Dünya markası olma vizyonuyla yola çıkan Türk şirketlerine Eczacıbaşı Grubu’nun seçtiği yolu hararetle öneririm. Grup, 7 yıl fason üretimini yaptığı küresel markayla yüzde 100’üne sahip olabilme hakkıyla ortaklık yaptı.Bu ortaklıkla Eczacıbaşı hem hedeflerini büyüttü tüm dünyaya mal satıyor, hem de üretim kapasitesini dolduruyor. Küresel markalara üretim yapan sanayicilerimizin bu yazıyı okumasını şiddetle tavsiye ederim. Marka olmak uzun ve meşakkatli bir yolda bıkıp usanmadan yürümek demektir. Araştırmalar Villeroy&Boch’un dünyanın en eski ve en çok bilinen seramik markası olduğunu söylüyor. Jean François Boch’un Mettlach’ta ilk üretime başladığı tarih 1748, Nicolas Villeroy’un aynı amaçla kurduğu fabrikanın üretime başladığı tarih ise 1791. İki rakip şirket önce evlilikle sonra ticari anlamda 1836 yılında birleşmiş yani başlangıçtan bu yana 265 yıl geçmiş.Şimdilerde 8. kuşaktan Wendelin von Boch şirket yönetiminin başında. 2002 yılında işkollarını tanımlamış, banyo-mutfak ve karo farklı hatlarda yapılandırılmış. Yurtdışındaki 4 karo fabrikası elden çıkarılmış, Almanya ve Fransa’daki tesislerini modernize etmiş. 2006 yılında karo üretimlerini yeni kurulan şirkete Villeroy&Boch Fliesen GmbH’ye devretmişler. Tasarım hem farkları hem de öncelikleri olmuş. V&B ürünleri tasarımın Oscar’ı olarak kabul edilen Red Dot başta olmak üzere uluslararası saygın yarışmalarda ödül almış.Peki, Eczacıbaşı ile nasıl tanıştılar?Sanayici iki ailenin tanışıklığı epey eski. Wendelin von Boch’un amcası Nejat Eczacıbaşı ile yakın dostmuş. Şimdilerde kendisi de Bülent Eczacıbaşı ile derin bir dostluğa sahip. Bu dostluk 2000 yılında V&B’nin karo üretimini Eczacıbaşı ailesine teslim edecek güveni vermiş. Yedi yıl boyunca küresel bir markanın üretimini sorunsuzca yapan grup 2007’de Villeroy&Boch Fliesen GmbH ile tamamına sahip olma hakkıyla 51’e 49 ortak olmuş. Şimdilerde de 75’e 25 çoğunluk Eczacıbaşı’nda ancak aile markaya adını verenlerin küçük de olsa bir hisseyle şirkette kalmasını istiyor.Ya büyüyecekti ya büyüyecekti…Bu ortaklığı iki ailenin kültür ve değerlerindeki benzerlik hızlandırır. Ancak kritik dönemeç V&B’nin büyüme kararını vermesiyle geçilir. Eczacıbaşı grubu hem Türkiye’nin en büyük üretim kapasitesine hem de banyo ve mutfakta entegre ürün yelpazesine sahip. Eczacıbaşı CEO’su Erdal Karamercan, “Biz ortak olmasaydık da V&B zaten yatırım yapmak durumundaydı. Biz de şimdiye değin 50 milyon Euro yatırım yaptık.” diyor. Dünya karo pazarı 50 milyar Euro. Eczacıbaşı’nın bu segmentte yaklaşık bir milyar dolarlık pazar payı var. Önümüzdeki yıl için agresif büyüme hedefleri koyan grup, kentsel dönüşüm sürecinde 6 ile 9 milyon arasında hanenin yenileneceğini hatırlatıyor.Türk şirketleri ne yapmalı, markalaşma yolu nasıl kısaltılır?CEO Karamercan, dünyanın bu en eski ve bilinen markasıyla yaptıkları ortaklığın Türkiye merkezli küresel bir oyuncu olmak için en kestirme yol olduğunu söylüyor, “Elbette marka yatırımı yaparak küresel bir oyuncu olmak mümkündü ancak bunun için uzun yıllara ihtiyacımız vardı. Oysaki zaten küresel bir markayla yapılacak ortaklık bize zaman kazandırdı. Türk şirketleri elbette organik büyüsünler ama satınalmalarla da markalaşabilirler.” diyor.Başarı için iki akil adamdan önerilerWendelin von Boch en çok üçüncü kuşakta maraza çıktığını, sekizinci kuşağa 1-Gelenekler 2- Ürün çeşitliliği 3-Uluslararası pazarda başarı 4-İnovasyon ve 5-Tasarımdaki başarılarıyla geldiklerini söylüyor. Villeroy&Boch’ta aile üyelerinin yönetim kademesinde yer alması için soyadı yetmiyor. Aldıkları eğitim, bir başka kuruluşta deneyim ve belirlenen rakamları kazanıyor olması gerek. Bu kriterler konulduktan sonra aileden şirkette çalışma talebinin azaldığını söylüyor Bay Boch. Eczacıbaşı CEO’su Erdal Karamercan ise işadamlarına çocuklarının eğitimine özellikle de dil eğitimine önem vermeleri gerektiğini söylüyor. “En büyük yatırım çocuklara yapılan yatırımdır.” diyerek de dünya vizyonuna sahip olmanın altını çiziyor.Önce küçüğünü alıp hazırlandılar sonra büyüğüne talip oldularÖnce görece daha küçük Engers’i satın alır Eczacıbaşı. Bu ilk deneyim başarılı olunca 7 yıl boyunca Türkiye’deki fabrikalarda fason üretim yaptıkları küresel markaya talip olurlar. Karamercan kendi fabrikalarında üretilen malın V&B etiketiyle dünyaya marka değeri eklenerek satıldığını gördüklerinde şirkete ortaklık teklifiyle gittiklerini söylüyor. Mettlach’taki fabrikayı gezip Boch ve Villeroy ailelerinin 8. kuşak temsilcileriyle konuşurken Eczacıbaşı grubunun çok akıllı bir yatırım yaptığına ancak büyüme vizyonu ve iş yapma heyecanlarıyla 265 yıllık şirkete ivme kazandırdıklarına da inanıyorum. Kazan-kazan yaklaşımının uzun vadeli ortaklıkların teminatı olduğunu da hatırlatmak isterim.Eskiden söylemesi ayıp olanlar şimdi manşetten haber oluyorSosyo-ekonomik sınıflar arasındaki statü farkı giderek artıyor. Parası olan özenen bakışları satın alabiliyor. İnsan İstanbul dışına çıkınca daha da iyi görüyor bu tuhaf yarışı. Elbette mal ve hizmetlerini satmak için pazarlama biliminin en derinine dalanlar en umulmadık “tetikleyicileri” kullanmaktan çekinmiyor. Dikkatimi çeken iki durumu görüşünüze sunuyorum.1-“Ye kürküm ye” fıkrasına nazire edercesine toplumun bir kesimince kabul görüldüğü kabul edilenlerin kılık kıyafetlerinin markası ve bedellerinin ifşa edilmesi. “Filanca gibi giyinmek ne kadar?” fotoğraf galerileri hem bedelleri hem de markaları yazıyor.2- “Gönlü zengin işadamları” sıralamasında işadamlarının beyanına dayalı “ne kadar yardım yaptım” sıralaması. Bir zamanların, “Denize at balık bilmezse Halik bilir.” atasözü nereye gitti dedirten bu son günlerdeki “kaşıma” işi beni utandırıyor. Elbette önceleri de dozu uygun nispet vardı ama bu yukarıdaki şekliyle bir yarışa dönüşmüş müydü bilemiyorum!
↧