Şehzade İmarethanesi’ne giderseniz Padişaha Mektuplar adlı sergide tahta iniş-çıkışlar, ordu desteğini alma, yardım talepleri, barış dileği, taziye ve teşekkür gibi çeşitli nedenlerle yabancı ülkelerin başta hükümdarları olmak üzere önemli kişilerinden gelen mektupları görebilirsiniz. Muhtemelen çok da zevk alırsınız ancak ne mektupların çevirisi ve ne de Osmanlı’da diplomatik yazışma usullerine dair bir açıklamayla karşılaşamazsınız.İSTANBUL Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Siyasal Vakfı, Başbakanlık Osmanlı arşivlerinin katkısıyla 1728-1913 yılları arasında, bazı Osmanlı padişahlarına gönderilen 30 mektubu sergilemeye başladı. Eğer Şehzade İmarethanesi’ne giderseniz Padişaha Mektuplar adlı bu sergide tahta iniş-çıkışlar, ordu desteğini alma, yardım talepleri, barış dileği, taziye ve teşekkür gibi çeşitli nedenlerle yabancı ülkelerin başta hükümdarları olmak üzere önemli kişilerinden gelen mektupları görebilirsiniz. Muhtemelen çok da zevk alırsınız ancak ne mektupların çevirisi ve ne de Osmanlı’da diplomatik yazışma usullerine dair bir açıklamayla karşılaşamazsınız. Dolayısıyla gözleriniz ne kadar bayram etse de zihninizde cevaplanmamış onlarca soruyla ayrılırsınız o mekândan.GAZETECİYSENİZ mektupları birer resim gibi bakmakla yetinemezsiniz. Sergiyi düzenlenenlerin eksiğini tamamlamak da size düşer. İlk yapacağınız iş, tabii ki Osmanlı Arşivleri’ne başvurmaktır. Genel Müdür Yardımcısı Mustafa Budak’ı arayıp sekreterine konuyu etraflıca izah edersiniz. Hazırlayacağınız yazının alacağınız bilgilerle zenginleşmesini istersiniz, aksi takdirde sayfanız boş görünecektir. Sayın müdür, sizi muhatap almak istemez. Sekreteri kanalıyla sizi aratıp, sorularınıza cevap vermeyeceğini, yazınızın boşluğuyla doluluğuyla ilgilenmediğini söyler. Kendisine paylaşmadığı bilgiyle ne yaptığını soramazsınız bile. SİYASAL Vakfı çalışanlarından Sefa Şahin, ricanız üzerine sizin için birkaç mektubun çevirisini yaptırır ancak okurlarınızın ilgisini bunlardan çok Osmanlı yazışma tekniklerinin çekeceğini düşünürsünüz. Bunun üzerine Şahin, sizi Süleymaniye Yazma Eserler Kütüphanesi uzmanlarından İrfan Akça ile tanıştırır. Akça, Osmanlı mektup geleneği ile ilgili tüm sorularınızın yanıtlarını size hemen verir. Hikâyenin bundan sonraki bölümü, artık bu cömert arkadaşın verdiği bilgilerle devam eder:PADİŞAH mektuplarındaki süslemeler devletin gücünü, sanatta ulaştığı seviyeyi, yazılan makamın derecesini ve ona gösterilen saygıyı ifade ederdi. Osmanlı mektup süslemelerinde yeşil ve kırmızı renk öne çıkardı. Mektuplarda kayda geçen ayetler, hadisler ve padişahın adil, cömert ve ihsan sahibi gibi önemli sıfatları farklı renklerde yazılırdı. Yazı karakterleri rika, divan, talik gibi çeşitlilik arz ederdi.MEKTUPLAR çoğunlukla padişah tarafından yazdırılır, bazen divanda yazdırılıp müsvedde olarak padişaha okunurdu. Padişahın onayı alındıktan sonra hattatlara gider ve ardından müzehhipler tarafından süslenirdi. Padişaha gelen mektuplar, bir dönem Reisülküttaplık tarafından tercüme edilirken daha sonra bu işler için tercüme odası kurulmuştu.DİPLOMATİK mektupların nasıl yazılacağı, hangi makama veya lidere nasıl hitap edileceği başta Fatih Kanunnamesi olmak üzere daha sonra yenilenen kanunnamelerle düzenlenmişti. Bu diplomatik dil sadece yabancılara karşı değil devletin kendi içinde de aynen kullanılmaktaydı. Mektuplarda çok sayıda lakap vardı. Övgü dolu cümleler makamın büyüklüğü nisbetinde fazlalaşır ve ağırlaşırdı.RESMİ yazışmaların edebî hususiyetini tarihe yardımcı dallardan biri olan “diplomatika” ilmi sayesinde öğreniyorduk. 19. yüzyıl ortalarından itibaren yerli ve yabancı araştırmacıların Osmanlı vesikaları üzerinde yaptığı çalışmalar, bu ilim dalının doğmasına ve belgelerle devletin ihtişamı arasındaki paralelliğin ortaya çıkmasına imkân sağlamıştı.PADİŞAHIN el yazısının bulunduğu belgeye hatt-ı hümâyûn; yabancı devlet adamlarına yazılanlara nâme-i hümâyûn; dâhili konularla alâkalı olarak halka veya vazifelilere hitaben yazılan emirlere genel mânâsıyla ferman; hususiyetlerine göre ise berat, hüküm, nişan, menşûr denirdi. Ayrıca devletin idarî işlerinde vazife alan vezir-i âzam, şeyhülislâm, kazasker, yeniçeri ağası, beylerbeyinin yazışmaları da ayrı ayrı isimler taşırdı. Diplomatika ilmine göre bu belgeler; dîbâce, tuğra, unvan, elkâb, duâ gibi bölümlerden oluşurdu. BUNLARDAN ‘elkâb’ (lâkaplar) bölümünde, resmî yazının muhatabı olan makam veya zâtın rütbe ve seviyesine uygun hitaplar yer alır; özenle seçilmiş kelimelerle, belli bir edebî üslûp içerisinde muhatabın makam veya şahsına hürmet ifade edilir, vazife ve mesuliyetleri hatırlatılırdı. Arapça ve Farsça kelimelerin çoğunlukta olduğu elkâb, nesir olduğu hâlde şiir gibi âhenk ve iç kafiyeye sahipti. ‘Fatih Kanunnamesi’ ile bu lâkaplar, teşrifât (protokol) kâideleri dâhilinde belli esaslara bağlanmıştı.TARİH araştırmacısı Mümtaz Aydın, bir makalesinde bu konulara değinmişti. Buna göre, padişahtan sonra devletin en üst makamında bulunan vezir-i âzamın elkâbı şöyleydi: “Düstûr-i ekrem, müşîr-i efham, nizâmü’l-âlem, nâzımu menâzımi’l-ümem, enîsü’d-devleti’l-kâhira, celîsü’s-saltanati’z-zâhira, müdebbiru umûri’l-cumhûri bi’r-re’yi’s-sâib, mütemmimu mehâmmi’l-enâm bi’l-fikri’s-sâkib, müessis-i Cenâbi’d-devleti ve’l-ikbâl, muhassıs-ı erkâni’s-saltanati ve’l-iclâl, el-mahfûfu bi-sunûfi’l-avâtıfi’l-meliki’l-a’lâ vezîr-i âzam.”BU ibareler günümüz dilinde aşağı yukarı şöyle ifade edilebilirdi:“İyilik sahibi, ülkenin ve bu ülkede yaşayan farklı milletlerin hak ve idarelerinin düzenleyicisi, devletin katı kurallarının kolaylaştırıcısı, saltanat yönetiminin yardımcısı, isabetli kararlarıyla cemiyet işlerinin çözümleyicisi, ileri görüşleriyle önemli işlerin tamamlayıcısı, devletin yücelmesinin rehberi ve hissedârı, padişahın iltifatına mazhar olan vezir-i âzam.” Bu iltifat ve yüceltmelerin bir şahıs için değil, makam için kullanıldığı ve devleti yüceltme gayesi taşıdığı unutulmamalıydı. Diğer taraftan bu sözler, makam sahibinin vazife ve mesuliyetini de hatırlatır mahiyetteydi; dolayısıyla padişah ve vezir-i âzamla halkın bir nevi sözleşmesi hükmündeydi.Günümüzde diplomatik dilPadişahlarımıza yazılan bazı mektupların çevirilerini internet ortamında bulmak mümkün. Onları okurken acaba 21’inci yüzyılın devlet başkanları da yazışmalarında bu denli övücü ifadelere yer veriyorlar mı, Allah’a veya dine atıflar yapılıyor mu diye düşündüm. Tabii başka sorularım da vardı. Hemen Dışişleri Bakanlığı Protokol Genel Müdürlüğü’ne başvurdum. Sağolsunlar derhal ilgilendiler ve günümüzün yazışma kurallarına dair şu bilgileri paylaştılar. Majesteleri ve ekselansları gibi hitapları biliyordum ama bazı Arap ülkelerinin hanedan üyelerine Altes ve Suudi Arabistan Kralına İki Kutsal Camiinin Koruyucusu diye hitap edildiğini yeni öğrendim.Üstler astlara, astlar üstlere nasıl yazar?Cumhurbaşkanlarına yazılan mektup ve mesajlarda Türkçe olarak “Sayın Cumhurbaşkanım” veya İngilizce olarak “Mr. President” ifadelerinin kullanılması yaygındır. Cumhurbaşkanları, kendi mevkidaşı olmayanlara, yani astlarına mesajlarını iletmek için, doğrudan hitap etmeyip Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri’ni veya Protokol Genel Müdürü’nü görevlendirebilirler. Mektuplar el yazısı ile mi yazılır, yoksa sadece ıslak imza atmak yeterli midir?Üstlere yazarken el yazısı kullanılması nazik bir davranıştır. Eşitler arasında yapılan yazışmalarda şahsi yakınlığa bağlı olarak, hitap kısmı elle yazılabilir. İmza her zaman ıslak imza olmalıdır.Armalar, mühürler, semboller kâğıdın neresine konur?Mektubu yazan kurumun veya makamın arması sayfanın üst ortasında bulunur. Cumhurbaşkanlığı için bu, ortasında güneş ve etrafında 16 yıldız bulunan Cumhurbaşkanlığı Forsu’dur. Mühürler, kâğıdın sağ altında yer alır. Kâğıdın cinsi ve yazının yerleştirme biçimi önemli midir? Tezhipler ve benzeri süslemeler olur mu?Kâğıdın cinsi, ağırlığı, rengi, yazının kâğıdın neresinde yer alacağı; sağ-sol, alt ve üst marjlarının ne olacağı kurumun veya makamın kurumsal kimlik standartları çerçevesinde belirlenir, muhatabına göre değişmez. Mektuplarda tezhipler ve süslemeler bulunmaz.Günümüz mektuplarında besmele, süslü ifadeler, övgüler, duygusal yaklaşımlar, dualar yer alır mı?Türkiye’de resmi yazışmalarda duygusal ifadelere yer verilmesi pek yaygın bir usul değildir. Ancak diplomatik lisan ve usul gereği nazik ifadeler ve övgüler mesajın ve mektubun konusuna göre yer alabilir. Kime nasıl hitap etmek gerekir?Yazımı bitirdikten sonra Cumhurbaşkanlığı Özel Kalem Müdürlüğü’nden Fahri Türker Oba adına arandım. Çalışmama katkı yapabilme adına muhatap kısımları silinmiş bazı mektup örnekleri gönderdiler. Mektuplardan birinde Huber Köşkü’nün olağanüstü zarif bir resmi vardı. Bir devlet nişanı belgesindeki süslemelerde ise Selçuklu yıldızları tercih edilmişti. Her ikisi de sadeliği içinde göz kamaştırıcıydı.
↧