31 Mart 1971 akşamı sohbete gitmiştik. Sohbetin sonlarına doğru arkadaşımız Ziraat Fakülteli Ahmet’in göz kapakları ağırlaşıp kapanmıştı.Tam o sırada polisler içeriye girdi. O anda bir anlık uyanıp polisleri gören Ahmet arkadaşımız “Ne güzel!.. Artık sohbetlere polisler de geliyor!..” deyip tekrar dalmış…Bir hafta sonra hapisten çıkacağımı zannederken, sıkıyönetimin gelmesiyle bizim dava sivilden askeriyeye intikal etti. İddianame bir türlü hazırlanıp mahkeme başlayamıyordu. Çünkü savcı Nurettin Soyer, 163. maddeyi hafif görmüş ve hızını alamamış, iddianameyi 141. ve 142. maddelere göre hazırlamıştı. Yani herhalde bizim idamımızı istiyordu. Onun için bu mantıksız iddianame kabul edilmemişti. Onun için ikinci bir iddianame hazırlıyordu. Mahkeme başlayamadığı için de bizi hapiste tutuyorlardı. Tahliye olduğum 3 Eylül 1971 tarihine kadar içeride kaldım. Bu sırada yanımda bir Münazarat Risalesi, bir Kur’an-ı Kerim bir de Ahterî Lügati vardı. Bu zaman içerisinde Kur’an’dan kelimelerin mânâlarını çıkarıp bir deftere yazdım. Seneler sonra bir gün vilayetim olan Kütahya’da dolaşırken Karadonlu Mescidi’nin karşısında bu lügatın yazarı Ahterî Mustafa Muslihiddin’in mezarı ile karşılaştım. Afyonkarahisarlı olmasına rağmen, Kütahya’da yaşayıp oraya gömülmüş olduğunu öğrenmiş oldum. Daha sonra da ziyaretine gittim. Kütahya’nın ileri gelenlerine onunla ilgili tekliflerim oldu. Hatta bir önceki valimize de durumu anlatmıştım. Sağ olsun o güzel bir türbe yaptıracağını söylemişti ama ne yazık ki, bu güzel niyetini tahakkuk ettiremeden tayini çıktı.Geçen sene İstanbul’da Yağmur Dergisi’nin bir sempozyumunda Kütahya Dumlupınar Üniversitesi’nde yeni açılan İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Bilal Kemikli Bey’le tanıştık. Hem yeni görevini tebrik ettim hem de kendisine Ahterî’den bahsettim. Başta babasının Ahterî’den başka lügat kabul etmeyecek kadar onu sevdiğini, kendisinin de ondan çok istifade ettiğini söyleyerek, benim sempozyum teklifimi memnuniyetle kabul etti. Elhamdülillah sözünde durdu ve (7-8-9 Kasım 2013 tarihlerinde) sempozyum gerçekleşti.Dumlupınar Üniversitesi’nde, değerli akademisyen hocalarımız tarafından mesele çok güzel ele alındı… Rektör Prof. Dr. Ahmet Karaaslan’ın; Bilal Bey’in organize ettiği bu sempozyuma en büyük desteği verdiğine, Kütahya Valisi Şeref Yılmaz’ın da kendi değerlerimizi ortaya çıkarma konusunda son derece arzulu olduklarına şâhit olduk…Açılış panelinin Başkanı Prof. Dr. Ahmet Saim Klavuz idi. Panalistler Prof. Dr. Ahmet Kazım Ürün, “Sözlük” üzerine, Prof. Dr. Turan Koç “Din Dili: Felsefî Yaklaşım” üzerine Prof. Dr. Süleyman Uludağ “Din Dili Olarak Türkçe” üzerine tebliğlerini sundular.Daha sonra “Ahterî ve Dönemi” üzerine Yrd. Doç. Dr. A. İhsan Akçay, Arş, Gör. Abdullah Erdem Taş, tebliğ hazırladılar. Yrd. Doç. Dr. Kadir Güler, Prof. Dr. İsmail Güler, Yrd. Doç. Dr. Ayşe Nur Sır ve Yrd. Doç. Dr. Lütfullah Yavuz “Ahterî-i Kebir ve Sözlük Geleneğimiz” üzerine… Yrd. Doç. Dr. İlhami Günay, Yrd. Doç. Dr. Mustafa Kelebek, Prof. Dr. Bayram Dalkılıç, Arş. Grv. Abdülkadir Macit, Yrd. Doç. Dr. Ahmet Türkan ise “Ahterî ve İslamî Bilimler” üzerine…Meşhur “Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lügat”ın yazarı Ferit Devellioğlu, Önsöz’de Ahterî’den şöyle bahsetmektedir: “Lügatın hazırlığı sırasında büyük bir titizlik ve hassasiyet gösterilmiştir. Nitekim sıhhatinden şüphe edilen bir Arapça kelime için Ahterî, (…) emsali gibi en güvenilir kaynaklara müracaat etmek külfetine katlanılarak bir vahdet temin olunması cihetine gidilmiştir.”Ahteri ve benzeri geçmişlerimize daha iyi sahip çıkma dileklerimle…
↧