Türkiye hükümeti, son birkaç haftadır, Suriye ve Mısır politikaları bağlamında ağır şekilde eleştiriliyor. Özellikle hem içeride hem dışarıdaki sözüm ona dış politika realistleri, Türkiye Başbakanı Erdoğan ile Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun iki can alıcı hata yaptığını ve Türkiye’nin bu yüzden nüfuzunu kaybetme ve bölgede giderek tecride uğrama gibi ağır bedeller ödediğini ileri sürüyor.Onlara göre bu hatalar, Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed’e karşı fazla sert, Mısır Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’ye karşı fazla yumuşak olmak.Ankara’nın tenkitçileri, özellikle Davutoğlu’nun, insan haklarını ulusal çıkarların önüne koyan, dış politikanın ilkeler değil devlet çıkarlarına göre yürütüldüğünü unutan aşırı bir liberal idealist çıktığı inancında.Bu görüşe neden temelinden karşı çıktığımı izninizle açıklayayım. Bence Türkiye her iki meselede de özünde doğru şeyi yaptı ve yapmaya devam ediyor.Daha önce de belirttiğim gibi, Suriye konusunda, Türkiye, Şam’daki aşırı baskıcı azınlık rejimini etkileyebileceğine haddinden uzun süre inanmak gibi bir hata yaptı. Esed reformları yürürlüğe koymayı reddedip kendi halkını öldürmeye başladıktan sonra, Türk hükümetinin Esed’e karşı siyasi ve silahlı muhalefeti desteklemekten başka ne seçeneği olabilirdi, ben sahiden göremiyorum. ‘Realist’ politikayla kast edilen, 100 bin Suriyeli öldürülüp yüz binlercesi ülkeden kaçarken tarafsız kalmaksa, bu, hem naiflik hem de ahlaksızlıktır.Doğrudur, Türkiye, Esed karşıtı güçlerin tarafını seçerek, bu çatışmada tarafsız arabulucu rolü oynama kapasitesini kaybetmiştir. Peki, hâlâ müzakere edecek bir şeyler olduğuna realist biçimde inanan kimse var mı ortalıkta? Bana sorarsanız, biz o noktayı geçeli çok oldu. Artık kilit soru, Esed’in şu veya bu şekilde yönetimde kalıp kalmayacağı değil, Esed sonrası Suriye’ye hangi güçlerin hükmedeceği. Türkiye’nin burada sınırı her zaman çok dikkatle çizmemesi, cihatçı olmayan, ılımlı, Suriye asıllı savaşçıları en avantajlı pozisyona getirmekte neden pek başarılı olamadığını, kısmen açıklıyor.An itibarıyla Suriye’de El-Kaide bağlantılı, yabancı, Selefi finansörlerin sponsorluğunda terörist grupların, Türkiye’nin desteklediği Özgür Suriye Ordusu’na (ÖSO) üstünlük sağlayarak yükseldiğine dair epey spekülasyon var. Bazı analistler ise, sahadaki durumun o kadar net olmadığını, farklı grupları birbirinden ayıran çizgilerin bulanık olduğunu ve genellikle yöresel, fırsatçı tercihlere göre belirlendiğini ileri sürüyor. Bu mayın tarlasında Türkiye’nin etkin biçimde hareket etmesi kolay olmadığı gibi, Ankara ABD, Britanya, Fransa gibi diğer ÖSO destekçilerini daha atak olmaya da ikna edemedi. Ankara, Suriyeli Kürtlerle anlaşma yapıp onları hem Esed hem de yabancı savaşçılara karşı birleştirirse, bu, Suriye diktatörlüğünün arzulanan ve kaçınılmaz devrilişine en yardımı dokunan katkılarından biri olarak kayıtlara geçebilir.Mısır ve Mursi’ye yönelik askerî darbeye gelirsek: Evet, Türkiye, Müslüman Kardeşler (MK) liderinin görev başındayken yaptığı pek çok hataya zaman zaman daha eleştirel olmalıydı. Ama artık darbeyi kuvvetli bir dille kınayıp MK’nın tarafını tutmaktan başka seçenek kaldı mı? Yine burada, benim derdim, Ankara’nın ilkeli tutumuyla değil, Mısır’daki mevcut duruma etki etmedeki yetersizliğiyle. Mısır ordusu ile onun kukla hükümetini MK’yı şiddet kullanarak ezmeyi durdurmaya ikna için AB’nin elinden geleni yaptığını biliyoruz. Niye Türkiye bu denklemin diğer tarafında daha etkin olamıyor? Ankara, Mursi ve yoldaşlarıyla konuşuyor, İslamcıları gayet anlaşılır öfke halinin dışına çıkarmaya ve yeni siyasi yapılanmada rol oynamalarına imkân tanıyacak daha işbirlikçi bir tutum için ödün verdirmeye çalışıyor olmalıydı.Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 8 Ağustus’ta Financial Times’ta yayımlanan ilginç makalesinde, daha fazla kan dökülmesini önleyebilecek ve MK’yı siyasi sürecin içinde tutabilecek bir senaryonun ana hatlarını çizdi. Benzer şekilde, Erdoğan ile Davutoğlu’nun da, diğerlerinin çabalarına destek olmak ve Mısır’ın uçurumun dibine düşüşünü durdurmak için MK üzerindeki ahlaki ve siyasi itici gücünü açıkça kullandığını görmek iyi olurdu.Haklı olmak bir şeydir. Etkili olmak başka bir şey.
↧