Kar enteresan; bir örtü çirkinliklerin üzerine. Kapatan, setreden bir hususiyeti var.Öte yandan hijyenik bir özelliği de var. Harika bir dezenfektan aynı zamanda. Temizliyor sair mevsimlerde kirlenenleri. Kış, sadece soğuk ve beyaz bir mevsim değil, dünya için arınma sezonu aynı zamanda. İki günden beri İstanbul’da yağan kar bu nedenle önemliydi. Sarı-Kırmızılı ekibin kusur ve ayıplarını örttü öncelikle. Zira nice zamandan beri ciddi yaralardan muzdarip Galatasaray.Önceki gece hangi şartlarda tehir edildiyse, aynı şartlarda başladı aslında maç. Bu nedenle henüz birkaç dakika geçmeden bastıran tipi üzerine fosforlu topla devam etmek, ilginç bir dejavu oldu. Sadece fizikî şartlar değil mücadele de aynı minvalde başladı. Önceki gece Juventus psikolojik baskı yeme evresini atlatmış, mücadeleyi bizim yarı sahamıza yıkmıştı. Dün, bıraktıkları yerden devam ettirdiler. 15 dakika süren ilk yarı boyunca tamamen bizim sahamızda aktif savunma yaptılar. Ciddi bir baskı kurmadılar ama bizim baskı kurmamıza da mahal vermediler. Buffon, gece ya da gündüz fark etmez, iki ilk yarı boyunca da kar altında kendi sahasının ortasında ısınma romantizmi yaşadı.Öte yandan, artık en azından UEFA’yı garantilemiş olmanın rahatlığı da vardı Sarı-Kırmızılı ekibin üzerinde. Ancak rehavetimizin sebebini tamamen buna bağlamak kendimizi kandırmak olacaktı. Netice itibarıyla maceralı bir ilk yarı neticesinde kaderimizi belirleyecek 45 dakikalık bir dilim kalmıştı.Arena’nın doğalgazının kesik olmasından mıdır nedir, eski Galatasaray ile yenisi arasında ciddi anlamda gaza gelme farkı var. Bu nedenle ikinci yarı şuursuz bir baskı yerine, ilk yarı konuk ekibin yaptığının tam tersine şahit olduk. Bu kez kendi orta sahasına çıkıp ısınma hareketleri yapan Muslera’ydı.Dakikalar ilerledikçe bilinç düzeyi düşüp, ‘gelişine’ bir baskı oluşacağını top toplayan çocuk da tahmin ettiği için, gol geciktikçe tablonun tersine döneceği de mukadderdi.Bu kar, kış, tipi, fırtınada, her iki takımdan da daha iyisini beklemek şüphesiz insafsızlık olacaktı. Böylesi zor şartlarda bırakınız düzgün oyunu, kazasız belasız maçı tamamlamak bile büyük başarı sayılmalıydı. Sarı-Kırmızılı camia daha azına razı olmaya başlamışken, Sneijder’in “oturmaya gelmedik” golü bizi hedefimize ulaştırdı belki ama bu halimizle bir üst tur için umut verici konuşmak kendimizi kandırmak olur. Ancak başarı da küçümsenecek boyutta değil...Şimdi sorumlu ve yetkililerin şapkalarını önüne alıp, ilk maçta havlu atmamak için çözüm aramalarının zamanı. Karlar nasıl olsa bir gün eriyecek!
Kar enteresan; bir örtü çirkinliklerin üzerine. Kapatan, setreden bir hususiyeti var.Öte yandan hijyenik bir özelliği de var. Harika bir dezenfektan aynı zamanda. Temizliyor sair mevsimlerde kirlenenleri. Kış, sadece soğuk ve beyaz bir mevsim değil, dünya için arınma sezonu aynı zamanda. İki günden beri İstanbul’da yağan kar bu nedenle önemliydi. Sarı-Kırmızılı ekibin kusur ve ayıplarını örttü öncelikle. Zira nice zamandan beri ciddi yaralardan muzdarip Galatasaray.Önceki gece hangi şartlarda tehir edildiyse, aynı şartlarda başladı aslında maç. Bu nedenle henüz birkaç dakika geçmeden bastıran tipi üzerine fosforlu topla devam etmek, ilginç bir dejavu oldu. Sadece fizikî şartlar değil mücadele de aynı minvalde başladı. Önceki gece Juventus psikolojik baskı yeme evresini atlatmış, mücadeleyi bizim yarı sahamıza yıkmıştı. Dün, bıraktıkları yerden devam ettirdiler. 15 dakika süren ilk yarı boyunca tamamen bizim sahamızda aktif savunma yaptılar. Ciddi bir baskı kurmadılar ama bizim baskı kurmamıza da mahal vermediler. Buffon, gece ya da gündüz fark etmez, iki ilk yarı boyunca da kar altında kendi sahasının ortasında ısınma romantizmi yaşadı.Öte yandan, artık en azından UEFA’yı garantilemiş olmanın rahatlığı da vardı Sarı-Kırmızılı ekibin üzerinde. Ancak rehavetimizin sebebini tamamen buna bağlamak kendimizi kandırmak olacaktı. Netice itibarıyla maceralı bir ilk yarı neticesinde kaderimizi belirleyecek 45 dakikalık bir dilim kalmıştı.Arena’nın doğalgazının kesik olmasından mıdır nedir, eski Galatasaray ile yenisi arasında ciddi anlamda gaza gelme farkı var. Bu nedenle ikinci yarı şuursuz bir baskı yerine, ilk yarı konuk ekibin yaptığının tam tersine şahit olduk. Bu kez kendi orta sahasına çıkıp ısınma hareketleri yapan Muslera’ydı.Dakikalar ilerledikçe bilinç düzeyi düşüp, ‘gelişine’ bir baskı oluşacağını top toplayan çocuk da tahmin ettiği için, gol geciktikçe tablonun tersine döneceği de mukadderdi.Bu kar, kış, tipi, fırtınada, her iki takımdan da daha iyisini beklemek şüphesiz insafsızlık olacaktı. Böylesi zor şartlarda bırakınız düzgün oyunu, kazasız belasız maçı tamamlamak bile büyük başarı sayılmalıydı. Sarı-Kırmızılı camia daha azına razı olmaya başlamışken, Sneijder’in “oturmaya gelmedik” golü bizi hedefimize ulaştırdı belki ama bu halimizle bir üst tur için umut verici konuşmak kendimizi kandırmak olur. Ancak başarı da küçümsenecek boyutta değil...Şimdi sorumlu ve yetkililerin şapkalarını önüne alıp, ilk maçta havlu atmamak için çözüm aramalarının zamanı. Karlar nasıl olsa bir gün eriyecek!