Quantcast
Channel: ZAMAN-YAZARLAR
Viewing all articles
Browse latest Browse all 11844

Etyen Mahçupyan - Seyircinin muhtemel depresyonu

$
0
0
Gezi günleri sürecinde AKP ve Başbakan karşıtlığı etrafında buluşmak durumunda kalan koalisyonun içinde Türkiye’nin siyaset dışı kalmış ama kendilerini siyasi rehber olarak algılayan sosyalizan aydınları da vardı.Direnişin ima ettiği ‘yeniye’ hararetle sarıldılar ve yücelttiler. Parka gelen veya sosyal medya üzerinden belirli ağlara giren gençlerin bir zeka ve yaratıcılık sıçramasını ifade ettiğini öne sürdüler. Sanki yurtdışından gelmiş çok maharetli bir sahne gösterisini izlemiş ve hayran kalmışlardı. Kısa bir süre içinde bu sosyalizan aydınların diliyle, laik cemaatin malum oportünist medya kişiliklerinin dili arasında pek fark kalmadı. Ortalığı büyük bir övgü dalgası sardı. Giderek Gezi’deki gençlerin tutumunu eleştirmek, hatta nesnel bir biçimde değerlendirmek bile ‘ayıp’ oldu. Karşımızda bir anda toprak üzerine çıkmış, belki de göklerden inmiş tertemiz ve olağanüstü hasletlerin timsali bir yeni insan bulunmaktaydı...Oysa bu gençleri yıllardır görüyor, biliyor ve herhalde tanıyorlardı. Çünkü onlar kendi çocukları, yeğenleri veya talebeleriydiler. Her yeni nesilde olduğu üzere kendilerine has bir jargonları, hayat algıları ve istekleri olan, dünyanın sunduğu nimetler sayesinde daha hızlı yaşamayı, çabuk karar vermeyi isteyen bir sosyal kesimdi. Hayatın onların önüne çıkardığı külfetleri eski neslin vasatlığı ve bönlüğüne bağlıyorlar, kendi hayatlarını ise sıkışmış, engellenmiş buluyorlardı. Buradan çıkış, gündelik hayatı ‘parçalamaktan’, zaman ve mekanı sosyal ağlar üzerinden yayarak daha geniş bir dünya yaratmaktan geçiyordu. Siyaset ise bütünüyle kalitesiz ve yeteneksiz, sıkıcı ve pırıltısız insanların alanıydı. Siyasetle yapılabilecek tek şey onunla dalga geçmek olabilirdi ve YouTube’da kısa bir gezinti bile son yıllarda bu genç kuşağın yaratıcılığı ve zeka arayışı hakkında yeterli fikir vermekteydi. Hemen her siyasetçinin hamasete dayanan bilindik sözleri, sosyal medyada malzeme yapılırken, küresel yayılma içinde olan Türkiyeli gençler arasında ortak bir iletişim kanalı açtı.Diğer bir deyişle bu genç kuşağın var olan zekası zaten ortalık yerde durmaktaydı. Bunun önceki kuşaklardan haliyle daha fazla olduğunu, çünkü zekanın özgürleşmesine izin veren bir çocukluktan gelindiğini öne sürebiliriz. Ama bu zekanın aynı zamanda sosyokültürel bir çerçeve içinde işlevselleştiğini, onun içinde anlam kazandığını ve bu bileşimin maalesef bazen epeyce ‘aptalca’ bir sonuç üretebileceğini de öngörmek durumundayız. Çünkü bazı nesillerin öncekilere göre zeka farklılaşması yaşaması ve bunu yeni bir yaratıcılık imkanı ile birleştirmesi, yabancılaşma ile de sonuçlanabilir. Zeka denen şey, kendini ‘yiyen’ bir enerjiye dönüşebilir ve fiziksel olarak toplumun genelinden, manevi olarak ise toplumun ruhundan uzaklaşmayı kişi için doğal ve doğru hale getirebilir.Bugün gençlere övgüler yağdıran bir önceki nesiller aslında kendilerini övme arzusuyla dolular. Çocuklarıyla gurur duymak, bu çocukları kendilerinin yetiştirdiğini hatırlatmak, varsayılan zeka sıçramasından pay almak, yeni olanı tanıyıp anlamanın verdiği üstünlük ve sahte özgürlük duygusunu yaşamak istiyorlar. Ne var ki bu çabalar aslında bizzat kendi yetersizliklerini ve kendi hayatları içindeki kopukluğun derecesini yansıtıyor. Çocukların yüceltilmesi, sergilenen her basmakalıp eylem ve sözün başka bir diyardan dünyaya inmiş bir yeteneğin timsali gibi değerlendirilmesi, aslında eski neslin ne denli patetik bir durumda olduğunu gözler önüne seriyor. Laik kesimin iyi eğitimli, nispeten yüksek gelirli ebeveynleri her iki alanda da başarısız olmuş durumdalar: Bir nesil olarak çocuklarıyla kurdukları ilişki o denli yüzeysel ki, o ilişkiyi derinleştirmenin yolu gençlerin gerçek ihtiyaçlarını anlamaktan değil, o ihtiyaçların ‘zekice’ dışavurumundan keyif almaktan ibaret kalıyor. Bunun gerekçesi de hazır: O gençler artık çocuk değil, kendi hayatlarının efendisi durumundalar... Ama bu durum ebeveynlerin gençlerin ‘seyircisi’ olduğunu ve onları kendi kişiliklerine yama yaptıklarını söylüyor. Başarısız olunan ikinci alan ise genel anlamıyla siyaset... Özellikle sosyalizan aydınlar bu açıdan çok tipik bir görünüm sergilemekte. Kendi hayatlarının anlamını ‘siyaset’ bağlamında kurgulamış olan bu kategori, siyaset ve daha önemlisi toplum üzerinde bu denli etkisiz olmalarının yükünü, gençlerin getirdiği ‘yeni’ sayesinde üzerinden atıyor ve utangaçça o yenide payı olduğunu ima ediyor.Gezi olayının kalıcı yönü sosyopsikolojisi olacak ve belki de laik kesimin latent bir depresyona doğru sürüklenmesiyle sonuçlanacak.

Viewing all articles
Browse latest Browse all 11844

Trending Articles


Mide ağrısı için


Alessandra Torre - Karanlık Yalanlar


Şekilli süslü hazır floodlar


Flatcast Güneş ve Ay Flood Şekilleri


Gone Are the Days (2018) (ENG) (1080p)


Istediginiz bir saatte uyanabilirsiniz


yc82


!!!!!!!!!! Amın !!!!!!!!!


Celp At Nalı (Sahih Tılsım)


SCCM 2012 Client Installation issue