NEW YORK- Dünyada barış ve huzuru sağlayamadığını herkesin bildiği ama kimsenin de değiştirmediği Birleşmiş Milletler’in her yıl bu mevsimde yapılan Genel Kurul toplantısı için New York’tayız.Hafta boyu sürecek zirvede Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve ona eşlik eden bakanlar Ahmet Davutoğlu, Fatma Şahin ve Cevdet Yılmaz, ülkemizi temsil edecek.2. Dünya Savaşı sonrası dengelerini yansıtan BM, ne kadar demode ve insanlığın vicdanında kaybetmiş olsa da zirveye ilginin düşmemesi şaşırtıcı. Aksine bu yıl katılım rekor düzeyde. İlk kez 83 devlet başkanı bu amaçla New York’ta. 38 ülkeyi de başbakanları temsil ediyor. BM binasının da yer aldığı Manhattan, siyasetçi fuarı gibi. Platform, ikili görüşmeler ve herkesin derdini anlatması için müthiş bir fırsat, dinleyen olmasa da. Çokça zaman ve protokol gerektiren temaslar burada çok kolay.Medyaya hiç yansımayacak gizli görüşmeler için de uygun bir atmosfer.Son dönemde BM toplantılarını renklendiren Chavez, Kaddafi ve Ahmedinejad’ın yokluğu önemli eksiklik. Bu ülkelerden en şanslısı İran. Selefinin zıddına ılımlı mesajlarıyla dikkat çeken yeni Cumhurbaşkanı Ruhani, toplantının flaş isimlerinden. Obama ile tarihî bir temas olup olmayacağı, en merak edilen konu. Ruhani görüşmesi, Gül’ün de önemsediği randevulardan.Enerji, çevre, eğitim gibi pek çok mesele BM’de konuşulacak olsa da en önemli gündem Suriye. Rusya ve ABD arasındaki uzlaşmanın nasıl bir BM kararına dönüşeceği, hafta boyu perde arkasındaki pazarlıklarla netleşecek. Türkiye; yardım koridorları, savaş uçağı ve füzelerin kullanımının yasaklanması ve rejim sözünü tutmadığında otomatik yaptırım uygulanması gibi şartların da uzlaşma metnine girmediği için kaygılı. Hemen askeri müdahale isteyen Ankara’daki havanın aksine, Gül siyasi yol haritası olmadan, Rusya ve İran angaje edilmeden çözüm olamayacağı kanaatinde.New York, sadece siyasi görüşmeler için değil, ekonomi ve medyaya dönük temaslar için de ideal merkez. Nitekim Türk heyetinin programı, Merrill Lynch’in düzenlediği, önde gelen küresel finans aktörlerinin katıldığı toplantıyla başladı. İkinci toplantı ise Coca Cola’nın CEO’su Muhtar Kent’in organize ettiği, 80 uluslararası yatırımcının katıldığı ABD-Türk İş Konseyi idi. Türkiye’den ABD’ye gelen liderleri, burada etkin isimlerle buluşturma işini, eskiden Amerikan sanat dünyasında önemli yeri olan merhum Ahmet Ertegün yapardı. Bir süredir bu görev Muhtar Kent’in omuzlarında.Cumhurbaşkanı Gül’ün programında, özellikle Taksim olayları ve medya özgürlüğüyle ilgili gelişmeler yüzünden olumsuz havanın arttığı uluslararası medyaya önemli yer ayrılmış. Washington Post’a pazar günü röportaj veren Gül, dün de Foreign Affairs dergisine konuştu ve CNN’de Fareed Zakaria’nın programına katıldı. Perşembe günü de New York Times yazı işlerini ziyaret edip editörleriyle yemek yiyecek. İç siyasette farklı anlaşılma riskine rağmen Türkiye’nin artı ve eksileriyle dünya medyasına birinci elden doğru anlatılması önemli.Benzer şekilde Dışişleri Bakanı Davutoğlu da muhataplarıyla görüşüp ünlü televizyoncu Charlie Rose’un programına katılırken, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin de BM’nin bu yıl özel öncelik verdiği engelliler konusunda Türkiye’nin örnek uygulamalarını anlatacak.Son dönemde bazı sıkıntılar olsa da düne göre dünya vitrininde Türkiye çok farklı yerde. Önceleri kendini doğrudan ilgilendiren Kıbrıs gibi 1-2 konuda sözü olan Türkiye, artık Afganistan’dan Somali’ye, enerjiden az gelişmişliğe kadar birçok sorunla ilgili. Somut katkıları var. Devlet ve STK’lar olarak Türkiye’nin dünyadaki insani yardımları 2 milyar doları bulmuş. Bu alanda dünyada 4’üncü ülke. 20 büyük ekonomiyi kapsayan G-20’nin üyesi. Aynı zamanda ‘en az gelişmiş’ ülkeler konferansının TUSKON’la birlikte ev sahibi. BM Güvenlik Konseyi üyeliğine yeniden aday.Bugün, bağırıp çağırmak ve başkalarını suçlamaktan ziyade işe yarayacak yaklaşım şu olmalı: 2008’de aynı BM’de 152 ülkenin rekor desteğiyle Güvenlik Konseyi üyesi olmuştuk. Şimdi oylama olsa aynı başarıyı elde eder miyiz? Öyleyse çok iyi. Ama değilse yanlışımız ne?Aslında bizi karamsarlığa iten iç/dış gelişmeler karşısında bakılması gereken ve her türlü ideolojik, etnik farklılığın ötesinde geçerliliği olan soru şu: Dünyadaki yarışta neredeyiz? BM’de reform yapmaya, Ortadoğu’nun sorunlarını çözmeye belki şimdi gücümüz yetmez. Ama insani gelişmişlik, özgürlük, çevre, şeffaflık, işçi hakları, eğitim, insan hakları vb. endekslerde Türkiye’yi daha yukarı taşıyabiliriz.Keşke iktidar ve muhalefeti ile gerilim ve boş polemikler yerine hepimiz bunu nasıl başaracağımıza odaklansak...
↧