Bugün Mardin’de bayram var. Artuklu Üniversitesi Yaşayan Diller Enstitüsü’nden mezun olan 500 öğrenci yüksek lisans diplomalarını alıyorlar.Bu yıl için ortaokulların ilk iki yılında, yani 5 ve 6’ncı sınıflarında seçimlik olarak okutulacak Kürt dili, edebiyatı ve kültürü dersinin öğretmen adayları bunlar. 2014’te şu anda ders kitapları hazırlanmakta olan 7 ve 8’inci sınıflara girecekler. Bu sıradan bir tören değil, bir devrimin ilanı aslında. Barış sürecinin, silahların susmasından sonraki en önemli aşaması...Geçen yıl üç bin kişi Cumhuriyet tarihinde ilk kez ÖSYM koordinatörlüğünde ve bir devlet üniversitesi çatısı altında, çok ciddi bir Kürtçe sınavından geçmişti. İşte bugün mezun olanlar, bu barajı geçip de Türkiye’nin dört bir yanından Mardin’e gelerek büyük maddi manevi fedakarlıklarla bu programda ter akıtan yaşları 25 ve üstünde, çoğu Türk dili edebiyatı veya sosyal bilgiler öğretmeni olan kişiler. Alkışlanmayı ve desteklenmeyi fazlasıyla hak ediyorlar. Son ders gününde aralarındaydım. Onlarla muhabbet etmek ve gözlerine bakmak imkanı buldum. Kalplerine biraz dokunabildimse, anadilleriyle bağlanmak istiyorlar devlete diyebilirim. Bir ceninken analarının rahmine nasıl tutundularsa aynen öyle. Anadilleri göbek kordonları olsun, kimse onu koparmasın diyorlar sanki lisan-ı hal ile. Bu devletin has tebası olmak, sevgi ile kabullenilmek, hakiki bir aidiyet kesbetmek ihtiyacındalar.Kaygıları ile ümitleri çatışma halinde. Bir yandan Hititolojiye, Sümerolojiye izin verip de Kürtçe diye bir dil yoktur diyen devlet nihayet bir hazinenin anahtarını veriyor onlara. Tertemiz, zengin, el değmemiş, keşfedilmeyi bekleyen bir hazine bu. Bugüne kadar toprağa gömülüydü ama bırakın kapağını açmayı üzerinde gezmeleri bile yasaktı. Nihayet nesiller sonra bu içinde deyişler, masallar, efsaneler, hikayeler, ninniler, romanlar, şiirler, şarkılar olan kadim sandığın kapağını açıp altınlar, gümüşler, elmaslardan daha değerli olan parçaları görebilecekler ve daha önemlisi biz Türklerle paylaşacaklar.Çoğunun kişisel geçmişinde anadillerini şu veya bu şekilde kullanmaktan en azından Kürtçe seçmeli ders olsun diye dilekçe vermekten dolayı devlet tarafından hırpalanmışlıkları var. Henüz ilkokula giderlerken anadilleri yüzünden öğretmen dayağı yeyip aşağılanmayanı yok aralarında. Geçmiş kuşakların acı hikâyelerini de buna eklersek, içlerinde yüzyıllarca atıl kalmış büyük bir enerji birikmiş. Ve şimdi coşa taşa kullanmaya hazırlanırken, ya verilen sözler tutulmaz da atanamazsak diye endişe ediyorlar.Bu endişelerinde de haksız sayılmazlar. Çünkü YÖK, geçen yılki formasyon dilekçelerine olumsuz yanıt vermiş. Bu yaz yeniden talep edilecek ve ne cevap alınacağı belirsiz. Halihazırda sosyal bilgiler veya Türk dili ve edebiyatı öğretmenliği yapan üç yüz kadar mezun, kendi branşlarında öğretmenliğe devam etse de, kalan iki yüz kişi için çok büyük bir yıkım olacak bu. Kaldı ki formasyonu olanlar da artık bu devrimin öncüleri olarak anadillerinden ekmek yemek istiyorlar.Artuklu Üniversitesi Yaşayan Diller Enstitüsü’nde Kürt dili, edebiyatı ve kültürü okuyan yüksek lisans öğrencilerinin son ders gününde aralarına katıldım.Çünkü dilin sınırsız bir okyanus olduğunu burada öğrendiler. Bu programa başlamadan önce Türkçe görüyorlardı rüyalarını. Dilini kaybettiği rüyaları yıllar sonra uykularına geri döndü. Artık kendi anadillerinde rüya görebiliyorlar. “Ben bilgisayar mühendisiyim demektense, Kürt dili edebiyatı öğretmeniyim demeyi, ayda 4 bin lira kazanan fizik öğretmeni olmaktansa ayda 2 bin lira alan Kürtçe öğretmeni olmayı tercih ederim.” diyorlar. İçlerinde “Ya Rab, bu gençliğe kısmet et, ömrümüzün son nefesine kadar bu alanda hizmet edelim, bu alanda varlık gösterelim, ilim alıp ilim vermeye devam edelim.” diyenler var. Bize onları anlamak düşer, kırılmış bir onurun altından dilini öğrenerek kalkmak güdüsü var yüreklerinde.Kürtçenin seçmeli ders olması Kürtleri adeta kendi ülkelerinde göçmen psikolojisine sokuyor aslında. Ama yine de bu bir başlangıç diyerek bu duyguyla baş etmeye hazırlar. Yeter ki eylülde okullar açıldığı zaman atanabilsinler. Başlangıçta hepsine kadro sözü verilmiş ama şimdi yan çiziyor devlet. Diyor ki, mevzuatımızda seçmeli dersler için norm kadromuz yok, size ancak ders ücreti karşılığında öğretmenlik verebiliriz. Ücretler öyle düşük ki üniversite idaresi bile bunu kabul edilemez buluyor. Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı ile yapılan görüşmeler sonunda bir ara formül bulunuyor. Buna göre, her ay düzenli maaş ödemesi yapılacak şekilde “ücretli öğretmen” olabilecekler ama teorik olarak. Neden? Çünkü henüz kaç kişinin Kürtçeyi seçtiği belli değil. Geçen yıl çeşitli engellemelerle 24 binde kalmıştı bu rakam. Bu yıl Kürtçe, seçimlik dersler arasında üçüncü sırada görünüyor ama yine de bu 500 kişinin kaçına öğretmenlik yaptırılacak, kimse bilmiyor. Haliyle öğretmen adaylarının kaygı eşikleri çok yüksek. Bu eğitimi 200’ü Dicle’de, 200’ü Bingöl’de, bir miktar da Muş’ta alanların varlığını hesaba katarsak, Mardin’le beraber yaklaşık bin kişinin bu duygular içinde beklediğini bilmemiz lazım.Kendiniz için istediğinizi bizim için de isteyinTezsiz yüksek lisans programına dershane öğretmenleri gelebilsin diye pazartesi, okul öğretmenleri katılabilsin diye cumartesi-pazar günleri seçildi. Haftada üç gün sabahtan akşama kadar Kürtçenin inceliklerini ve güzelliklerini gördüler. İçlerinde İslamcısı da var, Kürt milliyetçisi de. Basiretli ve sevgi dolu bir yönetim sayesinde sorunsuz bir yıl geçirilmiş. Bunda Yaşayan Diller Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Kadri Yıldırım’ın büyük payı var. Yıldırım, hem bilimsel yetkinliği hem de insani özellikleriyle olağanüstü bilge bir insan. Onunla birlikte yurtiçi ve dışından 20 kadrolu ve donanımlı Kürdoloji ekibi harikalar yaratmışlar.Bilimsel açıdan durum böyleyken, işlerini güçlerini, ailelerini bırakıp değişik illerden Mardin’e gelenler açısından büyük zorluklar yaşandı. Mecbur kalıp eşlerini getirebilen de oldu, karnında veya kucağında minicik bebeğiyle derslere giren de. Sırf bu tarihi fırsatı kaçırmamak adına yol, ikamet ve beslenme gibi temel masrafları karşılayabilmek için banka kredisi alanlar, eğer atanamazsak borçlarımızı nasıl öderiz diye panikteler. Ve biz Türklere “Kendiniz için istediğiniz iyilikleri bizim için de isteyin.” diye sesleniyorlar.En çok hoşuma giden anekdot; ilkokula başladıklarında öğretmenleri onlara “Burada Kürtçe konuşmak yasak.” demişlerdi ya, bu eğitime başladıklarında da hocaları yüksek verim alabilmek için “Burada Türkçe konuşmak yasak.” uyarısında bulundular. Ne büyük bedeller ödenerek kavuşulmuş bir saadetti bu onlar için. İlk defa benim hatırıma Türkçe konuşuldu, düşünebiliyor musunuz?Dünyanın dört bir yanından gelen ve her biri Kürdolojinin değişik alanlarında uzmanlaşmış Kırmançi Çalışma Grubu da son gün oradaydı. Düzenlenen panelde saatler boyunca Kürtçenin terminolojisini konuştular ve ben tek kelime anlamadan dinleyip, sıranın bana gelmesini bekledim. Beklerken de ilkokula başladıklarında Kürt çocukları da herhalde benim gibi çaresiz ve kimsesiz hissediyorlardı kendilerini diye düşündüm. Tabii ben daha şanslıydım onlardan, hiç değilse bana dilim yüzünden dayak atan olmamıştı. Kendi anadillerinde ağlayıp gülemeyen insanların psikiyatrik açıdan ciddi sorunlarla karşılaştığını söylüyor bilim. Toplumun en zayıf halka kadar güçlü olduğunu hatırladım orada...Mardin gezimden sonra gerçekten doğrudan Kürtçe yazılan edebi eserleri okumak arzusu doğdu içimde. Doğrusunu söylemek gerekirse hepimizin bir borç öder gibi, bir kefaret duygusuyla Kürtçeyi öğrenmemiz gerekir diye düşünüyorum, ama benim için bu yaştan sonra çok zor. Yayınevlerine düşüyor görev biraz da. Çevirsinler Türkçeye, okuyalım şu eserleri, öteki yarımızla geç kalmış tanışlığımızı kuralım...Ders kitapları 1 yılda hazırGerçi ilk haberler yalanlandı ancak hükümet gerçekten de kısa veya orta vadede özel okullarda anadil eğitimini başlatacaksa, yoksul Kürt çocuklarına devletin belli bir kontenjan ayırması gerekecek. Kürtler kendi dillerini kendi paralarıyla öğreneceklerse devletten böyle bir burs jesti beklemeye hakları var bence.Tabii devletin o aşamaya gelinceye kadar, hem ders materyali hem de donanımlı öğretmen kadrosunu hazır etmesi gerekecek. Prof. Kadri Yıldırım, “Eğer devlet isterse biz tüm sınıfların ders kitaplarını 1 yılda tamamlarız.” diyor. Bu konudaki iddialarını zaten MEB ile yapılan protokol gereği hem Kurmançi hem Zazaki lehçelerinde 5 ve 6’ncı sınıf ders kitaplarını iki ayda tamamlayarak göstermişler. Geçen yıl tatil yapmadıkları gibi, bu yıl da yapmayacaklar ve 7 ile 8’inci sınıf ders kitaplarını hazırlayacaklar.
↧