Kalemin kırmızı çizgisi çoktan geçildi. Yazmaktan başka hiçbir şey yapamayınca, yazmaya utanıyor insan. Utanç içinde, köşemi, ölememek ıstırabı ile yazılmış bir mektuba bırakacağım bugün... Bir özür mektubuna…“Seni seyrettim dün gece Şam’ın şekeri,“Ah! Şekerim seni seyrettim dün gece,“Başkaları acıdı sana, ağladı senin için,“Ben kendi halime ağladım, senin yerine ölemediğim için…”“Bir adam var; çok sevdiğim bir adam. Adını bilmiyorum. Onun gibi olmayı istedim de hep, bundan seviyorum onu. Hikâyesinin bir sahnesi yetiyor onu sevmeme. Afrika’nın bir ülkesinde kendisine emanet edilen talebeleriyle piknik yaparken, ‘Çocuk boğuldu!’ diye bir ses duyuyor bu adam. Koşarken çırpınıyor kalbi: ‘Allah’ım inşallah boğulan benim çocuğumdur. Yoksa evlatlarını bana emanet eden ana-babalara ne derim ben!’ diye. Duası kabul ediliyor bu adamın. Çocuğunu Afrika toprağına emanet ediyor… İşte bu adamı çok seviyorum… Ve fakat Suriye ve Mısır’da çocuklar öleceğine, benim çocuğum ölsün diyemiyorum bir türlü… Dün gece, senden çok utandım Şam’ın şekeri! Cennet’in son ışıltısı! Öyle utandım ki senden! Affeder misin beni, ‘Allah’ım bir kurban daha lazımsa benim canımı al!’ diye dua etsem?”“Dün gece yudum yudum sarin gazı içtim Şam’ın şekeri,“Serin serin boğazımda düğümlendi yudumlarım,“Başkaları ölenlere acıdı, ah küçüğüm!“Ben her gün bir defa daha ölen insanlığa ağladım, geç kaldığımız için…”“Yarın, ölemeyenler koca koca sözler edecekler senin için küçüğüm… ‘Vahşet, insanlık suçu, soykırım’ diyecekler… ‘Komisyonlar kurulsun, sorumlular bulunsun!’ diye ekleyecekler. Yazılar yazacaklar ardından, toplantılar yapacaklar. Sloganlar atacak bazıları; öldüreni öldürürlerse ölene karşı sorumluluklarını yerine getirdiklerini sanacaklar… Ben, ağlamak için her gün yüz insanın ölmesinin yetmediği gerçeğine ağlayacağım. Ve yüzer yüzer yüz bin yetişkin öldüğünde kılımız kıpırdamadığı için sıranın sana geldiğine!”“Dün gece sabahı zor ettim Şam’ın şekeri,“Sen semaya çıkan merdiveni tırmandığın saatlerde,“Başkaları, haberler doğru mu, yalan mı diye tartıştı,“Ben, yaşayanların garip hallerine ağladım, geride kaldığımız için…”“Bir gün gelecek, unutulacak hikâyen senin de… Bugün zulm ile abad olduklarını sananların sonu berbat olacak elbet. Şam’da yeni çiçekler açacak… Senin boşalttığın yeri yeni ışıltılar dolduracak. Onların cıvıltılarıyla uyanacağız bir başka Şam sabahına. Resimleri basılmayacak gazetelerde; televizyonlarda bahsedilmeyecek onlardan. Ama ben hatırlayacağım, sizin öldüğünüzü, onlar yaşayabilsinler diye…”
↧