Şampiyonluk dizisi nedeniyle başka birşey yazamamaktan dolayı birkaç konu birikti. İçlerinde en önemlisi Mehmet Demirkol arkadaşımızın çabasıyla başlayan futbol terörüne karşı medya tepkisiydi. Banu Yelkovan ve Bağış Erten kardeşlerimizin kaleme aldığı “Yeter! Biz kazanacağız” bildirisinin altına elbette ki imzamı atıyorum.Buna benzer her çalışmada olduğu gibi bazı itirazlar da ortaya çıkmadı değil. Görebildiğim kadarıyla sözkonusu bildiriyi yeterli dikkatle izlememiş bazı arkadaşlarımız, “Geçmişte bana şunlar yapılırken siz neredeydiniz?” tarzında itirazlarda bulundular. Gün o gün değil. O tartışmayı sonra yaparız. Şimdi bu vahim duruma karşı çıkabilelim.- Bekir İrtegün çeşitli konularda son derece dengeli ve sağduyulu açıklamalarıyla dikkat çeken bir milli futbolcu. Son olarak ‘futboldan soğuduğu’ yolunda bir açıklamada bulunup gerekçelerini açıklamış. Tepeden tırnağa haklı. Bu güzel oyunu kirletme konusundaki çabalarımız öylesine doruğa çıktı ki artık ‘futbol bu mu?’ diye şaşkınlık içindeyiz, acı çekiyoruz.- Alper Potuk transferiyle Fenerbahçe ezeli rakibine iyi bir çalım attı. Bununla ilgili olarak etikti tetikti bir yığın şey yazılıp söyleniyor. Ancak iki takımın da en güçlü bölgesi ortaalan. Buraya alınan her oyuncu da eldekilerden vazgeçmek anlamına geliyor. Oysa birbirlerinden çok farkları da yok. Emre Çolak ve Yekta gibi iyi kötü kendini kanıtlamış adamlardan bu kadar kolay vazgeçmek çok da gerekli değil.- Türkiye Spor Yazarları Derneği’nin 50. kuruluş yılındayız. 14 Nisan 1963’te kurulmuş bulunan derneğimiz yarım asrı geride bıraktı. 24 Mayıs Cuma akşamı Levent’teki merkez tesiste gerçekleştirilen balo ile kutlama yapıldı. Derneğimizin 50, 40, 30 yıllık üyeleri ödül aldı. (Ben 27 yıllık üyeyim, ödüle yetişemedim.)TSYD denildiğinde ilk akla gelen kavramlardan biri de kupa oluyor. Gerçekten TSYD Kupası Türk futbolunun en büyük renklerinden biriydi. Ne yazık ki uzun süredir yapılamıyor ve futbolseverler böyle büyük bir keyiften yoksun bırakılmış oluyor... Yıllardır bu konuda yeniden birşeyler yapabilme çabaları sürüyor ama bir türlü sonuç alınamıyor.Ne yazık ki en olumsuz tavrı sayın Aziz Yıldırım gösteriyor. Pingel’in sakatlanmasından bu yana Yıldırım’ın TSYD Kupası’na kesinlikle geçit vermeyeceği yolunda tavrının bulunduğu biliniyor, görülüyor. Bu konuda zaman içinde bir yığın fikir geliştirildi, bunun bir Barış ve Dostluk Kupası’na dönüştürülmesi önerildi ama kimse kulak asmadı.Özellikle bir takımın öteki iki ekibin karmasıyla oynaması önerisi son derece ilginçti. Yani Galatasaray’a karşı FB-BJK karması, Fenerbahçe’ye karşı GS-BJK karması gibi bir oluşum ve belli sayıda genç oyuncuya yer verilmesi gibi önerilere kulüpler bu kez de ‘takvimde yer yok!’ diye karşı çıktı. Oysa geçen sezonlarda beklenmedik biçimde 1,5 aylık boşluk doğduğu bile olmuştu. Yine birşey yapılamadı.Üç büyüğün doğrudan karşılaşması yerine yurtdışından bazı takımların da kupaya dahil edilmesi gibi öneriler de ilgi görmedi. Oysa İspanya’da Türkler diye anılan ve her maçında kale arkası tribününe Türk bayrağı asılan Deportivo La Coruna’yı ülkemize getirip maç yaptırmak, Leon Osman’ın takımı Everton’u konuk etmek, Nuri Şahin ve İlkay’ın forma giydiği Dortmund’u çağırmak ilginç olmaz mıydı?TSYD’nin 50. kuruluş yıldönümünü gönülden kutlarken kupamız için mücadelemizi sonuna kadar sürdürmeliyiz.
↧