İktidarları kitlesel gösterilerle protesto etmek haktır ama iktidarlar sandıkla değişir. Kimin yöneteceğine sokakların karar verdiği bir durumun demokrasiyle de, özgürlüklerle de alakası yoktur.Ancak sokak gösterilerini, kitlesel itirazı ‘dış destekli darbe girişimi’ olarak kriminalize etmeye çalışan iktidarların da demokrasiye bağlılığı sorgulanır. Muhalefetin kriminalize edildiği bir rejime demokrasi denemez; demokrasi, muhalefeti olan rejimlerdir. Sokak, yönetime el koyduğunda ‘devrim’ olur. Büyük devrimlerin hiçbiri demokrasi üretmemiştir. ‘Arap devrimleri’nden de demokrasi çıkmayacağı anlaşılıyor. Devrim, karşı devrim, darbe döngüsü Arap baharı ülkelerinde demokrasi ihtimalini neredeyse tüketti. Üç temel ilke; iktidarı özgür seçimlerle halk belirler, iktidarın kullanımı temel hak ve özgürlüklerle sınırlıdır, muhalefet kısıtlanamaz bir haktır. Mutabık mıyız?Aslolan, ‘kimin, nasıl, ne kadar süre’ yöneteceğine karar verme mekanizması olarak demokrasinin temel kurumları, mekanizmaları ve süreçleri üzerine ‘mutabakat’a varmaktır. ‘Kimin’ yöneteceğine sandık karar verir, ‘nasıl’ yönetildiği yönetenlerin demokratik meşruiyetlerini belirler. Meşruiyetlerini yitiren iktidarlara da cevabı yine sandık verir, tabii eğer sandık milletin önüne konulursa. İktidarı değiştirmenin ‘meşru’ mekanizması yoksa artık her yol mubah sayılır. Bu, kimin yöneteceğine ilişkin herkesin benimsediği ‘düzenlenmiş kurallar’ın olmadığı anlamına gelir. Mısır’ın talihsizliği bu...Hukukun, üzerinde mutabakata varılmış demokratik mekanizmaların ve süreçlerin yerini sokağın aldığı rejimlerin ne denli şiddet yüklü olduğu, ülkeyi nasıl bir istikrarsızlığa ve öngörülemezliğe sürüklediği Mısır örneğinde bir kez daha görüldü. Türkiye, iktidarıyla ve muhalefetiyle Mısır’a benzemek yerine kendi demokratik tecrübesinin ne kadar kıymetli olduğunu anlamalı. İktidar sokakta aranmamalı. Aynı zamanda sokaktakileri sindirmek için karşı kitlelerin sokağa çıkması da teşvik edilmemeli. Mısır, iktidar oyununu sokakta yürütmenin ne kadar tehlikeli olduğunu bize anlatmadı mı?Türkiye, bundan ders çıkarmalı. Sokak siyasetinin sonu yok. Varacağı yer iç savaş; güçlünün zayıfı ‘temizleyeceği’ bir iç savaş. Türkiye’de iktidar da muhalefet de ‘meşruiyet’in dışına çıkmayı aklından bile geçirmemeli. Demokratik gösteri hakkını şiddetle kirletmek yanlış. Sokakta siyaseti tercih edenlere şiddet uygulamak ve karşısına rakiplerini çıkarmak da yanlış. Türkiye bunun eşiğine geldi. Önümüzdeki iki yılda halkın önüne üç sandık konulacak. İktidara destek de, tepki de o sandıklara yansıyacak. Sonunda kimin yöneteceğine bir kez daha halk karar verecek. Herkesin öğrenmesi gereken, kim olursa olsun sandıkla gelenlerin meşru ve yönetme hakkının sınırlı olduğu... Başka bir mutabakat zemini yok.Sokakta muhalefet meşrudur şiddete bulaşmadığı sürece. Ancak sokak muhalefeti iktidarı değiştirmez. Gezi eylemlerinin bile amacı iktidarı değiştirmek değil, iktidarın ‘sınırlı’ olduğunu göstermekti. Gezi ‘toplumsal’ bir muhalefet gösterisidir; bunun ‘siyasal’ bir temsile dönüştürülmesi iktidarı zorlayabilir. CHP, MHP veya BDP bunu yapabildikleri oranda toplumsal muhalefetin siyasal taşıyıcısı konumuna yükseleceklerdir.Gezi yeni bir muhalefet formudur, ama iktidar alternatifi değildir. Gezi’nin arkasına takılıp iktidar olunmaz. Muhalefet liderliğiyle, programıyla, projeleriyle bir alternatif oluşturduğunda iktidara yürüyebilir.AK Parti’ye muhalefeti ‘Gezi ruhuna’ bırakmak ve sokak protestolarına sarılmak iktidarı değiştirmeye yetmez. 11 yıllık AK Parti iktidarında kendi program ve projelerine değil devlet içindeki muhalefete bel bağlayan muhalefet bu defa da AK Parti’ye muhalefeti Gezicilere ihale etme kolaylığına sapmamalı. Sokak muhalefeti değil, program ve proje muhalefeti iktidar alternatifi üretir. Seçim dönemine girmiş sayılırız. Siyaset gergin. Bunun sokak gösterileri ve şiddetle daha da gerginleşmesi yönetimdeki otoriter eğilimleri meşrulaştırmaktan başka bir işe yaramaz. Unutmayın; Türkiye toplumu sokakta değil sandıkta hesaplaşmaya meyyaldir.
↧