Bu kafayla önlenemez! Durumumuz ortada: Savaş seven bir milletiz. Ama silah olarak aklı ve vicdanı seçenimiz azdır. Zafer kazanmak isteriz ama zaferin bizden ne götüreceğini hesaplamayız. Bugünü kurtarma uğruna, yarınımızı feda ederiz. İstikrar sakızları çiğnerken kaoslardan medet umarız.Öfke kontrolü, başkalarının sorumluluğudur: Bizimse en tabii hakkımızdır. Burnumuzdan kıl aldırmayız. Burnu gözümüze eğri görünenin kafasını yararız.Hakikati aramayız, gücü aradığımız kadar.Kanatlara ayrılmaya bayılırız da tek kanatla uçamayacağımızı unuturuz. Ayrı cephelerde bulunmakla övünürüz. Oysa cepheler küçük, vatan büyüktür.Türkçe konuşuruz ama kavram kargaşasından ne dediğimiz anlaşılmaz.Skandal varsa, müsebbibi daima karşı taraftır. Takkemizi önümüze koymayız.Soruşturmanın gizliliği ilkesini, soruşturulan bizsek önemseriz. Düşmanlarımızın kirli çamaşırlarını ise yargısız dökeriz ortaya.Liderimizi “Dik dur eğilme, millet seninle” diye selamlarız. Çürükleri ayıklamadan dik durulamayacağını aklımıza getirmeyiz.Yanlışı iki doğru arasına sıkıştırıp yutturmaya çalışırız birbirimize. Bazen de tostun ekmeği temiz diye katığın kirine bakmayız. Aceledir hükümlerimiz, düşüncede derinleşmeyi sevmeyiz.Sürekli mağdur hissederiz kendimizi, mütemadiyen ihanete uğradık diye mızmızlanırız.Ya çok seviniriz ya çok öfkeleniriz. Sükûneti küçümseriz.Hâlbuki hiçbir şeye sahip olamayacağımızı bilseydik, kaybedeceğimiz bir mevzi kalmazdı.Oyuncu olduğumuz kadar kendi sahnemizin seyircisi de olabilseydik, kusurlarımızın keşfi başkalarına düşmezdi.Savaşmadan kazanacağımız bir savaşın imkânlarını arasaydık, kimse bizi vuramazdı.Dinginliğin dibine erişseydik, dokunulamaz ve engellenemez hale gelirdik.Bu yüzden; başkalarına vesayet taslayacağımıza kafa nakli yapmamız lazım. Eski kafalarımızı atıp omuzlarımızın üstüne yenisini takmamız...Herkes kendine operasyon düzenleyecek. Üzerimizde bir toz zerresi kalmayıncaya kadar zımparalayacağız benliğimizi.Bu durumda bütün sıfatlarımız çöpe gidecek tabii. Ama karşılığında pürüzsüzleşecek ve pırıl pırıl parlayacağız. Ancak o zaman yolsuzlukları önlemekten bahsedebiliriz. Çünkü dışımızdaki kakafoniyi susturunca, içimizdeki hazinenin anahtarı elimize tutuşturulur.Biz zamana değil, zaman bize bakmaya başlar. Anlarız ki devlet içinde çeteler varsa, biz devlet olamadığımız içindir. Çete tarlamızda bir ot iken, yolup atmamışızdır. O büyüyüp serpilirken uyumuşuzdur.Böylesi bir aydınlanmaya, hayata derinlemesine nüfuz edersek varırız ancak.Ne olur peki bu derin bilgiye ulaşınca?Ne olacak? Sezgilerimiz şaha kalkar.Oturduğumuz yerde uzaya çıkar, tek kelime etmeden âlemle konuşuruz.Pencereden bakmadan gök kara mı mavi mi biliriz.Ne çekiçliğe meylederiz, ne çivi gibi başımıza darbe bekleriz.Ne zaman, nerede, hangi adımı atacağımızı öğrenmişizdir artık, boşa tüketmeyiz nefesimizi.Sahte saadet zincirlerinin bir halkası olmaz, yolsuzluğu bizimkiler yapsa bile göz yummayız.Her an diri, her an uyanık kalabilme becerisine kavuştuğumuzdan, alevler bacayı sarmadan söndürürüz bütün yangınları.Habis tümörü hemen teşhis edip vücudu sarmadan neşter atarız.Yaşları ayırmadan kuruları yakmayız.Çöpümüzü komşunun bahçesine atmayız.Belgeleri karartmaz, yolları tıkamayız.Sırf yüzümüze tükürdü diye öldürmeyiz kimseyi.Belki de düşman kılığına bürünmüş olan hakiki bir dosttur deriz.Nefsimizin vaktiyle dost kılığına girip bize düşmanlık ettiğini öğrendiğimizden şaşırtmaz bu durum bizi.Kazanılabilecek tek savaş, insanın kendine karşı açtığı savaştır.Bu çabaya girmeyenler için senin hâkimin benim hâkimim, senin polisin benim polisim çatışması bitmez.Kutuplaşma varsa, mahkemece kanıtlanmış suçlar bile kimseyi ikna etmez.Gerçekler algılara yenilir. Adalet, sadece sözlüklerde kalır. Üstelik hiçbir sözlükte adaletin mütemmim cüzü ihsandır diye yazmaz.Koalisyonlar, ittifaklar durmadan değişir. Kendimizi yenersek hep sabitkadem kalırız. Daima temiz, daima huzurda, daima emin.Dalgalanmayız, yalpalamayız, hüsrana uğramayız. Ne kimse bizi satın alabilir, ne biz kimseyi satın almak isteriz.Peki, bu saflığa ulaşamayıp yolsuzluk soruşturmaları karartılıyor diye endişeden endişeye sürüklenenler için bir müjde yok mu?Olmaz mı?Öğüt almak ve şükretmek isteyenler için müjdenin en büyüğü, Allah’ın gece ile gündüzü, birbiri ardınca gelecek şekilde yaratmasıdır.Gerçekler kararsa kararsa, bir süreliğine kararır. Her gecenin bir sabahı vardır.RESMİ BÜYÜTMEK İÇİN TIKLAYINI>>
↧