![]()
Bugün, geçen hafta bıraktığım yerden bir adım ileri gidip büyükannelerin bir okul olduğunu söyleyeceğim. Evet, büyükannelerimiz benzersiz bir okuldu ve bize, içinden geçip geldiğimiz ‘formel’ eğitimden daha etkili, işe yarar ve kalıcı davranışlar, alışkanlıklar kazandırıyorlardı.Çünkü bu ‘okul’un mekânı mütemadiyen sabun ve fesleğen kokan o nuranî kucak, süresi bütün bir çocukluk, öğretmeni bir kahraman gibi gecemizi ve gündüzümüzü kuşatan, önümüzde hayatı bütün coşkusu, kederi, gülmesi ve ağlamasıyla yaşayan büyükannenin kendisiydi. Öğrencilerini bakışlarıyla eğiten öğretmen; bir gülümseyişle, kimi de kaşlarını çatarak… Bu okulun dili ‘gönülce’ydi… Ninelerle aramızda öyle görünmez bağlar oluşurdu ki, bir zaman sonra bakışarak anlaşmaya başlardık. Marquez’in dediği gibi, galiba başka bir evrende sürerdi onlarla ilişkimiz. Anlatmak İçin Yaşamak’ta, “Ninem ile birlikte gizli tür şifre aracılığıyla görünmeyen bir evrenle ilişki kurardık.” diyor Marquez. Sonra ninesinin ‘büyülü’ bir dünyası olduğundan söz ediyor. Gündüzleri şahane görünen fakat geceleri fena halde korkutan bir âlem… Buna akıl sır erdirmenin imkânı yoktur. Hiçbir çocuk, ninesinin dünyasını bütünüyle kavrama imkânına sahip olamamıştır. Bir yanı örtük, gölgeli, bir yanı efsaneye açık harikalar dünyası… Marquez’in Yüz Yıllık Yalnızlık’ı ‘ninesinin kendisine anlattığı masalların sesiyle’ yazdığını söylemesi, büyükanne okulunun marifetlerinden yalnızca birini haber verir. Geleneksel, büyük ailelerde yetişmiş her yazarın ilk ustası ninesidir. Hem ‘büyülü’ yaşayışıyla, hem de masal ile birbirine karışıvermeye pek yakın duran sözü ve anlatma yeteneğiyle… Şu var ki, büyükanneler yalnız sözel yanımızı beslemekle kalmaz, hayatın bütününe ait tavırlar ve alışkanlıklar da kazandırırlar ve biz farkında olmasak da o zamanlarda kişiliğimize sinmiş bu ‘değer’leri ömür boyu, uzviyetimizin bir parçası gibi taşır dururuz. O büyük aile dağılıp ninelerle torunların bağı koptuğunda, nesilden nesile geçen hem o sözel bağın, hem de alışkanlıkların, tavır ve değer yargılarının kanalları tıkandı. 40 yıl önce çocuklar, nineleriyle aynı dili konuşabiliyor ve onlarla yaşamaktan sıkılmıyordu. O hayatın içinden bir coşku üretmeyi, ihtiyarlarla yaşarken mutlu olmayı başarabilen çocuklardı onlar. Şimdi, arada kapanması imkânsız uçurumlar oluştu. Ninelerle torunlar arasında işleyip duran o dil, geçerliliğini yitirdi. Artık çocukların, ninelerinin yanında uzun süre, sıkılmadan kalabilmesi, onların yaşayışından ve konuşmalarından hoşnutluk duyabilmesi mümkün görünmüyor. Başka dünyaların insanları… Böylece, yüzyıllar boyu oluşa gelmiş ve nineden toruna aktarılmış sözlü kültür ve yaşama üslubu artık devredilemez oldu. Bu öğretilemez ve devredilemez olanın içine, hayalleri, duyguları, ninnileri, türküleri, manileri koyunuz. Sonra kanaviçeleri, iğne oyalarını, motifleri, desenleri hatta isimleri… Sonra yemekleri koyunuz, yöre yemeklerini… Anadolu köylerinde, kasaba ve şehirlerde yaşayan ninelerin, artık uzak şehirlerdeki torunlarına, atalarından getirdikleri yemekleri öğretebilmesine imkân ve ihtimal var mı? Şimdilerde kimileri ninelerinin yemek tariflerinden kitaplar yapıyor. Yazı ve fotoğrafın anlatabileceği sınırlıdır. Aslolan tavır, el alışkanlığı ve bakışlarla, gönül gözüyle öğrenilenler… Kaybolan ve bir daha geri gelmeyecek olan, işte bu! Yazık ki büyükanneler okulu çoktan kapandı… Şair dostumuz Hüseyin Akın, bir yazısında, “Büyükannelerimiz nereye gitti?” diye soruyordu. Yusuf Ziya Ortaç’tan bir alıntıyla: “Galiba bir insan cinsi, yavaş yavaş tükeniyor: Büyük Anne. Kızları gelin olan, oğulları evlenen anneler yine torun sahibi olacaklar elbet. Ama büyük anne olamayacaklar. O başka bir şeydi.” Nasıl bir şeydi? sorusunu ben, ‘dört başı mamur bir okuldu’ diye cevaplıyorum. Bizim neslin, çocukluğun altın çağında tahsile gittiği gönül okulu… O eski okulun öğrencileri, bizler, şimdi dönüp, artık çok uzaklarda kalmış o yılları hatırlarken hafızanın bütün gözenekleri genişliyor ve o efsanevi kadınlara ait ne varsa sevinçle, coşkuyla her yandan çağıldayıp geliyor. Velhasıl onlar bizi uzaktan da eğitmeye devam ediyorlar. Bugünkü çocuklar okulsuz!