Quantcast
Channel: ZAMAN-YAZARLAR
Viewing all articles
Browse latest Browse all 11844

Şahin Alpay - Stockholm'den bakınca Türkiye

$
0
0
Geçen pazar gününden beri, İsveç’in Jarl Hjalmarson Vakfı ile Avrupa İstikrar İnisiyatifi (European Stability Initiative) adlı araştırma kuruluşunun birlikte düzenledikleri “Siyasi tutuklular ve Avrupa Konseyi” başlıklı konferansa katılmak üzere Stockholm’deyim.Geçmişte uzun yıllar yaşadığım İsveç’in başkentine 4 yıldır gelme fırsatı bulamamıştım. Otele yerleşir yerleşmez elime geçen ilk yerel gazete, liberal eğilimli Dagens Nyheter’in başyazısı şu cümlelerle başlıyordu: “Türkiye’nin yeri Avrupa’dır. Ne var ki, bütün yetkileri elinde toplayan bir başbakan tarafından yönetilen bir ülke AB’ye üye olamaz.” Ve şu cümleyle sona eriyordu: “Türkiye, bugünkü başbakanından çok daha büyük ve önemli bir ülke olmaya devam edecek...” (9 Haziran 2013) Bu cümleler Türkiye’nin, parlamentodaki bütün partileri AB üyeliğine açık destek veren İsveç’ten nasıl göründüğünü anlatıyor.Taksim’de yaşananları yabancı televizyonlardan ve internet üzerinden endişeyle izliyorum. Diyalog yoluyla çözülmesi gereken sorunların şiddet yoluyla çözülmesini artık geride bıraktığımızı umduğumuz bir sırada ortaya çıkan bu manzara içimi sızlatıyor. Hükümet diyalogla çözmüyorsa, toplumun ders verip diyalogla çözüme yönelmesi şart. Aksi provokasyonlara çok açık.Türkiye’nin dışarıdan görünüşüyle ilgili bir konu dolayısıyla Stockholm’deyim: Türkiye’nin 1949’da kurucu üyeleri arasında yer aldığı Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM), Ekim 2012’de kimlere “siyasi tutuklu” denilebileceğini belirleyen bir tanımı kabul etti. Bu tanım, özetle, şunları içeriyor: a) Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde sayılan temel hakları ihlal edilerek tutuklananlar, b) tümüyle siyasi nedenlerle tutuklananlar, c) tutukluluk süresi ve koşulları, zanlısı oldukları suç ile orantılı olmayanlar, d) siyasi gerekçelerle ayrımcılık yapılarak tutuklananlar, e) siyasi gerekçelerle haksız olarak tutuklananlar “siyasi tutuklu” sayılır. Terör suçları nedeniyle kovuşturmaya uğrayanlar “siyasi tutuklu” sayılamaz. Katıldığım yuvarlak masa konferansında yanıtlanmaya çalışılan temel soru şuydu: Bu tanımın başta Azerbaycan, Rusya, Ukrayna, Gürcistan ve Türkiye olmak üzere üye ülkelerde uygulanması için Avrupa Konseyi ne yapabilir? Konferansın çağrı mektubunda, Türkiye’deki durumun diğerlerinden farklı olduğunun altı çizildikten sonra, şöyle deniyordu: “Türkiye’de konumuzla ilgili en az üç farklı sorun var. Yargı organı, onyıllardır, baskıcı kanunları kullanarak kamu ahlakı adına ifade özgürlüğünü kısıtlıyor. Terörle mücadele kanunundan kaynaklanan bir dizi dava, bunlar yanında yüksek rütbeli subaylara ve ‘derin devlet’e karşı açılmış davalar var. Bugün Türkiye’de serbest seçimlere dayalı işleyen bir demokrasi yanında on yıl öncesine nazaran çok daha geniş ifade özgürlüğü var. Ne var ki Türkiye fiilen en çok sayıda gazetecinin hapiste olduğu ülke konumunda. Çok sayıda kıdemli subayın yargılandığı davalar, sivil hükümetin askerin siyasi gücünü kırmasında bir araç oldu. Ancak bu davaların, kanıt ve hakkaniyetin fazla aranmadığı siyasi davalar olduğuna dair birçok işaret var. Yargı süreci ve yapılan yasal reformlar bu sorunları çözebilir mi? Avrupa Konseyi’nin siyasi tutuklular kavramı Türkiye bağlamında yararlı olabilir mi?”Benim cevabım, kısaca şu: Başta Balyoz, Ergenekon ve KCK davalarındaki hükümlü ve tutukluların hepsi değilse de birçoğunun Avrupa Konseyi’nin “siyasi tutuklu” kavramına uyduğu muhakkak. Türkiye’ye yakışan, kurucusu olduğu Avrupa Konseyi’nin normlarını herkesten önce uygulamaya koymak.

Viewing all articles
Browse latest Browse all 11844

Trending Articles


Mide ağrısı için


Alessandra Torre - Karanlık Yalanlar


Şekilli süslü hazır floodlar


Flatcast Güneş ve Ay Flood Şekilleri


Gone Are the Days (2018) (ENG) (1080p)


Istediginiz bir saatte uyanabilirsiniz


yc82


!!!!!!!!!! Amın !!!!!!!!!


Celp At Nalı (Sahih Tılsım)


SCCM 2012 Client Installation issue