Cevap bir taraf için caydırıcı, bir taraf için teşvik edici olabilir. Halbuki mesele gerçekte ABD ve AB ülkelerinin nerede durduğu değil, onların durduğu yerle ilgili algıdan ibaret.Şayet ABD, Mısır ordusuna “darbe yap” dediyse, Türkiye’deki bütün Amerika düşmanları o saat Amerikancı kesilirler. Neden? Peşinden “Mısır’dan sonra sıra Türkiye’de” kavli geleceği için. Nasıl olsa büyüte büyüte kendilerinin de inandıkları her şeye kadir bir Amerika efsanesi mevcut. Ama ne ABD bu kadar güçlü, ne de zannedildiği kadar bu işlere burnunu sokması mümkün. Batı, zurnanın birçok deliğinden sadece en sonuncusu. ABD’nin etki gücü ise Hollywood’un bol entrikalı casusluk filmlerinin etkisinde kalanların algısından ibaret. Elbette bu algı da süreçleri etkileyen bir saik olarak devreye giriyor ve bazılarını çok etkiliyor.“Darbe mi, müdahale mi?” tartışması bile, Batı’nın düşüncesini değil tercihini gösteren bir duruşu yansıtıyor. Yoksa bir Batı ülkesinde sokaktaki vatandaşa bile, Mısır’daki darbeden söz ederken, “demokrasi, sandıktan ibaret değildir” derseniz, “ama sandığa gidip oy atmanın yegâne alternatifi sokağa çıkıp kurşun atmaktır” karşılığını alırsınız. Ahlakî değerler ve prensipler diplomaside, sadece şartlar uygunsa kullanılır. Bu değerlerden vazgeçmeniz, alanın daraldığını ve reelpolitiğin öne çıktığını gösterir. Kimsenin derdi demokrasi değil. “İkiyüzlülük mü?” Ne zaman tek yüzlü oldular ki? Adamlar, “yolunuz ormana düştüğünde orman kanunları geçerli olur” demiyor mu? Mısır’daki darbe ve sonrasında beklenen kargaşa Mısır gibi potansiyeli yüksek bir aktörü, uzunca bir süre global sahnenin ön saflarından en arkalara savurdu. Büyük oyuncular için elverişli ve tercih edilebilir bir durum. Demokrasi ve insan hakları kimin umurunda? Eski İngiltere Başbakanı Tony Blair, kargaşayı önlemek gerekçesi ile darbeye açık destek verirken, tam tersine Mısır’ın uzun süreli kanlı bir kaosa sürükleneceğini bilmiyor mu? Rusya ve İran’ın İhvan yönetiminden nefret etmelerine rağmen yavaş yavaş darbeye karşı çıkmaya başlamalarının, demokrasi sevdalarından kaynaklanması mümkün mü?85 milyonluk bir ülkede, ABD’nin Mısır’ın tarlalarının çoğunu sürmesi, ekmesi ve mahsul elde etmesi imkansız. Suudi Arabistan’ın durumu farklı. Suud monarşisi, ömrünü uzatmak adına rahat bir soluk alabilmek için darbeye dışarıdan değil, Selefîler vasıtasıyla içeriden destek vermiş oldu. Demek ki sandık denkleminde yer almayan bir aktörün çok fazla bir hükmü yok. Baradey, ABD’li dostlarını ikna etmek için çok uğraştığını açıkladığına göre, bu işler sanıldığı gibi kapalı kapılar arkasında yürümüyor.Tersine ABD ve AB gelişmeleri geriden takip ediyor. Karar vericiler darbe yönetiminin dikiş tutup tutamayacağını anlamaya çalışıyorlar. Kendi çıkarlarına uygun stratejiyi oluşturabilmeleri için, 1960’larda dünya çapında askerî darbelere verdiği destekler yüzünden sonradan duyduğu derin pişmanlıkları birilerinin hatırlatması yeterli olacak. 1991’de, Cezayir’de İslamî Selamet Cephesi’ne iktidarın teslim edilmemesi tam 200 bin kişinin canına mal oldu. Sandığın zararları ile darbenin faydalarını mukayese edenler için yakın bir örnek değil mi? Fazladan, şayet Mısır, kanlı bir iç savaşa sürüklenirse dökülen kan dünyanın her yerine bulaşır. Başka ne bekleyebilirsiniz?Şu an itibarıyla Mısır’ın geleceğini belirleyecek olan ABD değil; hatta ittifaklar kurup ortalığı yumuşatmaya çalışan askerî yönetim bile, bu konuda belirleyici değil. Mısır’ın kaderi Adeviye meydanında toplanan kalabalıkların elinde. Kendi haklarına ve hukuklarına sahip çıkan bu örgütlü insanların “dik duruşu” herkesi dize getirecek en büyük gücü temsil ediyor. Çok güçlüler, çünkü haklılar. Geri kalanı hikâye.
↧