“Şöhret ayn-ı riyadır ve kalbi öldüren zehirli bir baldır” Said Nursi “Dünyayı Aydınlatan Anadolu Ağabeyleri Panelleri”nin, Konya ağabeylerini ele alan on dördüncüsü 9 Kasım’da Konya’da yapıldı.Akademik Araştırmalar Vakfı ve Risale Akademi birlikteliğinde hazırlanan programda, Risale-i Nur’a hizmetleri geçen Konyalıları; çocukları, akrabaları veya tanıdıkları anlattı. Açılış konuşmaları Prof. Dr. Gürbüz Aksoy, Dr. İsmail Benek ve Nur talebelerinden Mehmet Fırıncı tarafından yapıldı.Programda, babam Sabri Halıcı ile ilgili bir konuşmam vardı; çünkü kendisi Konya’nın ilk Nur talebelerindendi. Bunun dışında, Bediüzzaman Hazretleri’nin kardeşi Abdülmecit Ünlükul, Prof. Dr. İbrahim Canan, Abdülmuhsin Alev, Dr. Sadullah Nutku, Mustafa Özsoy, Mustafa Türkmenoğlu, Rıfat Filizer, Ahmet Gümüş, Sait Gecegezen, Mustafa Demirci, Ziya Nur Aksun, Mazhar İyidöner, Hasan Nevruz, İsmail Ambarlı, Ziya Arun hizmetleriyle anıldı. Program, Prof. Dr. Mehmet İpçioğlu’nun, “Bir Eğitimci Olarak Konya Ağabeylerinin Karakter Eğitimi Metotları” ve Dr. Suat Alkan’ın, “Said Nursi ve Konya” adlı konuşmalarının yer aldığı panel ile sona erdi. İyi niyetle gerçekleştirilen programda unutulan Mehmet Parlayan, Mustafa Kırıkçı, Mustafa Akdedeoğlu, Ahmet Remzi Hatipoğlu, Prof. Dr. İbrahim Erkul, Hüsmen Duran, Mevlüt Gönen gibi değerli bazı isimler de vardı. Gelecek programlarda telafi edilir, sanıyorum.Yemeğe gelirsek, peygamberlere, evliya ve erenlere gerektiğinde gökyüzünden sofralar indirildiğini; dervişlerin, erenlerin, evliyaların bir hırka, bir lokma ile günlerini geçirdiğini biliriz. Yüce Mevlânâ, Mesnevi’de, “Bedenine yağlı, ballı yiyecekler verdikçe özünde semizlik göremezsin.” der. Buna dayanarak bu yola baş koyanların yemekle pek haşır neşir oldukları söylenemez. Konuşmalarda bazı yemeklerden söz edildi. İlki benim konuşmamda geçen bal helvası hikâyesiydi ki bunu sizlere daha önce anlatmıştım. (Bkz: Zaman, 23 Ocak 2011)İkinci hikâye, kardeşim Hasan’a aittir. Ticari nedenlerle belirli sürelerde seyahate çıkan babam, Isparta’ya her gidişte Emirdağ’a uğrar. Bir seyahatinde, ortaokulda okuyan en küçük çocuğu Hasan’ı da yanına alır. Emirdağ’da, Bediüzzaman Hazretleri’ni ziyarete gittiklerinde, evde Zübeyir Bey ve Hüsrev Bey vardır. Öğlen saatlerinde sofrayı hazırlarlar. Bakır tasın içine sadece bir dilim ekmek doğranır, üzerine bolca sıcak su dökülür. Bizimkileri de buyur ederler ama onlar yemeklerini yemişlerdir; küçük Hasan’ın şaşkın bakışları altında, üç kişi bu yemeği yer ve şükür ederek sofradan kalkarlar.Ankara’da yaşanan üçüncü hikâyeyi Mehmet Ali Türkmenoğlu konuşmasında sundu. Risale-i Nurlar matbaalarda basılmaya başlanmıştır. 1958 yılında, Mustafa Türkmenoğlu ile dokuz Nur talebesi, Ankara’da aynı evde kalmakta ve basım işleriyle ilgilenmektedirler. Varlıklı bir talebe olan Cemalettin Günel, misafir gelir. Yemek zamanı yakındır. Evdekiler yemek hazırlamak isterler; ama evde bir avuç bakla vardır. Bol suyla baklayı ateşe koyarlar... Talebelerden Şerafeddin Kartal’ın cebinde sadece yoğurt alacak kadar para vardır. Gider yoğurdu alır, getirir, haşlanan baklaya karıştırır, sofraya çıkarır. Yemeği kaşıklamaya başlarlar. Arapça bilmeyen misafir Cemaleddin Günel, yemek esnasında kaşığına bakla gelen herkesin zaferle, Arapçada ‘buldum’ anlamına gelen ‘vecedtü’ dediğini görür. Yemeğin sonuna doğru kendi kaşığına bakla geldiğini görünce heyecanla, bir vecedtü de ben buldum, der ve gülüşmelere neden olur. Cemaleddin Bey, o yemeğin lezzetini başka hiçbir yemekte bulamadığını her zaman ifade eder...Sevgili okuyucularım, bu yoldaki insanların ne denli fedakâr olduklarını bu iki örnekle anlayabiliriz. Allah herkese diledikleri çizgide mutluluk ve güzel günler versin. Bu hikâyeleri anlattım ama bizim gibi ehl-i avama bu hafta derviş yemeği değil; Doyum Köfte’de, sevgili Ayşe Erlat’tan aldığım nefis tatlıyı sunuyorum. Uygulayın, bana dua edersiniz. Tatlı, bir gün bekletilirse daha nefis olmakta… Ağız tadı ve mutlulukla kalın.SÜTLÜ REVANİ4 kişilikten fazla, 20X25 cm ölçülerinde kalıp veya tepsi, 1 yemek kaşığı tereyağı (tepsiyi yağlamak için)MALZEMELER:4 yumurta, 4 yemek kaşığı tepeleme toz şeker, 4 yemek kaşığı tepeleme un (yumurta iriyse 5 kaşık), ½ paket kabartma tozu, 1 paket vanilyaKestirmesi:1 su bardağı toz şeker, 1 su bardağı süt, 2 su bardağı soğuk süt (sonradan kestirmeye ilave edilecek)Üzerine:Yeşil fıstık, Hindistan cevizi, kaymak vb.Yapılışı: İlk olarak tepsiyi yağla. Un, kabartma tozu ve vanilyayı karıştır. Yumurta ile şekeri bir kapta çırp ve unlu karışımı ilave et, karıştır, kalıba dök. Önceden ısıtılmış 180 derece fırında pembeleşinceye kadar pişir. Bir su bardağı sütü, bir su bardağı şekerle şeker eriyene kadar karıştırarak kaynat. Ateşten alınca soğuk iki bardak sütü ilave et. Fırından çıkan revaniyi dilimler halinde kes. Ilık haldeki sütlü kestirmeyi üzerine gezdir. Soğuyunca fıstık koy, ikrama hazır.
↧