oluşturması ve hükümeti zorlaması artık çok güç. Sonuç: Taksim eylemleri, çok kritik bir evrede Barış Süreci’ne çok önemli katkılar sağlamış oldu.
↧