Image may be NSFW.
Clik here to view.
Vakit sabah namazı vakti. Sessizliğin içinde başlamış ve gittikçe yükselen bir sesle yapılan zikir...Sanki bütün bir tabiat, lisan-ı hal ile tesbihe durmuş. Muhteşem bir koro. Kurtlar, kuşlar, böcekler, ceylanlar, sincaplar, sular, dereler, yağmur taneleri... Tabiat öylesine canlı ki, ağaçlar sanki konuşacakmış, kuşlar, böcekler dile gelecekmiş gibi. Biraz daha kulak kesilseniz ne dediklerini anlayacaksınız! Bir adım öteye geçebilsek kuşların ötüşündeki gerçek anlamı, sincapların, geyiklerin ya Rahman, ya Rahim seslenişlerini sanki insanlardan duyuyormuş gibi duyacağız. Cıvıl cıvıl bir tabiat, Yaradan’ı tesbih ediyor. Tabiatın içinde başlayan zikir, insanın ruhunda devam ediyor. Şehrin, bedenlerde biriktirdiği bütün elektrik, bütün negatif enerji toprağa dökülüyor. Ruh dinginleşiyor, kasılmalardan, kasınmalardan, kısılmalardan kurtulup özgürleşiyor. Susuzluktan dudakları çatlamış ruhlar, tabiattaki zikirle yeniden kendine geliyor, sükûnete eriyor. Asude bir zaman başlıyor. Zaman yavaşlıyor, başka bir zaman boyutuna geçiyor ve insan sanki fabrika ayarlarına yeniden dönüyor. Zikir ne güzel bir şey!Allah’ın insana yükümlülük değil bir ihsan olsun diye verdiği namaz, herkesin olduğu gibi bizim de imdadımıza yetişiyor. Tan yeri ağarmaya durduğu vakit, tabiattaki zikre insanoğlunun sesi eşlik ediyor: Subhaneke ya Allâh, tealeyte yâ Rahmân, ecirnâ mine’n-nâr bi afvike yâ Rahmân...Hayatını öfkeyle karartan, kin ve nefret duygularının kendisini esir aldığı herkes, keşke böyle bir atmosferi yaşayabilse. Öfkeden, intikamdan, rakibini alt etme duygusundan daha güzel duyguların olduğunu anlayabilse. Belki insanlar, koşturmaktan, hep bir şeylere yetişme çabasından, birilerini geride bırakma gayretinden bunları düşünmeye vakit bulamıyor. Biraz soluklanabilseler, azıcık yavaşlayabilseler hayat denen şeyi daha derinlemesine anlayabilecekler, kim bilir. Biraz zamanı yavaşlatabilsek, kendi ruhumuza dönebilsek, belki de ruhumuzu saran hastalıklardan, gerginlik ve depresyondan kurtulacağız.Burada her şey duaya kilitlenmiş. Muazzam bir dua anaforu var. Bütün hayat, namaza ve tefekküre endeksli. İnsanlar öğle namazını kılıyor, o biter bitmez vakit girse de ikindi namazını kılsak havasındalar. Herkesin elinde bir dua kitabı, namazdan önce, namazdan sonra, günün her vaktinde ibadet edilen, dua okunan bir yer burası. Burada bulunuyorsan her an Allah ile irtibatlı oluyorsun. Kuşlar, böcekler, yağmur, dere her şey seni tefekküre çağırıyor. Düşmanlarının bile cehenneme gitmesinden dehşete düşen bir adam, asrın başına geçip kollarını açmış, milletinin imanını selamette görmek için her şeyini feda eden zat gibi, insanlığı selamete ulaştırmak için yanıp yakılıyor. Onun her anı, yani otururken, kalkarken, yürürken, sohbet ederken Allah ile irtibatlı. “Kim Allah için yaşarsa Allah da onun içindir” hadis-i şerifinin gereği her anını Allah ile irtibatlı geçiren bu kalbe, Allah’ın da cevabının olduğunu insan gözleriyle bile görebiliyor. Bir olumsuzluk duyduğunda, birtakım kimseleri eleştirmek yerine, sıkıntıyı ‘’Herhalde Rabb’imizle münasebetimizde bir aksaklık var.” şekilde yorumluyor. Hasılı, vakit sabah namazı vakti. Birazdan tan yeri ağarmaya başlayacak. Çok az kaldı... m.kamis@zaman.com.tr
Clik here to view.
