![]()
Birçok kişi için Gezi olaylarının önemi, Türkiye için yeni sayılabilecek bir olgunun yaşanmasıydı.Kendi isteklerini siyasete taşıyamayan ve iktidarın dinlemeyen tavrına tepki duyan bir toplumsal kesim, sosyal ağlar üzerinden örgütlenerek belirli bir mekâna sahip çıkmış, giderek o mekâna el koymuştu. Aslında bu olay pek de yeni sayılmazdı, çünkü şimdiye dek üniversite içi direnişlerde çokça örneği görülmüştü. Ama bu kez ülkeyi yönetenleri doğrudan muhatap alan ve kentin bir alanını ‘kale' haline getiren bir hareketlenme yaşandı. Daha önemlisi katılımcıların bir kurumsal aidiyeti veya belirgin bir ideolojik konumu temsil etmemesi, aksine amorf ve karmaşık bir yapı oluşturmasıydı. Bu yapı katılımcıların siyaseten güçsüz, ama sosyolojik olarak özgün olmasını sağladı. Yenilik kimliklerde, kişiliklerde, cesarette, zekâda, itirazda değildi... Yenilik kendiliğindenlikte ve ilişkilerdeydi. Diğer bir deyişle yenilik aktörlerde ve siyasette değil, sosyalin yeniden kurgulanma potansiyelinin ortaya çıkmasındaydı. Buradan zaman içinde yerelin, kentin, kültürün ve hayat tarzının sahiplenilmesini ifade eden bir siyaset de çıkabilirdi. Eğer bu siyaset ilişkilerin açtığı alanda çoğulcu ve melez bir ağ oluşturabilse, ülke demokratik bir ‘yeni' toplumsal muhalefetin de tohumlarını atmış olurdu.Bu ihtimalin tamamen yok olduğunu söylemek doğru olmaz. Ama büyük ölçüde ortadan kalktığını görmemek de mümkün değil. Bunun nedeni kimliğin, aktörün ve siyasetin söz konusu potansiyeli iğdiş etmesi, araçsallaştırması, boğarak kendisine malzeme yapmasıdır. Kaybedilen bu imkânın birçok sorumlusu var ve bir yelpaze halinde Gezi'nin içinden dışına doğru diziliyorlar. En dıştan başlarsak sorumlulardan biri AKP iktidarıdır. Sadece bu sosyal olguyu anlayamadıkları, ürktükleri, yönetemedikleri için değil. Bütün bu unsurların da etkisiyle, yaşananı ancak siyaseten okuyabildikleri ve karşılarındaki olguyu özellikle siyaset bağlamında tanımladıkları için. Bunun kamusal alanın daraltılması, nefes alacak yer kalmaması anlamına geldiğini göremediler. Öte yandan iktidarın zaten ‘siyasi' bir varlık olduğu, doğal eğiliminin çevresindeki her şeyi siyasi olarak algılamak şeklinde tecelli ettiği, İslami kesimin kamusal alana çıkışının zaten öncelikle siyaset üzerinden yaşandığını ileri sürebiliriz. Sonuçta hükümet görevi gereği sorumludur ama ideolojik açıdan herhalde en az sorumlu olanlardan biridir. Nitekim eğer AKP muhalefette olsaydı bu tartışmada epeyce marjinal bir öğe olarak kalırdı...Dolayısıyla Gezi'nin sosyal potansiyelinin iğdiş edilmesindeki daha büyük sorumlu CHP muhalefetidir. Bu partinin kendi seçmen tabanı olması gereken bir kitleye bu denli yabancılaşmış olmasını belki öngörebiliriz. Ama olaylar başladıktan sonra böylesine etkisiz kalmasını sadece beceriksizlikle açıklayamayız. Karşımızda karar organları olan, tercih yapan bir siyasi aktör var. CHP en hafif şekliyle söyleyecek olursak, Gezi'nin iğdiş edilmesine ‘ses çıkarmadı' ve ‘dolaylı onay verdi'. Oradaki sosyal zenginleşme ihtimalinin önünün açılmasını istemedi. Çünkü böyle bir açılım hem hedefi AKP'nin üzerinden çekerek daha sisteme doğru yöneltecek, hem de CHP'nin içinde yeni aktörleşmeler, istenmeyen dengeler yaratabilecekti. Tam da seçimlere giderken bu risk alınmadı. Bu partinin hâlâ genç kadrolara ulaşamamasının nedeni, sadece Gezi efradının CHP'yi de makbul bulmaması değil. CHP'nin zaten böyle bir isteği hiç olmadı ve Gezi'den en az iktidar kadar korktu.Ama tabii ki en büyük sorumlu, eylemin sorumluluğunu taşımakta olanlardır. Çünkü başka hiçbir aktörün tercih ve kararı onlarınki kadar belirleyici olamaz. Gezi'nin sosyal potansiyeli de kendisine ‘sol/sosyalist' diyen tayfa için iştah açıcı bir av gibi, korunaksız ve masum, yenmeye hazır halde bekliyordu. Üzerine atlamakta, onun entelektüel ve siyasi temsiline soyunmakta gecikmediler. Amaç iktidarın devrilmesini sağlayacak bir direniş hareketini kesintisiz bir mecraya sokmaktı. Kesinti, hükümete yanlış yapmadığı bir dönem yaratabileceği, Gezi'deki ‘yeni' olan elden kaçabileceği için tehlikeliydi. Bu nedenle ahlakı bile bir yana koyabildiler. Mahalle baskısı uygulayarak, yaşananların paylaşılmasını engellediler. Gezi'deki henüz tomurcuklanan ‘yeni' onların eski siyasetine çerez oldu.Sonuçta şaşırtıcı olmayan bir biçimde iktidar kazandı. Eğer Gezi'de daha nesnel ve ahlaki bir duruş sergilense böyle olmayabilirdi. Ama duyguların yarattığı akıl tutulmasını aşmak kolay olmuyor... e.mahcupyan@zaman.com.tr