Quantcast
Channel: ZAMAN-YAZARLAR
Viewing all articles
Browse latest Browse all 11844

Selim İleri - Büyük kentin romancısı

$
0
0
Peride Celal İstanbul’un, büyük kentin romancısıydı. Uzun bir ömrün sonunda sessizce ayrıldı aramızdan. Günlerin dağdağası ortasında bu ayrılış görsel basının gündeminde pek yer alamadı. Yazılı basının ilgisi zorunlu olarak kısıtlıydı.Oysa Peride Celal yeri doldurulamayacak, bir benzeri bir daha kolay kolay yetişmeyecek bir yazardı. Her şeyden önce, Ahmet Ümit’in söylediği gibi, gerçek bir yazı emekçisiydi. 1935’lerde başlayan yazarlığı 2002 tarihli Deli Aşk’a ka­dar sürdü, Peride Hanım on yıldır artık yazmıyordu. Gerçi son görüşmelerimizden birinde, geçmişte, Milliyet gazetesinde tefrika halinde kalmış Dişi’yi yeniden ele almak istediğini söylemişti; sonra galiba vazgeçti. Ölümünden sonra yazılanlar, onun romancılığını iki döneme ayırıyor: Gençliğinde yazdığı sevda serüvenli romanlar ve olgunluk çağının verimleri, usta işi romanlar, öyküler. Bu değerlendirişin kaynağı, öyle sanıyorum ki, Behçet Necatigil’in Edebiyatımızda İsimler Sözlüğü’dür. Kılı kırk yaran Necatigil şöyle saptamış: “Romancılığının ilk on beş yılında aşk ve serüven romanlarıy­la tanındı. (...) Daha sonra gözlem, sanat ve çözümleme yatırımla­rıyla, öncekilerden çok ayrı ve Türk romanının gelişme çizgisi üzerinde ağırlığı olan romanlara geçti.” Necatigil yeni dönemi 1954 tarihli Üç Kadının Romanı’yla baş­latır. Peride Celal ise 1960’larda kaleme getirdiği Gecenin Ucun­daki Işık’ı söyler. Necatigil’in saptaması uzun yıllar yinelendi. Peride Celal’in yazarlığıyla ilintili bir şey söylenecekse, ille bu iki dönem söyleniyordu, öyleyken, romancının geçmişteki eserleri âdeta büsbütün yadsınıyordu.‘Ne buluyorsunuz bu romanda?’Peride Hanım’ın da tutumu aşağı yukarı böyleydi, örnekse, 1949 tarihli Dar Yol’un yeniden yayımlanması gerektiğini kendisi­ne belirttiğimde, kaygılarla duraksamıştı. “Ne buluyorsunuz bu romanda?” diyordu. Kemküm yanıtımda, Dar Yol’daki Kadıköyü, Kızıltoprak, Fenerbahçe, Kalamış tasvirlerinin belge niteliği taşıyan eşsiz güzelliğinden söz açmıştım. Bu tasvirlerden çok yararlandı­ğımı dile getirmiştim. Eski Dar Yol’u bana şöyle imzalamıştı: “Dostum Selim İleri’ye 1949. İsviçre’den İstanbul’a geldiğim yıllar... İş peşine düştüğüm ve yeniden gazete kapılarını aşındırdığım... Kırk yıl sonra. Size imzalamak hüzün veriyor biraz. Eski zamanlardan kimi satırlar belgesel olarak işinize yararsa gene de sevineceğim.” Bence değerli Peride Hanım yanılıyordu, Dar Yol ‘sadece’ ge­çim derdiyle yazılmış bir roman değildir; yazarın daha başlangıç­ta, ikide birde vurgulanan ‘ilk döneminde’ hangi, edebî değerlerle donandığını gözler önüne serer. Dar Yol’un giriş yazısını, oradaki yazarlık tutumunu, roman sanatı konusunda araştırıcı, yenilikçi kimliğini Peride Hanım san­ki görmezden geliyordu. Çünkü bu eserin özlü giriş yazısı, bizde, romanın yazılış yöntemlerine değinen ilk yazılardan biridir. Da­hası, bir romancının kaleme aldığı eserinin biçimsel özelliğini dile getirmiş ‘ilk’ yazıdır. Yazar, başlangıçta, “Meliha’nın romanını hazırlamaya” giriş­miştir. Sonra romanın ikincil kişilerinden Cenan’a kapılıp git­tiğini söyler. Dar Yol, birdenbire Cenan’ın romanı olup çıkar: “(...) onun gençkızlığından kadınlığa geçerken birçok hem­cinslerinin geçirdiği o şüpheler, korkular, isteklerle dolu, bek­lenmedik hadiselerle ve mizacından gelen ateşle (...)” Dar Yol bir yandan romancının anlatışıyla sürüp gider, bir yandan da Cenan’ın ‘kara kaplı defteri’nden sayfalara açılır. Ro­mancı diyor ki: “Böylece Cenan’ın romanı, hadiselerin fırtınası içinde, onun yalnız başına dörtduvar arasında kendisini ve etrafındakileri an­layışı ve bir yabancının hadiseleri dışarıdan görüşü gibi iki ta­raflı bir anlayışla yazıldı. (...) onun yazdıklarıyla kendi gördüklerimi birbirine ekle­meye koyuldum.” Altmış dört yıl önce yazılmış bu satırlar. Altmış yıl öncesi­nin Türk romanı göz önünde tutulursa, Peride Celal’in yepyeni bir yazım anlayışına açıldığı ayırt edilebilir. Ama o, hep alçakgö­nüllülükle, yenilikçi tutumunu görmezden gelirdi. Peride Celal’in ilk dönemi -böyle dönemler söz konusu edi­lecekse-, bütünüyle, yazarlıkla geçinebilme çabasıdır, çağdaş edebiyatımızda belki hiçbir yazarın erişemeyeceği bir hız­la, gazete köşelerine, her gün, evet her gün yetiştirilmiş yüzler­ce hikâye, art arda tefrika romanlar, -kendisine de söylemiştim- yabana atılamayacak bir ‘Balzac’ girişimi! Balzac’a gülmüş, “Siz beni sevdiğiniz için neler söylüyorsu­nuz!” yanıtını vermişti. Fakat hâlâ bütün bu emeğin, birikimin irdelenmemiş olmasına yazıklanıyorum... Gelelim, sonradan Üç Kadın adıyla ve gözden geçirilerek yeni basımları yapılan Üç Kadının Romanı’na; bu eser, bence, köy romanı / kent romanı ayrımında bir dönüm noktasıdır. Köy romanının usul usul öne çıktığı, hatta bütün Türk romanını ‘sarstığı’ dönem­de, Peride Celal, Florya’da bahçeli bir evde bir araya gelmiş, hep­si büyük kentli, kent kültürüyle yetişmiş sanatçıların akşamıyla başlar Üç Kadının Romanı’na, şairler, ressamlar, romancı Fatma, kö­şe yazarları... Florya o yıllarda İstanbul’un yeni sayfiye yöresi­dir. Florya evleri de İstanbul için, Boğaziçi yalılarından çok farklı, çok başka yazevleridir. Sofra başında boyuna ‘sanat’ konuşulur, resim, şiir, roman. Derken Mahmut Makal’ın Bizim Köy’ü anılacaktır. Sofradakiler ara­sında okuyanlar da vardır Bizim Köy’ü, okumamış, sadece ününü işit­mişler de. Sofradakiler, köy kökenli bir yazarın bu ününe, okur katındaki başarısına şaşırmışlardır. Yine Necatigil, sözlüğünde, Bizim Köy’ün ilgi odağı oluşunu şöyle yorumluyor: “(Mahmut Makal) Yazarlığa ilk öğretmenliği sırasında Varlık dergisine gönderdiği köy mektup ve notlarıyla başladı (Mayıs 1948). Bu notların toplandığı Bizim Köy (1950) kitabıyla geniş bir ilgi uyandırdı; edebiyatımızda köy yazıları çığırını açtı.” Ekliyor: “(Talip) Apaydın, (Fakir) Baykurt, (Hasan) Şimşek, (?) Gider gibi çoğu Köy Enstitüsü çıkışlı, bugünün ünlü yazarları sanat hayatlarının ilk dönemlerinde onun yolunda yürüdüler.‘Büyük kenti yazıyorum, çünkü...’Üç Kadının Romanı’ndaki kişiler, gelecekte müthiş bir köy ro­manı modasının başlayacağını, -romanımızda- ilk sezenlerdir. Şöy­le de söylenebilir: Sonraki on yılların romanında köy romanlarının başı çekeceğini ilk sezen bir kent romancısı, Peride Celal olmuştur, (Moda akıllara durgunluk verici şekilde yaygınlaşır. O kadar ki, Fransız edebiyatının pembe romanlarından esinli kitaplar yazmış Muazzez Tahsin Berkand, o yıllardaki bir röportajında, köye gitmek ve bir köy romanı yazmak istediğini söylemiştir...) Gecenin Ucundaki Işık, Güz Şarkısı, Evli Bir Kadının Günlüğünden, Üç Yirmidört Saat hep büyük kent romanlarıdır; Peride Celal ısrarla diretmiştir. Onun eşsiz öyküleri de büyük kentte geçer. Bu diretişin üzerinde yazık ki hiç durulmadı. Kendisi de durmaz, “Büyük kenti yazıyorum, çünkü büyük kent insanlarını tanıyorum” derdi.Bence, büyük kent yaşamasının bütün toplumu belirlediği­ni, şekillendirdiğini en iyi bilenlerdendi. Yetmiş yıla varan ya­zarlık yaşamında, dönemlerin modalarına kapılmayarak, sessiz, ağır­başlı, kendi yolunda tek başına yürüdü.

Viewing all articles
Browse latest Browse all 11844

Trending Articles


Mide ağrısı için


Alessandra Torre - Karanlık Yalanlar


Şekilli süslü hazır floodlar


Flatcast Güneş ve Ay Flood Şekilleri


Gone Are the Days (2018) (ENG) (1080p)


Istediginiz bir saatte uyanabilirsiniz


yc82


!!!!!!!!!! Amın !!!!!!!!!


Celp At Nalı (Sahih Tılsım)


SCCM 2012 Client Installation issue