![]()
Bu konuya, geçmişteki bir yaz tatili yazımda şöyle bir misalle girerek demiştim ki: Yürürken yerde gördüğünüz bir kâğıdın üzerinde Allah isminin yazılı olduğunu görseniz basıp geçemez, hemen eğilip kâğıdı alır hürmetle yüksek bir yere koyarsınız değil mi?Çünkü üzerinde Allah ism-i celalini taşımaktadır bu kâğıt. O kutsal isim, yazılı olduğu kâğıdı hürmet edilecek değere yükseltmiştir.İşte insan da aynen bu kâğıt gibidir. Kalbi, gönlü, zihni kendini kıymetlendirecek Allah kelamından yoksun ve boş ise boş ve değersiz bir kâğıt parçası gibidir. Böyle boş değil de Kur’an’dan ayetler ezberlemiş, yani kalbine Allah’ın kelamından sûreler yazdırmışsa ayak altına düşecek kâğıt değersizliğinden çıkmış, üzerinde Allah ismi yazılı kâğıt kutsiyetine yükselmiştir. Hem öylesine yükselmiştir ki, Rabb’imiz de kelamını ezberleyerek kalbine yazdırmış olan bu değerli kulunu, Cennet’ine layık görmekle kalmıyor, ayrıca yakınlarına şefaat etme izni vereceğini de haber veriyor.Nitekim 1950’de Kayseri’de aldığım hafızlık diplomamda yazılan şu hadis-i şerif, bu gerçeği açık ve net şekilde şöyle bildiriyor bizlere. Hadisin bu müjdesini birlikte okuyalım:- Kim Kur’an’ı ezberler, emirlerine uygun şekilde de yaşarsa, Allah Teala, ezberlediği Kur’an hürmetine onu Cennet’ine almakla kalmaz, ayrıca ailesinden Cehennem’e gitmesi kesinleşen on kişiye de şefaat etme izni verir!..Evet, ünlü hadis kitabı İbni Maceh’ten alınan hadis aynen böyle haber veriyor Kur’an’ı önce okumasını öğrenen, sonra da ezberleyerek kalbine yazdıran hafızın Allah yanındaki itibar ve değerini. Demek ki, Kur’an okumayı öğrenmekle kalmayıp ezberleyerek gereğiyle amel edenler ayrıca yakınlarından Cehennem’e gitmesi kesinleşmiş kimselere de şefaat edip kurtarma iznine de sahip olacaklar... Ezberleme ve amel etme derecelerine göre tabii...Bu konuda Hazreti Mevlânâ’dan verilen şu misal meseleyi daha da netleştirmektedir.Bir gün huzuruna giren bir genci ayağa kalkarak karşılayan Mevlânâ, bununla da kalmaz, genci yakınına oturtur, kendisi de ona karşı hürmetle diz çökerek oturup konuşmaya başlar.Çevredekiler koskoca Mevlânâ’nın bir çocuğa karşı diz çöküşünü uygun bulmazlar da itiraz yollu sorarlar. Hz. Mevlânâ, gence gösterdiği hürmetin gerekçesini şöyle açıklar:- Bu genç der, Kur’an’ı ezberlemiş bir hafızdır. Kalbinde Kur’an yazılıdır. Siz sokakta üzerinde Allah yazılı bir kâğıdı görünce hemen hürmetle eğilip alıyor, yüksek bir yere hürmetle koyuyorsunuz da, ben kalbine Kur’an’ın tamamını yazdırmış bir gence ayağa kalkmaz, hürmet göstermez olur muyum? Kaldı ki, sizin hürmet gösterdiğiniz kâğıt üzerindeki yazıdan çok fazladır bu hafızın kalbindeki Allah kelamı, Kur’an yazıları!..Hazreti Mevlânâ, sözlerini şöyle tamamlar:- Sadece ben değil Allah (cc) da kelamını ezberleyenlere değer veriyor, Cennet’ine almakla kalmıyor, akrabalarından Cehennem’e gidecek kimselere de şefaat ederek kurtarma hakkı tanıyor ezberleme derecesine ve ameline göre! Öyle ise her insan bu yaz döneminde önce Kur’an okumayı öğrenmeli, sonra da en azından namaz sûrelerini tam ezberleyerek kalbine Kur’an’dan ayetler, sûreler yazdırmalı, boş bir kâğıt değersizliğinden kurtulup kalbine, gönlüne değerli yazılar yazdıran hafız derecesine yükselmeyi hedef almalıdır. Ne dersiniz, bu yaz böylesine eşsiz bir fırsatı kaçırmamalı, başına konulabilecek şefaat kuşunu boşuna uçurmamalı, koskoca bir tatil fırsatını da Kur’an’sız geçirmemeli midir?.. Bilmem siz nasıl bakarsınız bu tatilde ailece Kur’an öğrenip ezberleme fırsatını kaçırmama teklif ve temennimize? a.sahin@zaman.com.tr