![]()
Bizim iyi futbol oynayamamaktan çok daha büyük sorunlarımız var. Fransa’nın bizi rahatlıkla yenip evimizde seyirci durumuna düşüreceğini futboldan anlayan herkes görebiliyordu.Ancak buna benzer kayıplar sırasında yaşanması artık alışılmış utandırıcı olaylar burada da gündeme geldi. Top oynamayı beceremeyen mahalle kabadayılarının savurduğu tekme ve küfürler bizi yenilgiden daha çok utandırdı. A, A2, 20 Yaşaltı, 19 Yaşaltı hep aynı olay. Bravo çocuklar! Böyle devam edin...Fransa ile eşleşmiş olmak felaketti. Umudumuz ‘futbol bu’ klişesindeydi. Rakibin Juventus’ta, Sevilla’da oynayan, Arsenal’de oynayacak, 15 milyon avroya transferi söz konusu oyuncuları var, bizim takımın tamamının o kadar edeceği kuşkulu. En başta fiziksel yönden tutun da gerek bireysel gerekse takım halindeki bütün futbol verileri açısından tartışılmaz üstünlüğe sahip Fransa. İlk yarının en az 40 dakikası tek kale maç şeklinde oynandı. Bize top bile göstermeyen rakibin 2 golü az bile sayılırdı. Açıkçası, Fransa bizim A Milli Takım’ı bile yenebilecek kalitedeydi.Çok açık eksiklerimizin yanında futbol aklından da yoksunduk. 1.90’ın üzerinde iki stoperi ve başka bir yığın uzun oyuncusu olan takıma havadan hücum etme çaresizliği acıklıydı. Ancak yerden de topu göremiyorduk! Feyyaz Uçar turnuva öncesinde yıldız olacak denen Salih Uçan ile A Milli Takım oyuncusu Kerim’i kenarda tutmuştu. Bu maç için fiziksel yönden yetersiz kalacaklarını düşünmüş olmalıydı. İkinci yarıda onlardan medet umduğundan değil ‘oynasalar ne değişecek, görün’ diye sahaya sürdü.Onların da katkısıyla ikinci yarıda biraz kıpırdanır gibi olduk. Hatta gole bile yaklaştık. Fakat hepsi o kadar. ‘Aktif dinlenme’ durumundaki rakibin ilk çıkışında golü bulacaklarını tahmin etmek zor değildi. Akılsızca bir penaltı bunu getirebilirdi ama yararlanamadılar. Bu, golü bulmalarını sadece birkaç dakika geciktirdi. Dördüncü gol de beklenmedik bir durum değildi, daha fazlası olabilirdi. Bizim tek golümüzün ardından Fransız teknik direktörün savunmasına öfkesi görülecek şeydi.