Tuhaf günler yaşıyoruz. Bir cumhuriyet savcısı, yürüttüğü soruşturmayla ilgili ‘adli kolluk’ birimlerine emir veriyor; ama emir uygulanmıyor.Daha vahimi, nöbetçi hâkimlikten alınan mahkeme kararlarına karşı da direniş sürüyor. Arama, el koyma ve gözaltı içerikli mahkeme kararını uygulaması gereken emniyet teşkilatı, anayasa ve kanunlara aykırı biçimde görevini yapmıyor. Karara konu olan kişi ve kurumlar medyaya sızdırılarak, delil karartma için vakit ve imkân oluşturuluyor. Yazılı emrin uygulanmadığını gören savcı, polis şefleriyle şifahi görüşme yapıyor. Sonuç değişmiyor. Nihayet dosya Savcı Muammer Akkaş’tan alınıyor. Savcı, soruşturma yapmasının engellendiğini ve delil karartıldığını ileri süren bir beyanat veriyor.Başsavcı Turhan Çolakkadı, bir gün önce sekretaryası aracılığı ile ‘soruşturma yok’ diyor. Dün kamera karşısına geçip soruşturma dosyasını görevli savcıdan niye aldığını anlatırken, 24 saat önceki açıklamayı izah etmiyor. Bu arada Cumhuriyet Savcısı Akkaş’ın kendisini bilgilendirdiğini itiraf ediyor. ‘Savcı dosyayı gizlice emniyete intikal ettirdi’ gibi tuhaf bir cümle de kuruyor Çolakkadı. Mahkeme kararına dönüşmüş bir savcılık talebinin gizlice emniyete intikal etmesi ne demek! Çolakkadı, yargısız infaz yaparak bilgileri medyaya savcının sızdırdığını ileri sürüyor. Normalde teftiş mekanizmasının işlemesi ve Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun devreye girmesi gerekiyor. Siyasiler, yargı mensuplarını ‘beraat-ı zimmet asıldır’ ilkesi dışında tutuyordu, aynı fiili başsavcının işlemesi acıklıdır. Varsa şüphenizi destekleyecek deliliniz, usulüne uygun şekilde denetim mekanizmalarını işletirsiniz, bu kadar basit!Anayasa’nın denetleme görevini kendisine verdiğini hatırlatan HSYK Genel Kurulu, dünkü açıklamada şunları söylüyor: “Anayasa ile HSYK kanunu, hâkim ve savcıların görevlerini; kanun, tüzük, yönetmeliklere ve genelgelere uygun olarak yapıp yapmadıklarını denetleme; görevlerinden dolayı veya görevleri sırasında suç işleyip işlemediklerini… araştırma ve gerektiğinde haklarında inceleme ve soruşturma işlemleri yapma yetkisini HSYK’ya vermiştir.” Başsavcı Çolakkadı’nın dikkat çektiği son yönetmelik, HSYK beyanatında ‘Anayasaya ve Ceza Muhakemeleri Kanunu’na açıkça aykırı’ cümlesiyle niteleniyor. Hukuk savcıların özerkliği üzerine kuruludur; başsavcıyla ilişkisi gevşek ve dosya tevzii ile sınırlı. Dosyayı alan savcı her adımda dönüp başsavcılıktan izin almaz. Eleştirilen son yönetmelikte bile ‘bilgi verir’ deniliyor. Hukuk çiğnenerek gelinen ‘bilgi verir’ ifadesinden ‘izin alır’ anlamının çıkarılması ‘Yeni Türkiye’de bile mümkün değil.Dosyayı yürüten savcının emrini yerine getirmemek suç. Emir daha sonra kendisi ya da atanan savcı tarafından geri alınsa bile suç ortadan kalkmaz. Savcının daha önemlisi, mahkemenin kararını uygulamayan kolluk mensupları açıkça suç işlemiştir. Tutanakla tespit edilen ihlal, hukuka uygun şekilde sonuçlanana kadar adı geçenleri takip edecektir. Nitekim HSYK, kanundaki hükümlerin altını şöylece çiziyor: “Cumhuriyet savcılarının sözlü veya yazılı istem ve emirlerini yapmakta kötüye kullanma veya ihmalleri görülen kolluk amir ve memurları hakkında da cumhuriyet savcılarınca doğrudan soruşturma yapılacağı hususları kanunlarda açıkça vurgulanmıştır.” Doğrudan ifadesi, herhangi bir makamdan izin almaya ihtiyaç duymadan demektir. Yani kolluk amirleri başka durumlardaki gibi izin müessesesinden yararlanamayacak.HSYK Genel Kurulu’nun, kuvvetler ayrımı ve kanun önünde eşitlik ilkesine dikkat çekmesi çok önemli. Şu cümle ise hukuk devleti konusundaki umudumuzu yeniledi: “Yasama ve yürütme organlarına karşı bağımsızlığı korunan yargı, yönetenlere karşı yönetilenlerin güvencesidir. Hukuka aykırı eylem ve işlemlerde bulunulması halinde yönetenlerin de herkes gibi yargı tarafından denetlenmesi demokratik hukuk devletinin bir gereğidir.”
↧