
Sadece yöneticiler değil teknik adamlar da neyi söyleyeceklerinden çok neyi söylemeyeceklerini bilmeli. Mustafa Denizli de sadece futbolun değil saha dışındaki işlerin de ustasıdır.
Ancak Akhisar maçından sonra muhabirin sorusunu yanıtlarken söyledikleri takım üzerinde yıkıcı bir etki yapmış gibiydi. Geçen sezonun şampiyon takımını ancak bir yığın transferle ayakta durabilecek bir ekip gibi görmek çok pahalıya mal oldu.
Liderin 5 puan gerisinde alınan takımın bu kadar kısa sürede düşürüldüğü nokta, yönetimin bu konuyu düşünmek zorunda kalmasına yol açabilir… Açık söyleyelim: Bu yenilgiden sonra vedalaşma artık an meselesi haline gelebilir. Bir yığın sorunla boğuşan, 4 önemli adamından yoksun, ligin dibindeki bir rakip karşısındaki bu yenilgi kabullenilecek bir durum değil. Saha dışında ve içinde buna yol açan kadro düzenlemesi ile taktik anlayış olarak yapılan hatalar ise gün gibi ortada…
Galatasaray'ın en kolay maçlarda bile yediği goller alışkanlık yaparken bu maçtaki artık insanı isyan ettirecek noktanın da ötesindeydi. Savunmasına yardımcı olmak için çok gereksiz yerlere kadar gelebilen Umut'un, top oynamayı bir türlü öğrenemeyişi nedeniyle rakibe attığı pasla başlayan pozisyona inanmak zordu. Topun Nakoulma'ya aktarılışı, onun yapabileceği tek işi yapıp soluna çekip şut atması sırasında Semih'le birlikte bütün savunmanın gelişmeleri seyredişi, acıklıydı. Muslera da o dakikaya kadar kurtardıklarıyla “bıktım artık!” noktasında, bunu içeri aldı…
Mersin'de 12 derecelik hava sıcaklığı, dolu tribünler ve iyi zemin, futbol için özlenen güzelliklerdi. İki takım da buna uygun bir oyun ortaya koydular denebilir. Ancak Galatasaray oynuyormuş gibi yaparak kazanacağını sanırken, evsahibi bunu çok daha şiddetli biçimde istiyordu. Mersin İdmanyurdu'nun etkili çıkışları sırasındaki 3 sarı kart, ilerleyen dakikalar için önemli bir sıkıntıydı. Öyle de oldu... Atılan şutların çerçeveyi bulmayışı en önemli sorundu. Özellikle golü yedikten sonraki dakikalarda kurulan baskıdan gol çıkarılamayışının nedeni buydu.
Bu sezon böyle yenen gollerin büyük bölümünde Semih'in rakiple mücadele yetersizliğinin ve pozisyon alma hatasının büyük rolü var. İlk Astana maçından bu yana benzer türden hataları yıkıcı oldu. Mustafa Denizli'nin hem maç eksiği hem de bu eşleşmedeki sıkıntı nedeniyle herhangi bir önlem alamayışı, kendisiyle ilgili olumsuz düşünceleri besleyecek nitelikteydi. Yine savunmada herkes yerindeyken Semih'in Nakoulma'yı santrada ikinci sarıyı görecek şekilde karşılaması, bu sezonki yıkımların yeni bir halkasını oluşturdu…
Evsahibinin çok kolay bulduğu ikinci golde Varol, köşe atışından gelecek topa vurmaya giderken Galatasaray'dan kimsenin kendisini rahatsız etmeyeceğini biliyordu. Buna benzer pozisyonlarda sezon başından bu yana bütün savunma gelişmeyi seyrediyor ve Galatasaray gol yiyor. Soruna çözüm bulması gerekenler de bu işin kendiliğinden düzeleceğini sanıyor…
Mustafa Denizli yönetimindeki Cim Bom ligin en kolay yenilen ekiplerinden biri haline geldi. Bu takımın, ‘Avrupa'da başka oynuyor' masalıyla Lazio karşısında başarılı olacağını ve sonrasında Türkiye Kupası'nı alabileceğini düşünmek, samanlıkta hünkar düşü görmek gibi bir durum… Gerçek ise ancak ‘Ah Denizli, vah Cim Bom!' diye anlatılabilir… .