Dürüst olmak gerekirse, 3 Temmuz’da Mısır ordusu Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi ile Müslüman Kardeşler (MK) hükümetini devirdiğinde, bu yönetime el koyma halinin darbe diye nitelenip nitelenmemesi meselesinden uzun bir tartışma çıkmasını beklemiyordum. O gün pek çok gözlemci durumu şöyle formüle etti: Darbe gibi gözüküyor, darbe gibi kokuyor, darbe gibi hareket ediyor. Bu gözleme karşı çıkmayı ciddi ciddi kim ister ki? Anlaşıldı ki, bölgedeki ve ötesindeki hükümetlerin çoğu.İstisnai olarak, Türkiye ile Tunus, ordunun yönetime el koymasına kuvvetle sesini yükseltti. Hatta Ankara’da meclisteki dört partinin ortak bildiri yayımlamasıyla nadir bir birlik eylemi sergilendi. Afrika Birliği de Mısır’ın üyeliğini askıya alarak hızlı tepki verdi. Hepsi bundan ibaret kaldı.ABD yönetimi endişelerini dile getirdi, ama ‘darbe’ ifadesinden kaçınıp durdu, zira ordunun demokratik yollardan seçilmiş hükümeti devirdiği ülkelere ABD’nin yardımı kesmesi yönünde yasal zorunluluk bulunduğunun tümüyle bilincindeydi. Anlaşılan Washington, ABD’nin milyarlarca dolarlık askeri yardımda bulunması ve borçları affetmesi dolayısıyla Kahire üzerinde sahip olduğuna inandığı baskı gücünü kaybetmek istemiyor.Hâlâ tam olarak anlamayı beceremediğim sebeplerden ötürü AB’nin beyanatı da zayıf çıktı. Muhtemelen, fazla kaçmış diplomatik sakınganlık, güçlü bir kınamanın (zaten hesap verebilirlik eksikliğinden ötürü şimşekleri üzerine çeken) AB’nin Mısır’a yönelik fonlarını tehlikeye sokacağı endişesi ve biraz da Mursi ile MK’ya sevginin eksilmesinin bir karışımıydı.Türkiye Başbakanı Erdoğan, derhal, Avrupa’nın darbeye karşı çıkmaktaki başarısızlığına çatıp Brüksel’i ikiyüzlülükle suçladı. Geniş kitlelerce paylaşılan darbelerle ilgili kötü anıların, Avrupa’yla ilgili çifte standart algısının yarattığı derine kök salmış öfkeyle birleştiği Türkiye’de, bu kınama memnuniyetle karşılandı.Böyle yüksek sesle sergilenen “ben bilirimci” tavrın kötü yanı, kolaylıkla geri tepebilmesidir. Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından savaş suçlarıyla itham edilen ama AKP hükümetinin iyi dostu olan Sudan’ın hâlihazırdaki lideri Ömer Hasan el Beşir, 24 yıl önce Başbakan Sadık el Mehdi’nin demokratik yollardan seçilmiş hükümetine askeri darbe düzenleyerek iktidara gelmişti. Yani, Erdoğan’ın Mısır’daki darbe vakasında AB’nin zafiyetiyle ilgili kesinlikle haklı olmasına ve Sudan’ın yakın geçmişiyle ilgili seçici hafızasına içeride ses çıkarılmamasına rağmen, bu türden çelişkiler Avrupa’daki kıdemli diplomatların gözünden kaçmıyor.Aynı zamanda, Türk hükümetinin ABD ile AB’yi fırçalaması, zengin Arap monarşilerinin askeri darbeden aleni memnuniyet sergilemesine dair Ankara’nın sağır edici sessizliği ile keskin tezat oluşturdu. Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Kuveyt, Kahire’deki yeni rejime yaklaşık 12 milyar dolar destek vaat etti. George Washington Üniversitesi profesörü Marc Lynch’in Foreign Policy’de dile getirdiği gibi: “Karşı devrimci Körfez hükümdarlarının cömertliklerinin karşılığında ne beklediği apaçık ortada ve demokrasi olmadığı muhakkak. Muhafazakâr Körfez devletleri, yeni bir Mübarekçilik satın almak ve Arap ayaklanmaları denen tüm bu nahoşluğa nihai bir son getirmek istiyor. “Erdoğan’ın buna tepkisinin ne olduğunu insan merak ediyor. Yoksa Suriye’de Beşşar Esed’e karşı yürütülen savaşta ortak çıkarlar şu an için çok büyük olduğundan, bununla ilgili bir şey duymayacak mıyız?”Özgür basının iyi yanı, ‘darbeye evet ya da hayır’ tartışmasının, özellikle ABD’de, hâlâ devam ediyor olması. The New York Times’ın yayımladığı flaş haber, eski Mübarek rejimiyle bağlantılı güçlü grup ve kişilerin Mursi yönetiminin altını oymak için aylardır ellerinden geleni artlarına koymadığını gösterir gibi gözüktü, enerji tedarikini engelleyip elektrik kesintilerine ve akaryakıt istasyonlarında uzun kuyruklara yol açmaları gibi örnekler verdi. Ordunun onlarca MK liderini tutuklamaya ve Mursi yanlısı medyaya göz açtırmamaya başlamasından sonra, etkili haber ajansı Associated Press, rotasını değiştirmeye karar verdi ve ordunun hükümeti devirmesini darbe diye nitelemeye başladı.The Monkey Cage isimli web sitesinde, Amerikalı uzman akademisyenler, süre giden münakaşanın neden önemli olduğunu net biçimde dile getirdi: “Darbeler demokrasi için kötüdür, darbelere verilen uluslararası tepkiler bir fark yaratır ve Mısır’ın demokrasiye giden (ya da demokrasiden uzaklaşan) yolu, muhtemelen, mümkün olduğunca çabuk sandığa geri dönülmesi ve seçim sonucuna saygı gösterilmesi yönünde güçlü uluslararası baskılara bağlı olacaktır.”
↧