
Bir etkinlik, müsabaka ya da organizasyon bittikten sonra boşalan sahne, salon ya da stadyum insana ister istemez hüzün verir.
Biraz önce binler, onbinlerin coşkuyla hayat verdiği o alanı tarifsiz bir sessizliğe bürünmüş burukluk kaplar. G.Saray maçları nicedir bende böylesi bir hissiyat oluşturuyor. Mesele, ligde ya da Avrupa'da (Gerçi bir umut Lazio maçı var ama) havlu atmak değil yalnızca. Kaybolan heyecan, biten bir etkinlik sonrası ortamı terk etmenin verdiği burukluk hissi…
Açıkçası Mersin maçı öncesi benzer hisler vardı. Belki birçok taraftar da aynı şeyi hissediyordu ancak bir tür öğrenilmiş çaresizlik durumu olan bu hali belki tanımlayamıyordu.
Bilir misiniz öğrenilmiş çaresizliği?
Şöyle tanımlanır: Organizmanın göstermiş olduğu tepkilerin sonuca ulaşmaması durumunda, sonucu değiştiremeyeceğine karşı oluşan inançtır. Bireysel ve sadece bir kehanetten ibaret olan bu durumdaki birinin benlik saygısı düşer.
Vaktiyle lig gömleği dar gelen, Avrupa'da pek çok rakibin görünce kendine çekidüzen verdiği bir takım olan G.Saray, öğrenilmiş bir çaresizliği yaşıyor sanırım. Benlik saygısı bitmiş, umutlar tükenmiş, heyecan rafa kalkmış… Anlık ve fevri coşkularla bir şeyler yapabilme çabası içinde sadece.
Mersin maçı bunun canlı kanıtı gibiydi. İlk yarı boyunca, ne yaptığını bilmeyen, kendinden emin olmayan bir misafir karşısında ev sahibi takım, kendi sınırlarını da bilerek kontrollü bir mücadele verdi. Rakibin çaresizlik girdabında adeta kaybolduğu iyice belirginleşince, rakibinin üzerine gitmeye başladı Mersin İdman Yurdu. Aradığını bulmakta da gecikmedi. Konuk ekip bir kişi eksildikten sonra ise artık yapacak bir şey kalmamıştı zaten.
GS'li futbolcuların ruh halini çok iyi anlıyorum. Ne kadar ders çalışırsa çalışsın sınavdan düşük not alan birinin; “nasıl olsa yüksek not alamayacağım” deyip ders çalışmaktan vazgeçmesine benzer bir öğrenilmiş çaresizlik içinde hepsi.
Takım, bu duruma bir günde düşmediği gibi, çıkışın da kısa sürede olması pek mümkün görünmüyor. Belki Lazio maçında olağanüstü bir çaba ile kendi taraftarını biraz motive edebilirse eder, aksi halde G.Saray'ın bundan sonraki her maçı için çaresizlik ve buruk bir tadın hatıra olarak kalacağı muhakkak.
İlk söküğün nerede olduğunu aramaya başlarsak, ipin ucu Drogba'nın gidişine kadar uzanacağından, bu saatten sonra kurcalamanın da pek anlamı yok sanırım. Durum şu; Lazio maçı yeni bir motivasyon sürecini başlatabilmesi açısından bir fırsat olarak görülebilir.
Aksi halde…
Anladınız siz onu!