Öyle gerilimli günlere girdik ki, bir trafik kazası bile Susurluk çağrışımı yapıyor. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu önceki gün, makam aracı ile Afyonkarahisar’ın İscehisar ilçesi yakınlarında ciddi bir trafik kazası geçirdi. Bir kavşakta aniden ana yola beton mikseri çıkıyor.Araçta CHP genel başkan yardımcıları Adnan Keskin ve Yakup Akkaya da var. Direksiyonu kıran makam şoförü, başka bir araca vurarak durabiliyor. Allah korusun, ağır yaralanma ya da ölüm olsaydı, o saat, bütün televizyonlarda yayınlar kesilecek ve Türkiye, bu kazayı konuşacaktı. Siyasetin, toplum huzurunun, ülkenin nasıl sarsılacağını düşünmek bile istemeyiz. Kılıçdaroğlu’nun Basın Danışmanı Veli Özdemir, T24’e yaptığı değerlendirmede, “Bu kaza Susurluk gibi şüpheli bir kaza. Sanki yol bilinçli olarak kesiliyor. Üstü örtülecek bir kaza değil.” diyor.Susurluk değerlendirmesi belki aceleci ve aşırı bir değerlendirme gibi görülebilir. Ancak bu kazayı, siyasette giderek tırmanan gerilimle ilgili bir ikaz olarak göremez miyiz? Dün partilerin Meclis’teki grup konuşmalarında yine çok ağır suçlamalar vardı.Sayın Erdoğan; “Hatay’da bazı ihanet içinde Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları var. CHP’ye yakın bir gazeteci bu karanlık ilişkilerin içinde yer aldı. 2 kez Şam’a giden CHP heyetine rehberlik yapan kişi, kaçırma ve saldırı eylemlerinin planlamasını yapan kişinin ta kendisidir. CHP heyetlerini Lazkiye’ye götüren, orada Esed’le yapılan görüşmelerde yer alan şahıs, Türkiye’deki karanlık eylemleri planlayan şahıstır. İfadeler, fotoğraflar, tüm deliller şu anda yargının elindedir.” diyor.Sayın Kılıçdaroğlu’nun dedikleri de şunlar: “Ben şimdi merak ediyorum, MİT kime bağlı? Recep Tayyip Erdoğan’a soruyorum MİT, nisan ayından beri, bomba yüklü aracı takip ediyor mu etmiyor mu? MİT, yetkilileri en son ne zaman uyardı? 9 Mayıs’ta… (Saldırı 11 Mayıs’ta oldu) Benim de bildiğim bir şeyler var. MİT bir bakanlığa bağlı değil, doğrudan sana bağlı, sana bilgi veriliyor. Şimdi çıkmış ‘Efendim diyor, istihbarat birimleri arasında bir koordinasyonsuzluk var…’ Sen yeni mi başbakan oldun?”Mesele, kimin haklı kimin haksız olduğu değil. Siyasette yükselen bu tansiyon, içeriden ve dışarıdan yapılacak pek çok provokasyona zemin hazırlayabilir. Sayın Erdoğan ve Sayın Kılıçdaroğlu arasındaki bu söz düellosu, Cumhuriyet tarihi boyunca şahit olunan iktidar-muhalefet çekişmelerinin hiçbirine benzemiyor. Dikkat edilirse, iki siyasi lider, Suriye üzerinden tartışıyorlar. Yani bir dış politika konusu, siyaseti Sünni-Alevi ayrışması tehlikesi üzerinden etkiliyor, toplumu çok tehlikeli bir şekilde kutuplaştırma potansiyeli taşıyor.Bu kutuplaşma tehlikesi, korkarım partilerin anayasa konusunda uzlaşamadıklarının ilanı ile daha da büyüyecektir. Yeni sivil demokratik bir anayasa yapılması, Türkiye’nin demokratikleşmesi için çok önemlidir. Statükonun sona ermesi, vesayetin güç odaklarının etkisini kaybetmesi, sivil iradenin geçerli olması buna bağlıdır. Türkiye’nin başına açılan Suriye gailesi, yeni anayasayı da engelleyen bir düğüme dönüşüyor. Müdahale şartları oluşsun diye kendi jetimizi düşürmeyi, Yunanistan ile harp çıkarmayı düşünenler, fırsat bilerek Suriye meselesini bu hale getirme oyunu oynuyor olamazlar mı?Kutuplaşma, gerilim ve yüksek tansiyon, Türkiye’nin başına belaları davet eden bir tehlikeye dönüşebilir. Bunu kimse seyretmemelidir.
↧