Türkiye’nin hâlâ karıştırılabilir bir ülke olması, şapkayı önümüze koyup bir kere daha düşünmemiz gerektiğini gösteriyor. Biz neden hâlâ etkilere bu kadar açık bir konumdayız, neden hâlâ ayaklarımız yere sağlam basmıyor?AK Parti’nin iktidara gelmesinden sonra devletin gözlerini Habur ve Kapıkule arasından farklı yerlere çevirmesi, Türkiye’nin bölgesiyle ve dünya ile ilgilenen bir ülke haline gelmesi çok önemli ve kritik bir adımdı. Böylesine stratejik ve biraz da bölgedeki dengelere karşı gözünü budaktan sakınmayan hamleler yaparken, içerideki dengeleri tam olarak sağlayamamış olduğumuzu görmek bir hayli düşündürücü.Gezi olayları bize bir kere daha gösterdi ki Türkiye’nin iç dinamikleri tam olarak yerli yerine oturmuş değil. Eski yapıların hâlâ ülkeyi karıştırma, ortalığı ateşe verme potansiyeli çok yüksek. Üstelik o yapıların bütün güçleriyle harekete geçtiğini de zannetmiyorum.Gezi olaylarını dış güçler, büyük güç merkezleri destekliyor hatta organize ediyor olabilir. Ancak şunu unutmamak gerekir ki, dünyanın başka yerlerinde aynı etkiyi gösteremiyorlar. Mesela bu güç merkezleri Almanya’da ya da İngiltere’de ya da Rusya’da hatta İran’da neden böyle bir oyun oynayamıyor, o ülkeleri bu tür eylemlerle niye yola getiremiyor? Onların üzerine oyun kurgulamak bir hayli zorken, Türkiye’de bu oyunu oynamak neden hâlâ mümkün?Ortadoğu gibi özellikle son yüzyıllık tarihi, mürekkep yerine kanla yazılmış bir bölgede, şimdiki harita ortaya çıksın diye on milyonlarca insanın öldürülmesinden çekinilmediğini unutmamak gerek. Göz önünde bulundurulması gereken başka bir şey de, bu bölgenin hâlâ dünya ekonomisinin hayat kaynağı olduğu gerçeğidir. Dolayısıyla Ortadoğu’da oyun kurucu olabilmek için tahmin ettiğimizden çok daha hassas stratejilere ve çok sağlam insan kaynağına ihtiyacımız var. Her şeyden önce sahici hareket etmek, reel politikalar üretmek durumundayız.Bizim politikamızda daha önce neredeyse hiç görülmeyen cesaret, siyasetin ve devlet yönetmenin sadece bir yönüdür. Çok önemli bir yönüdür ancak sadece cesaret üzerine kurgulanmış bir oyunu bozmak da bir o kadar kolaydır. Akıllı hareketin, firasetin, irfanın, hikmetin üzerine kurulmuş bir siyasete gereklidir cesaret...Gezi Parkı’ndaki ağaçların kesilmemesini istemek gibi gayet masum bir şekilde başlayan bir olayın bütün bir ülkeye yayılması bize bir atasözünü yeniden hatırlattı, su bile uyur ama düşmanlar uyumazmış. Biz ise artık onların uykuya daldığını düşündük. Ülkeyi bir daha kimsenin bizim istemediğimiz harici bir yere götürmesinin mümkün olmadığını zannederek, bitirilmesi gereken bütün süreçlerden vazgeçtik. Bugün anlaşılıyor ki, bu düşünce yanlış bir düşünceymiş.Şaibeli olayları kamu vicdanlarını rahatlatacak şekilde ortaya çıkartmayan, devlet erkini kullananların kanun dışı işlere bulaştığı, şeffaf olmayan eski yönetim biçimi, ülkeyi hep sıkıntılara ve karanlıklara sürüklemiş, darbe yapacaklara zemin hazırlamıştı. AK Parti, iktidar olduğu günden beri bu anlayışın tam tersine hareket ettiği için kamu vicdanında büyük makes buldu. Bugün üzerinde düşünülmesi gereken soru şudur: Daha önce devlet içinde kümelenmiş en şedit yapılara karşı mücadele ederken nasıl başarılı olduk, şimdi en azından görüntü olarak çok daha kolay gibi duran bu eylemlere karşı neden tam muvaffak olamıyoruz?
↧