AK Parti ve BDP’nin kadın milletvekilleri Meclis’teki küfürlü konuşmaları protesto için kırmızı fular taktılar ya, boğa burcu damarım hemen ayaklandı.Kendi çapımda onlara destek olmak için evin altını üstüne getirdim. Maalesef tek bulabildiğim kırmızı nesne bir bereydi. Hemen başıma geçirdim ve ana gazetedeki bu ilk yazım yayımlanıncaya kadar çıkarmamaya and içtim. Ben milletvekili olmadığım halde yatağa bile beremle girerken, MHP ve CHP’nin kadınları, küfürbazlar açıkça kınanmadığı için bu eyleme prim vermediler. Kendileri bilir! Oysa kırmızı onlara da çok yakışırdı. “Lütfen kaba kuvvet kullanmayın, küfür etmeyin, küfürlerinizde kadınları kullanmayın” şeklindeki ricanın altında imzaları olsaydı ne kaybederlerdi acaba? Kaldı ki, o metinde Meclis İçtüzüğü’nde küfreden vekillere, kınamanın dışında maaş kesilmesi, terapiye gönderilmeleri gibi caydırıcı yaptırımlar da isteniyor ve “bu hassasiyetimiz uzun soluklu olacak” deniyordu.Herkes biliyor ki, kadınlar incindi diye erkekler küfürden asla vazgeçmeyecekler. Olsun. Biz yine de rengimizi belli edelim. Lakin bir gün yetmez arkadaşlar. Kırmızı fular, farkındalık eğitiminin ilk adımı olabilir ancak. Eylem, her hafta yeniliklerle tekrarlanmalı. Bir kere o fularlar sürekli çantada duracak. Gerektiğinde çıkarılıp sallanacak. Ama uzaktan! Neme lazım. Tedbirsiz olmaya gelmez.Başka? Bütün kadınlar yanlarında küçük poşetlerle kırmızıbiber veya çiçek dikenleri getirebilirler. Küfrü duydukları anda poşetleri götürüp küfürbazın masasına koyabilirler. Biliyorum biberi ağzına sürseler, dikeni diline batırsalar daha iyi olur diyeceksiniz de kadın gücü buna yeter mi? Kaldı ki kaş yapacağız diye göz çıkarmamak lazım.Kırmızıbiberi olmayanlar, o çirkin sözleri küçük pusulalara yazıp sahibine okuması için verebilirler. Masraftan kaçınmazlarsa, pusulanın yanına gözlük veya büyüteç de koyabilirler. Düşünelim, başka neler yapılabilir? Dilsel ve davranışsal kabalıklar başladığında, kadınlar hançerelerini yırtarcasına İstiklal Marşı’nı söyleyebilirler diyeceğim ama BDP’liler buna katılmayacağından, Genel Kurul salonu “Yar saçların lüle lüle, ... Bey sana güle güle” şarkısıyla şenlendirilebilir.Kafam fazla ısındı sanırım. Beremi çıkartıp kendimi ciddiyete davet ediyorum. Efendim, dikkat edilecek iki husus var:Bir; kadınların küfür etmeseler bile, asla sertleşip kabalaşmamaları. İki; nezaket dışı olanın tespitinde parti ve lider ayrımı yapmamaları. Buna imkân var mı peki? Dürüst olalım, pek yok. Hangi kadın milletvekili kendi genel başkanına karşı sesini yükseltebilir? Kabul edelim, liderlerin kabalık yapma sınırı her zaman milletvekillerine oranla daha geniştir. Hani baba evladına her türlü hareketi çeker de, evladın babasına aynıyla mukabele etmesi kabul edilemez ya, o hesap.Maalesef şiddet söylemi, siyasetin ayrılmaz parçası. Siyasetçiler birbirini müfteri, vatan haini diye itham etmeden, aşağılamaya gerek duymadan konuşamıyorlar. Siyaset o kadar uzun zamandır böyle yapılıyor ki kanıksanmış durumda; küfür kadar dikkat çekmiyor bile. Particilik, ne iş yaptığını anlatmakla yetinmeyip, daha çok rakibinin ne yapmadığına odaklanıyor. Birbirlerinin suçlamalarına cevap yetiştirmek, değersizleştirmek ve çürütmek birinci öncelik olunca kabalaşmak kaçınılmaz. Küfür, bunun küçük bir parçası sadece.Renkli protestolar iyidir hoştur da, aşmamız gereken daha zorlu bariyerler var. Çare; siyaset yapma biçimimizi değiştirmek. Keşke kadınlar, milletvekillerini liderlerine değil, seçmenine karşı sorumlu tutacak bir yasa değişikliği için güç birliği yapabilseler. Yeter artık! Milletin vekilini parti başkanları değil, doğrudan millet seçsin. Parti disiplini kavramı esnesin, özgür iradeye konulan ipotekler kalksın. Bu, en başta yolsuzluk operasyonlarının selameti olmak üzere Türkiye resmini tamamen değiştirecektir.Tabii görev daha çok iktidar partilerine düşüyor. İktidar, boş sataşmalara cevap vermeye tenezzül etmese, ciddi olarak itham edildiğinde ise iddia sahiplerini “kirli” diye suçlayacağına, “temizliğini” adaletin yollarını açık tutarak kuşkuya yer bırakmayacak şekilde kanıtlasa, ne bibere, ne fulara ihtiyacımız kalır.Bunun için steril bir dil kullanılması da gerekmez. Sarf edilen her sözün gerçeği yansıtması kaydıyla yüksek gerilime kimse itiraz etmez. Fakat unutmayalım; dilinizle yılan gibi de sokabilirsiniz düşmanlarınızı, arı gibi de. Hangisi için sizce zekâya, mizaha, erdeme daha fazla ihtiyaç gösterir?
↧