Muhafazakâr medyada yer alan bir damar, “ilk hedefiniz hizmet hareketidir” emri almış gibi. Her öküzün altından buzağı çıkarabileceklerini sanıyorlar. Başka yayın organlarında onların yazdıklarından yüz katı yer alıyor; kale alınmaya değmiyorlar. Muhafazakâr medyada yazanlar bazen onların seviyesini dahi tutturamıyor. Çelişkili, birden fazla kalemin karıştığı intibaı uyandıran, aynı yazıda bile tutarlılığı muhafaza edemeyen metinler ortaya çıkıyor. Kalemşörler değilse bile yazdıkları mecra bir acı tebessümü hak ediyor. Dostun gülündeki diken misali bakmadan geçemiyorsun. Onlardan biri, mayısta vahim bir ‘hata’ yaptı ve hükümeti eleştirdi. “Eğriye eğri, hükümetin Suriye politikası iflasın iflasıdır. Bölge dinamiklerini bilmeden, her ülkeyi birbiriyle aynı zannederek hareket etmenin faturası böyle ağır olur.” diye yazdı. Boşuna aramayın, yazısının o bölümü gazetesinin internet sitesinden çıkarıldı. ‘Hakaret yok, hukuki bir mahzur taşımıyor; niye çıkarıldı?’ sorusunun muhatabı gazete. Ama kalemşörün o günden sonraki süreci ilginç. Neredeyse iki yazısından birinde hemen hemen aynı cümleleri yazıyor. Pişmanlığını, nedametini kabul ettirmek için kendini paralıyor. Suriye politikasını yönlendiren kurum ve onun yöneticisi henüz beraatini vermemiş olacak ki, yakarış sürüyor. Bu gibileri görünce aklıma Yeşilçam geliyor. Bilinen hikâyedir; hasbelkader dini muhtevalı bir filmde oynayan aktör, apar topar açık saçık bir yapımda yer alırdı. Böylece kendini affettirirdi. Yargının verdiği kimi kararları sıralayarak temcit pilavını önümüze koyuyor. Yargı vesayeti yurtdışında hükümeti zor durumda bırakmak için uğraşıyormuş! Hükümetin çıkardığı ÖYM kanununa göre Ergenekoncuların neden salıverilmediğini merak ediyor bu kişi. Bir taraftan da ‘palalı Sabri niye tutuklanmadı’ diye soruyor. Darbeyle suçlanan, Danıştay saldırısında suçüstü yakalananların bırakılması gerekiyormuş. Şöyle diyor yazar: “Ama yargı, birilerinin devlet içindeki uzantısı gibi çalışır ve sistemi tıkarsa bu her yerde soruna sebep olur. Yargının görevi, devleti çalışamaz hale getirmek ya da birilerinin devlet içinde önünü açmak değildir. Hükümetin çıkardığı ÖYM kanununa rağmen birçok kişi hâlâ içeride tutuluyor.” Yani Ergenekon tutuklamaları devleti işlemez hale mi getirmiş? Devlet içinde birbirlerinin önünü açmak için mi bu yargılamalar yapılmış? Yazar, soruşturmaların artık övdüğü yeni kanuna göre oluşturulan savcılık ve mahkemeler tarafından, 3. yargı paketi doğrultusunda yapıldığını bilmiyor. Suç, örgüt, üyeliğin şartları, adli kontrol gibi tanımların değiştiğinin farkında olmayabilir. Ergenekon soruşturmalarını kelle koltukta yapan savcıların kızakta olduğundan da haberi yok. Efsane savcının ‘Adliye levazımatçısı’ olarak istihdam edildiğini de duymamış. Suriye politikasının yönlendiricisi kişi ve kurumlar bilginin tamamını paylaşmıyor galiba! Hâlâ çok teknik hatalar yapıyor olmasına rağmen kendini geliştirdiğini söylemem lazım. Mesela “Başbakan tutuklanacaktı” saçmalığını yazmaktan vazgeçti. Anayasaya göre Başbakan’ın ancak Meclis soruşturması sonucu ve Yüce Divan’da yargılanabileceğini nihayet anlamış. Anlamamış olanlar için tekrar anlatayım: Anayasaya göre başbakan ve bakanları Anayasa Mahkemesi yargılayabiliyor. Hazırlık soruşturmasını bizzat Meclis yapıyor. Soruşturma Komisyonu’nun suçu ve karşılığı olan ceza maddelerini açıkça yazıp delillendirdiği rapor, Meclis’te üye sayısının salt çoğunluğu (276) ile kabul ediliyor. Ancak bundan sonra yargılama mümkün olabiliyor. En son 2004’te eski Başbakan Mesut Yılmaz, Yüce Divan’da Türkbank ihalesine fesat karıştırdığı iddiasıyla yargılanmıştı. Öcalan’la müzakereler sonunda Pişman-lık Yasası genişleyecekmiş, bunları içine alsa da herkes rahatlasa.
↧