Esed’in gitmesini beklerken Mursi gitti. Bahar rüzgârlarının Suriye’de esmesi umut edilirken Mısır kışa döndü.Mısır’da demokrasinin ömrü çok kısa oldu. Çok adaylı sandıktan ‘devlet başkanı’ olarak çıkan Mursi bir yılı yeni doldurmuştu. Mısır’ın ilk demokrasi denemesiydi. İşi kolay değildi. Bir yanda eski sistemin dinamikleri diğer yanda yoksul gayri memnun kitleler.Ve hepsinden önemlisi uluslararası dengeler. Demokrasi ve özgürlükler bulaşıcıdır. Önünde durulmaz. Etrafa yayılır. Mısır’ın içinde bulunduğu bu coğrafyanın kaderi sadece halklarının seçimine bırakılmayacak kadar önemli addedilir. Kahire’yi yöneten son üç liderin akıbetine bakar mısınız: Enver Sedat suikasta kurban gitti, Hüsnü Mübarek devrildi, Mursi darbeyle uzaklaştırıldı.Tahrir kelimenin tam anlamıyla ‘siyaset meydanı’ oldu. Bir ay önce Mursi’nin istifasını isteyen muhalifler ‘temerrüd’ isyan hareketi başlattı. Tahrir dün özgürlük için dolmuştu bugün ise darbe için. Demokrasinin de darbenin de yolu Tahrir’den geçti. Dünya ilk kez böyle bir darbe gördü. Canlı ve renkli...Asker ‘48 saat süre’ verdiğinde yaşanacaklar az çok belli olmuştu. Mursi son bir hamle yaptı, ‘uzlaşı hükümeti’ önerdi. Ancak bir karşılık bulamadı. Süre dolduğunda tanklar kışladan çıktı, asker devlet başkanlığına doğru ilerlemeye başladı. Mursi’nin Genelkurmay Başkanlığı’na getirdiği Sisi Paşa ‘ordunun yönetime el koyduğunu’ cümle aleme duyurdu. Tahrir Meydanı’ndaki kitleler askeri halaylarla, havai fişeklerle karşıladı. Askere canı pahasına direnenler de vardı. Onlar ekrana yansımadı. Tankları durdurmaya güçleri yetmedi. Mursi’yi destekleyen televizyonların yayını durduruldu, ekranlar karardı. Demokrasiye şans tanınmalıydı. Sandık beklenmeliydi. Yazık oldu. Maalesef büyük umutlarla başlayan demokrasi deneyimi başarısızlıkla sonuçlandı. Burada tartışılması gereken Mursi değil. Uluslararası sistemin darbeye karşı kayıtsız tavrı ve Mısır halkının demokrasiyi sahiplenmemesi. Ve tabii bir ordunun namluyu kendi halkına doğrultması.Mursi’nin muarızlarının çokluğu şaşırtıcı değil. Bir siyasi geleneği var. İstemeyeni hiç de az değildi. Demokrasilerde meydanlardan, sokaktan yükselen sesin anlamı var şüphesiz fakat başarı veya başarısızlığın test edileceği yegane araç sandık. Sandık sonucunu görmeden yalnızca meydana bakarak ‘başarısızdır’ diye hüküm vermek doğru olmaz. Uluslararası sistem demokrasiden yana tavır koymadı. Ne ABD ne Avrupa. Washington ve Avrupa başkentleri net şekilde ‘askeri darbeye karşı olduklarını’ ilan etmiş olsaydı, darbenin başarılı olma şansı yoktu. Nasıl ‘Ortadoğu’da Mısırsız savaş, Suriyesiz barış olmazsa, uluslararası sistemin desteği olmadan askeri darbe olamaz’. Demokrasi ve özgürlüklerin bayraktarlığını yapan ve bu uğurda savaşı göze alan Batı dünyası askeri darbenin ne öncesinde ne sonrasında net tavır takınmadı.Türkiye’ye yansımaları da ilginç. Hükümetin tavrı açık. Dışişleri Bakanı Davutoğlu ‘askeri darbe kabul edilemez’ dedi. Başbakan Erdoğan tatilini yarıda kesip Mısır Zirvesi yaptı. Meclis’te bütün partilerin imzasıyla darbeyi kınayan bir bildiri yayınlandı. Bazı çevrelerin özellikle de Taksim’e Tahrir’e benzetenlerin Kahire’de yaşananlara bakarak ‘Mısır başardı, biz başaramadık’ diye hayıflandıklarını tahmin etmek zor değil.Bazı CHP’liler içlerindeki ‘darbe özlemini’ gizleyemedi. Twitter mesajlarına yansıdı. Kamer Genç’in Meclis’in çatısı altında ‘Erdoğan’ın sonunun Mursi gibi olacağını’ söylerken neyi kastettiği belliydi. CHP lideri Kılıçdaroğlu darbeye karşı durdu ancak daha net olmalıydı. Tahrir bir başka devrime veya darbeye meydanlık yapmak için sessizliğe gömüldü.
↧