Quantcast
Channel: ZAMAN-YAZARLAR
Viewing all articles
Browse latest Browse all 11844

Etyen Mahçupyan - Fethiye'nin yası

$
0
0
Bazı uğraşları kolay tanımlar, bir ‘iş' olarak görebilir, başarılı olup olmadığımızı da sonrasında kendimizi tatmin eden bir kesinlikle söyleyebiliriz.Bazen de işin gereği ile kendi motivasyonumuz iç içe geçer ve duygularımızı uzakta tutmayı beceremediğimiz yollara düşeriz. Hele sürecin bir noktasında telafi edilmesi mümkün olmayan bir kayıp yaşamışsanız, yaptığınız işle kişiliğiniz arasındaki mesafe daha da daralır, o iş sizin kendinizi hayata bağlama biçiminiz, giderek varlık nedeniniz olur. Böyle durumlarda hiçbir sonuç başarı olarak yaşanmaz. İnsan, kaybedilmiş olanın ardından kendini de bir büyük kayıp nehrinin içinde yüzerken bulur. Hiçbir sonuç sizi tatmin etmez, edemez… Hiçbir sonuç, kaybın yarattığı ezikliği alt edemez.Hrant'ın ölümü birçok kişiyi kendine has ve farklı öznel dünyalar içinde bu ruh haliyle karşı karşıya bıraktı. Çoğumuz kendi iç dünyamıza dönerek yeniden hayatla barışmaya çalıştı. Ama bazılarımız için bunu yapmak mümkün değildi. Fethiye Çetin, cinayetin çok öncesinden itibaren Agos'un ve Hrant'ın avukatlığını yapmaktaydı. Fethiye için kenara çekilmek, yas tutmak bir yanıyla lükstü, çünkü önünde onu bekleyen bir görev vardı. Ama belki de daha önemlisi, kenara çekilip yas tutmak kişisel bir başarısızlığın kabulü, hatta kendini inkâr etmekti. Hrant'ın katledildiği 2007 Ocak ayından bu yana Fethiye hepimizden daha büyük baskı altında kaldı ve hepimizden daha ‘eksik' yaşadı. Çünkü davanın gerektirdikleri ona ve avukat arkadaşlara teslim edilmişti. Kamusal alanda çıkarılması gereken çabanın yürütüldüğünü bilmek, birçoğumuzun bu cinayeti özel hayatına taşımasını ve kendi yasını kendince tutmasını mümkün kıldı.Doğrusu bu arada yas tutamayan Fethiye gibi arkadaşlarımızı pek de düşünmedik. Onlar kendi ruh sağlıklarından feragat ederek, her gün bu cinayetin etrafındaki düzeysizliğe, pisliklere, kurumsallaşmış ahlaksızlığa maruz kaldılar ve muhatap oldular. Kendilerini dinlemeye vakitleri kalmadan, belki de bundan ürkerek önlerindeki ‘işle' uğraştılar. Kendi yaslarını bir an bile hatırlamanın, onları bu işi iyi yapmaktan alıkoyacağını bilerek, kendilerini ikinci plana attılar. Ancak bu haksızlığın da bir noktada bitmesi, Fethiye gibi insanların hak ettikleri içsel huzuru bizzat o huzursuzlukla baş başa kalarak arayabilmeleri gerekiyor. Bunun en iyi yollarından biri yazmak… Yaşananları, bildiklerini, düşünüp hissettiklerini kendine saklamadan başkalarıyla paylaşmak... Böylece hayat devam ederken, iç dünyada yaşanamayanların yükünü bir nebze hafifletmek ve belki de kendinize yaptığınız bu haksızlığı telafi etmek. Bunların yazılması, söz konusu yaşananlardan uzak kalmış olan okuyucu için de bir arınma vesilesi. Bazısı için öğrenme, bazısı için hatırlama, bazıları için ise kendi iç dünyasından, yasından çıkmanın aracı. Fethiye Çetin, 2007 yılının öncesinden sonrasına uzanan ve yargısız infaz çabasını tüm çıplaklığıyla ortaya koyan adli süreci ‘Utanç Duyuyorum!' adı ile kitaplaştırdı. Önümüzdeki günlerde piyasaya sunulacak… Okurken Hrant'ın etrafındaki görünmez ağın ilmiklerinin adım adım nasıl daraltılarak sıkılaştırıldığını, bu tuzağın ne denli geniş bir marazi teşkilatlanmayı ifade ettiğini bir kez daha idrak ediyorsunuz. Çalışma özellikle konunun meraklısı ve gazeteciler için paha biçilmez bir malzeme de sunuyor. Çünkü Fethiye önemli bir karar vermiş, kendisine ulaşmış olan doğrulanmamış bilginin de bir bölümünü kamuoyu ile paylaşmış. Bunları sunarken bir yandan olabildiğince nesnel bir tavır sergilemiş, diğer yandan da diğer bilgiler ışığında ne anlama gelebilecekleri hakkında ipuçlarına değinmekten geri kalmamış. Araştırmacı ve gazetecilerin bu bilgilerin üzerine giderek ulaşabilecekleri yeni bir gerçeklik alanı var.Ancak, her şey bir yana, Fethiye'nin bu kitabı yazılmaması mümkün olmayanın, engellenemeyecek olanın dışa taşması olarak insanı etkiliyor. Bu yaşanmışlığı bunca yıl kendine saklamanın ruhsal bedelini düşünmeden edemiyorsunuz. Herkesin yaşadığını anlatması gerekli değil. Ama Fethiye'nin yaşadığı aynı zamanda kamusal bir işleve ve değere sahip... Bunları salt kamusal bağlamı içinde sunmak ise, yaşananların tüm bedelinin bir kez daha yazara yıkılması demek olurdu. Neyse ki Fethiye öyle yapmamış. Kamusal sürecin içine kendisini de mütevazı bir biçimde katarak, engellediği, olanağını bulamadığı yasını yaşamanın kapısını aralamış. Yasını yaşamakta kendini özgür bırakırken, belki de bizlerin normalleşmesine ne denli katkıda bulunduğunu fark etmeden…

Viewing all articles
Browse latest Browse all 11844

Trending Articles


Mide ağrısı için


Alessandra Torre - Karanlık Yalanlar


Şekilli süslü hazır floodlar


Flatcast Güneş ve Ay Flood Şekilleri


Gone Are the Days (2018) (ENG) (1080p)


Yildiz yükseltme


yc82


!!!!!!!!!! Amın !!!!!!!!!


Celp At Nalı (Sahih Tılsım)


SCCM 2012 Client Installation issue