Mısır ile Türkiye arasındaki bazı kökten farklara rağmen, Mısır’daki son olaylar, AKP’nin Gezi Parkı’nda başlayan yoğun protestolara tepki verme ile Müslüman Kardeşler’in (MK) nihayetinde geçen hafta askeri darbeyle sonuçlanan, iktidarına karşı güçlü toplumsal muhalefetle mücadele biçimleri arasındaki kimi benzerlikleri ortaya çıkardı.Önceki makalemde bu paralelliklerden dördünü maddeler halinde sıralamıştım: Demokrasiye çoğunlukçu yaklaşım; eski düşmanların intikam eylemleri ile daha kapsayıcı bir demokrasi için meşru talepler arasında ayrım gütmede başarısızlık; İslamileşme korkusunun hafife alınması ve çekici bir siyasi alternatif olmamasının yarattığı boşluk.Gelelim 1 milyon dolarlık soruya: AKP ile MK, son dönemde yüz yüze geldikleri muhalefete ya da MK’nın durumunda, süregiden şiddetle bastırmaya nasıl karşılık verecek?Türkiye’nin iktidar partisinin, hem Taksim hem de Tahrir’den çıkarması gereken derslerden başlayalım. Bu, elbette, öncelikle Türkiye açısından önemli. Ama AKP’nin tepkisinin, daha geniş Müslüman âlemi üzerinde de muazzam etkisi olacak. Kuzey Afrika ve Ortadoğu’daki pek çok siyasi İslamcı, özellikle de yeni kuşak reformcular, post-İslamcı bir partinin en iyi örneğini oluşturan AKP’nin ne türden bir yeni gelişme kaydedeceğini yakından takip edecek. Son 10 yıldaki gibi gelecekte de böyle yapacak olmalarının basit bir sebebi var: AKP, Türkiye’yi 10 küsur yıl yönettikten sonra, bölgede şu veya bu şekilde siyasi İslamcı diye etiketlenebilecek tüm hareket ve partilerden açık ara önde.Öyleyse, AKP’nin cevabı ne olacak? Şimdiki halde, aşikâr ki, iktidar partisi kendi kusurlarını sorgulama haletiruhiyesinde değil. Gezi Parkı protestolarına yanlış yöntemle karşılık verme devam ediyor, medya hâlâ baskı altında ve yabancı günah keçileri peşinde koşmaktan vazgeçilmiyor. Öyle gözüküyor ki, AKP tenkitçilerinin, partinin, strateji değiştirmeye istekli olmadığı ve kendi çekirdek seçmenine sırtını dayayıp son 10 yılın başarılı seçim formülüne tutunarak gelecek seçimleri kazanmaya çalışacağı iddiaları isabetli. Ne siyasi muhaliflere açılım ne de gereksiz çalkantıya yol açan politikaların yumuşatılması söz konusu. Bu gayet doğru bir değerlendirme olabilir ve muhtemelen Erdoğan ile çevresindekiler de bu eylem planını tercih etmektedir. Ama hikâyenin tamamı bundan ibaret değil. Başka bir sonucun çıkmasının mümkün olduğuna inanmak için bir dizi sebep var, özellikle de 2014 sonrasında. Kamuoyu yoklamaları ve pek çok özel sohbet, AKP seçmeninin kaydadeğer bir grubunun, AKP liderliğinin tarzından ve belli bir ölçüye kadar politikalarından mutsuz olduğuna beni ikna etti. Pek çoğu farkında ki, yürürlükteki anayasa kuralları uyarınca, Başbakan’ın büyük ihtimalle cumhurbaşkanı seçilmesiyle, AKP’deki Erdoğan çağı her halükârda gelecek yıl sona erecek. Ekim 2014’te başbakanlığı kimin devralacağını kimse kesin olarak bilemiyor. Tek bildiğimiz, adaylar arasında, daha ılımlı yaklaşımları ve uzlaşmacı tarzlarıyla tanınan bir dizi kişilik olması.Türkiye demokrasisinin geleceğini, beğenin ya da beğenmeyin, büyük oranda, Erdoğan sonrası dönemde AKP’nin kendi içindeki hakimiyet ve yönelim mücadelesinin sonucu belirleyecek. Aynı tas aynı hamamdan daha fazla mı göreceğiz yoksa yeni, daha müreffeh ve demokratik bir Türkiye’nin yeni, daha kapsayıcı, daha az cepheleştirici bir yönetişim tarzına ihtiyacı olduğunun farkında bir AKP 2.0 mı çıkacak? AKP 2.0’ın biçimi ve içeriği, MK 2.0’ın neye benzeyeceğini de etkileyecek. Mısırlı İslamcılar, siyaset oyununu bırakarak yeraltına çekilip zaman zaman direnişte şiddete mi başvuracak ve otoriter, kendi içine dönük bir hareket olarak mı kalacak? Ya da iktidardayken yaptıkları hatalardan ders çıkarıp seçimli demokrasinin Mısır’a büyük faydalar getireceğine inanmaya devam edecek ve dolayısıyla –daha ılımlı ve daha pragmatik bir modus operandi şartıyla- gelecek yılki seçimlerde yeni bir denemeye mi girecek?Gezi Parkı, AKP’yi tercihiyle ilgili karar vermeye zorladı. Mısır’daki darbe, yeniden düşünüp değerlendirmenin sonucunu, bölgenin geri kalanı açısından da belirleyici öneme sahip hale getirdi.
↧