Fenerbahçe stratejik olarak çok önemli bir hamleye imza attı. UEFA Disiplin Komitesi’nin verdiği, Tahkim Komitesi’nin iki yıla indirerek onayladığı Avrupa kupalarından men cezasının, en azından CAS yargılamasının sonlanmasına kadar ertelenmesi asla yabana atılmaması gereken bir aşama.Neresinden bakarsanız bakın, hiç beklenmedik bir anda ve ortamda Fenerbahçe Şampiyonlar Ligi ön elemesinde iki maç oynayacak. Turu geçerse play-off maçlarına çıkacak. Yani umutların neredeyse tamamen tükendiği bir sırada, yeniden Avrupa’da boy gösterecek.Bu, stratejik katkılarının yanı sıra hukuki anlamda da Fenerbahçe’nin uluslararası arenada adeta güç gösterisi yaptığı bir başarı. Ancak kazanımlar şimdilik bu kadarla sınırlı. CAS’tan ceza çıkarsa zannedildiği ve söylendiği gibi, grup aşamasına kadar gelmesi halinde Fenerbahçe’nin Şampiyonlar Ligi’nde yola devam etmesi olanaksız. Varılan mutabakatta UEFA’nın tavrı çok açık. UEFA, ‘iki yıllık men cezasının yürürlüğünü CAS yargılanması sonuna dek kaldırmayı kabul ediyorum’ diyor. Böylesi süreçlerde, hele de bizim ülkemizde ne yazık ki kamuoyunu yanlış yönlendiren bilgi kirlilikleri had safhada oluşuyor.UEFA’nın geri adım attığı söylentileri de bu kirliliklerden biri. Hukuki zeminde oynanan satrançta, UEFA da kendi doğruları çerçevesinde hamlelerini yapıyor. Nitekim açıklamasında yer alan birinci ve ikinci derecedeki yargı organları kararlarını adil ve uygun bulduğu, CAS’ta aynen onaylanması gerektiğini düşündüğü ibareleri de geri adım atmanın ötesinde, ileri aşamalarda sorun yaşamak istemediğini açıklıyor.Kendi tezini savunmak için atadığı hakemi, seçerken gösterdiği özene bakıldığında da gerçek niyeti ortaya çıkıyor. CAS’taki panellere UEFA tarafından atanan hakem, İsrailli Elfraim Barak. Pobeda kararının altında panel başkanı olarak imzası olan kişi. Kısaca Pobeda kararını hatırlatayım. 2004-2005 sezonunda Ermenistan’ın Pyunik takımıyla Makedonya’nın Pobeda takımları eşleşiyorlar. Pobeda başkanı, bahis şikesine bulaşıyor. Maçı Pyunik sahasında 3-1 kazanıyor. Pobeda başkanından ikinci maçın beraberlikle bitirilmesi isteniyor. İlk yarı 1-0 Pobeda’nın üstünlüğüyle bitiyor. Başkan devre arasında soyunma odasına inip, çok zor durumda olduğunu ve oyuncularından maçı berabere bitirmelerini istiyor. Dosya, Disiplin ve Tahkim komitelerinde yapılan birinci ve ikinci derece yargılamalarından sonra CAS’a geliyor. Ve Elfraim Barak’ın başkanı olduğu panelden Pobeda başkanına ömür boyu hak mahrumiyeti, kulübe de 8 yıl UEFA şampiyonalarından men kararı çıkıyor.Aynı Elfraim Barak, 2008’de Porto kararında da bu kez panel üyesi olarak görev yapıyor. CAS’ın hem usul, hem de esastan karşı çıktığı çok çetrefilli o dosyada verdiği ve halen daha tartışılan kararın sonrasında da zaten UEFA talimatlarında değişiklik yapıyor. Porto’nun şampiyon olduğu sezon, Portekiz ligini üçüncü sırada bitiren Vitoria ile dördüncü sırada tamamlayan Benfica’nın o dönemdeki talimatlardan yararlanıp müdahil olarak Tahkim ile CAS aşamalarına katılmalarından ders çıkarıyor. Doğrudan etkilenen kulüplerin davaya taraf olarak katılma haklarını kaldırıyor. Elfraim Barak, bilgisi, deneyimi ve etkisiyle CAS’ın önde gelen hakemlerinden birisi. UEFA’nın bu panele onu ataması, tesadüften çok daha öte bir anlam taşıyor. Ve F.Bahçe’nin o yargılamadaki işinin hiç de kolay olmayacağını gösteriyor. Bir başka bilgi kirliliği, Fenerbahçe’ye verilen cezanın gerekçesiyle ilgili. Hafta içerisinde Emre, Kuyt ve Volkan’ın düzenledikleri basın toplantısında yaptıkları açıklamalar da o kirliliği destekliyor. ‘Biz şike yapmadık, çıktık aslanlar gibi mücadele ettik, hakkımız olan şampiyonluğu kazandık’ mealinde ve tepki yüklü o sözleri hatırlayın.FENERBAHÇE, YALAN BEYANDAN CEZA ALDIUEFA Disiplin Komitesi’nin verdiği ceza, ‘sen şike yaptın’ cezası değil. ‘Bana yalan beyanda bulundun’ cezası. Bizdeki talimatların ötesinde, teşebbüste bulunmayı, dahası adının şikeye karışmış olmasını bile organizasyonlardan men etmek için yeterli buluyor UEFA. Disiplin Komitesi, 2011’de kulüp tarafından gönderilen, ‘temiziz’ yazısının gerçeği yansıtmadığı, kaldı ki emniyet tapelerinin de bunu desteklediğini gerekçe gösterip Fenerbahçe’yi cezalandırıyor. Tartışılan ve sonucu merakla beklenen bir konu da Fenerbahçe’nin gruplara kalma aşamasına gelmesi, ancak CAS tarafından cezalandırılması halinde yerini hangi takımın alacağı. Bu konuda bir netlik yok. Varsayalım play-off’u da geçti. Ama ceza aldı. Gruplara katılma hakkı ilk elediği Salzburg’a mı verilecek, yoksa play-off’ta devre dışı bıraktığı takıma mı? Bunun geçmişte yaşanan bir örneğini anlatmadan önce, hakkın denklemi daha fazla karmaşık hale getirmemek açısından Türkiye’yi temsil eden bir takıma verilebileceği varsayımının mantıklı olabileceğini düşünüyorum. Kaldı ki Şampiyonlar Ligi talimatının 2.11 No’lu maddesi de ‘UEFA müsabakalarına kabul edilmeyen kulüp UEFA katılım kriterlerinin sağlanması koşuluyla aynı federasyonun en üst ulusal liginde sıradaki en iyi dereceye sahip kulübüyle yer değiştirir’ şeklindeki içeriğiyle bu varsayımı dolaylı olarak destekliyor.Lakin Volu kararına bakıldığında da ortaya farklı bir tablo çıkıyor. Önceki sezon Yunanistan kulübü Volu, ilk turda Sırbistan ekibi Rad, ikinci turda ise Lüksemburg’un Dıfferdange takımlarını eliyor. UEFA Disiplin Komitesi, Volu’yu şampiyonadan ihraç ediyor. Ayrıca beş yıl ertelemeli, üç yıllık da bir ihraca daha hüküm veriyor. Tahkim cezayı onaylıyor. Volu, yürütmenin durdurulması için CAS’a başvuruyor. CAS bu başvuruyu reddediyor. Bunun üzerine UEFA Volu’nun yerine grup aşaması öncesi Dıfferdange’yi şampiyonaya dahil ediyor. Her ne kadar dosya içerikleri farklı olsa da UEFA bu emsal karardan yola çıkarsa Türkiye’nin böyle bir haktan yararlanması zor görünüyor.Şu da bir başka gerçek; UEFA, başının daha fazla ağrımaması ve işlerin daha çok karışmaması için bu eşleşmede Salzburg’un Fenerbahçe’yi elemesine dua edecektir. Ve tabii karşısına bir daha Fenerbahçe gibi inatçı, ısrarcı, dişli bir kulübün gelmemesine de.
Fenerbahçe stratejik olarak çok önemli bir hamleye imza attı. UEFA Disiplin Komitesi’nin verdiği, Tahkim Komitesi’nin iki yıla indirerek onayladığı Avrupa kupalarından men cezasının, en azından CAS yargılamasının sonlanmasına kadar ertelenmesi asla yabana atılmaması gereken bir aşama.Neresinden bakarsanız bakın, hiç beklenmedik bir anda ve ortamda Fenerbahçe Şampiyonlar Ligi ön elemesinde iki maç oynayacak. Turu geçerse play-off maçlarına çıkacak. Yani umutların neredeyse tamamen tükendiği bir sırada, yeniden Avrupa’da boy gösterecek.Bu, stratejik katkılarının yanı sıra hukuki anlamda da Fenerbahçe’nin uluslararası arenada adeta güç gösterisi yaptığı bir başarı. Ancak kazanımlar şimdilik bu kadarla sınırlı. CAS’tan ceza çıkarsa zannedildiği ve söylendiği gibi, grup aşamasına kadar gelmesi halinde Fenerbahçe’nin Şampiyonlar Ligi’nde yola devam etmesi olanaksız. Varılan mutabakatta UEFA’nın tavrı çok açık. UEFA, ‘iki yıllık men cezasının yürürlüğünü CAS yargılanması sonuna dek kaldırmayı kabul ediyorum’ diyor. Böylesi süreçlerde, hele de bizim ülkemizde ne yazık ki kamuoyunu yanlış yönlendiren bilgi kirlilikleri had safhada oluşuyor.UEFA’nın geri adım attığı söylentileri de bu kirliliklerden biri. Hukuki zeminde oynanan satrançta, UEFA da kendi doğruları çerçevesinde hamlelerini yapıyor. Nitekim açıklamasında yer alan birinci ve ikinci derecedeki yargı organları kararlarını adil ve uygun bulduğu, CAS’ta aynen onaylanması gerektiğini düşündüğü ibareleri de geri adım atmanın ötesinde, ileri aşamalarda sorun yaşamak istemediğini açıklıyor.Kendi tezini savunmak için atadığı hakemi, seçerken gösterdiği özene bakıldığında da gerçek niyeti ortaya çıkıyor. CAS’taki panellere UEFA tarafından atanan hakem, İsrailli Elfraim Barak. Pobeda kararının altında panel başkanı olarak imzası olan kişi. Kısaca Pobeda kararını hatırlatayım. 2004-2005 sezonunda Ermenistan’ın Pyunik takımıyla Makedonya’nın Pobeda takımları eşleşiyorlar. Pobeda başkanı, bahis şikesine bulaşıyor. Maçı Pyunik sahasında 3-1 kazanıyor. Pobeda başkanından ikinci maçın beraberlikle bitirilmesi isteniyor. İlk yarı 1-0 Pobeda’nın üstünlüğüyle bitiyor. Başkan devre arasında soyunma odasına inip, çok zor durumda olduğunu ve oyuncularından maçı berabere bitirmelerini istiyor. Dosya, Disiplin ve Tahkim komitelerinde yapılan birinci ve ikinci derece yargılamalarından sonra CAS’a geliyor. Ve Elfraim Barak’ın başkanı olduğu panelden Pobeda başkanına ömür boyu hak mahrumiyeti, kulübe de 8 yıl UEFA şampiyonalarından men kararı çıkıyor.Aynı Elfraim Barak, 2008’de Porto kararında da bu kez panel üyesi olarak görev yapıyor. CAS’ın hem usul, hem de esastan karşı çıktığı çok çetrefilli o dosyada verdiği ve halen daha tartışılan kararın sonrasında da zaten UEFA talimatlarında değişiklik yapıyor. Porto’nun şampiyon olduğu sezon, Portekiz ligini üçüncü sırada bitiren Vitoria ile dördüncü sırada tamamlayan Benfica’nın o dönemdeki talimatlardan yararlanıp müdahil olarak Tahkim ile CAS aşamalarına katılmalarından ders çıkarıyor. Doğrudan etkilenen kulüplerin davaya taraf olarak katılma haklarını kaldırıyor. Elfraim Barak, bilgisi, deneyimi ve etkisiyle CAS’ın önde gelen hakemlerinden birisi. UEFA’nın bu panele onu ataması, tesadüften çok daha öte bir anlam taşıyor. Ve F.Bahçe’nin o yargılamadaki işinin hiç de kolay olmayacağını gösteriyor. Bir başka bilgi kirliliği, Fenerbahçe’ye verilen cezanın gerekçesiyle ilgili. Hafta içerisinde Emre, Kuyt ve Volkan’ın düzenledikleri basın toplantısında yaptıkları açıklamalar da o kirliliği destekliyor. ‘Biz şike yapmadık, çıktık aslanlar gibi mücadele ettik, hakkımız olan şampiyonluğu kazandık’ mealinde ve tepki yüklü o sözleri hatırlayın.FENERBAHÇE, YALAN BEYANDAN CEZA ALDIUEFA Disiplin Komitesi’nin verdiği ceza, ‘sen şike yaptın’ cezası değil. ‘Bana yalan beyanda bulundun’ cezası. Bizdeki talimatların ötesinde, teşebbüste bulunmayı, dahası adının şikeye karışmış olmasını bile organizasyonlardan men etmek için yeterli buluyor UEFA. Disiplin Komitesi, 2011’de kulüp tarafından gönderilen, ‘temiziz’ yazısının gerçeği yansıtmadığı, kaldı ki emniyet tapelerinin de bunu desteklediğini gerekçe gösterip Fenerbahçe’yi cezalandırıyor. Tartışılan ve sonucu merakla beklenen bir konu da Fenerbahçe’nin gruplara kalma aşamasına gelmesi, ancak CAS tarafından cezalandırılması halinde yerini hangi takımın alacağı. Bu konuda bir netlik yok. Varsayalım play-off’u da geçti. Ama ceza aldı. Gruplara katılma hakkı ilk elediği Salzburg’a mı verilecek, yoksa play-off’ta devre dışı bıraktığı takıma mı? Bunun geçmişte yaşanan bir örneğini anlatmadan önce, hakkın denklemi daha fazla karmaşık hale getirmemek açısından Türkiye’yi temsil eden bir takıma verilebileceği varsayımının mantıklı olabileceğini düşünüyorum. Kaldı ki Şampiyonlar Ligi talimatının 2.11 No’lu maddesi de ‘UEFA müsabakalarına kabul edilmeyen kulüp UEFA katılım kriterlerinin sağlanması koşuluyla aynı federasyonun en üst ulusal liginde sıradaki en iyi dereceye sahip kulübüyle yer değiştirir’ şeklindeki içeriğiyle bu varsayımı dolaylı olarak destekliyor.Lakin Volu kararına bakıldığında da ortaya farklı bir tablo çıkıyor. Önceki sezon Yunanistan kulübü Volu, ilk turda Sırbistan ekibi Rad, ikinci turda ise Lüksemburg’un Dıfferdange takımlarını eliyor. UEFA Disiplin Komitesi, Volu’yu şampiyonadan ihraç ediyor. Ayrıca beş yıl ertelemeli, üç yıllık da bir ihraca daha hüküm veriyor. Tahkim cezayı onaylıyor. Volu, yürütmenin durdurulması için CAS’a başvuruyor. CAS bu başvuruyu reddediyor. Bunun üzerine UEFA Volu’nun yerine grup aşaması öncesi Dıfferdange’yi şampiyonaya dahil ediyor. Her ne kadar dosya içerikleri farklı olsa da UEFA bu emsal karardan yola çıkarsa Türkiye’nin böyle bir haktan yararlanması zor görünüyor.Şu da bir başka gerçek; UEFA, başının daha fazla ağrımaması ve işlerin daha çok karışmaması için bu eşleşmede Salzburg’un Fenerbahçe’yi elemesine dua edecektir. Ve tabii karşısına bir daha Fenerbahçe gibi inatçı, ısrarcı, dişli bir kulübün gelmemesine de.