ABD Merkez Bankası FED’in yakında tedricen tahvil alımlarından çıkacağını ilan etmesiyle, ‘bilinen oyunda’ yeni bir döneme gidiyoruz.Karşılıksız para basarak dünyaya gönderilen para şimdi büyük bir hızla geri dönüyor. Gelişini anladık da dönüşü neden? Aslında bir nedeni yok. ABD başta olmak üzere AB’de ekonomik büyüme başlamış, bono-tahvil gibi alternatif yatırımların getirileri artmış ya da yakın gelecekte artacak değildir. Ancak bu hep böyledir. Doldur-boşalt sistemi devam ediyor.Med ile gemilerimizi yükselten sular şimdi cezir ile geri çekiliyor ve sıcak para girişine dayalı büyüme finansmanına bağımlı hale gelen Türkiye gibi ülkelerin gemileri karaya oturuyor. Bu süreç dünyadaki bütün varlık fiyatlarının yeniden ayarlanmasını beraberinde getirecek. Dolar ve Euro değer kazanırken, diğer alternatifler bu süre zarfında değer kaybedecek.Kriz sonrasında kurulan fasit daire şuydu: Can havliyle büyükleri kurtarırken bu arada kamu maliyesinde işin ucu kaçtı. Sonra bunu telafi etmek üzere harcamaları kısıp kemerleri sıkma aşamasına geçildi. Böylece toplam talep düşüp, büyüme canlanamayınca ve işsizlikteki artış da devam edince bu sefer de genişleyici para politikaları ile ekonomiler canlandırmaya çalışıldı. Şimdilik bu cephede ikna edici bir sonuç yokken artık para basma sürecinin de sonuna geliniyor. Ardından enflasyon sıkıntısı devreye girecek ve bildiğimiz oyun yeni baştan tekrarlanmış olacak.Oyunun temel kurgusu değişmedikçe krizler arasındaki zaman da her seferinde kısalacak gözüküyor. Bu kurgunun nasıl değişeceği ise şimdilik belirsiz. Acaba kurumsal yapılar, yani kurallar mı değişecek? Acil ve gerekli olan bu. Yoksa kontrollü savaşlar çıkartarak mı kağıtları yeniden karacaklar? Olan bu. Ya da beklenmedik birtakım teknolojik gelişmeler bir süreliğine olsun elimizi rahatlatacak mı? Bu süreç her halükarda devam edecek.Oysa krizde yapılması gereken, belirsizliği sabitlemek ve beklentilerin bozulmasını engellemek adına kurumların birbirlerine olan borçlarını geçici dondurmak; acil likidite için kısmi ve seçici bir fon kurmak; bir kısım kısa vadeli borçları uzun vadelilerle takas etmek; kamu fonlarını büyüklere değil halka aktararak istihdamı ve iktisadi faaliyeti korumaktı. Bunlar yapılmadı. Neden?Bunu yapabilmek küresel sermaye ile savaşmayı gerektirir. Tek başına hiçbir ulus devlet buna cesaret edemez. Bu çağın en örgütlü, en acımasız mafyası ve eli kanlı terör örgütü sermayedir. G-20 platformunda eşzamanlı alınıp uygulanacak şok kararlar ile işin üstesinden gelinebilirdi. Ancak ulusal çıkarları pazarlık yaparak krizi birbirlerine ihraç etmek körlüğü galip geldi.Bu arada bizimkiler, ‘yaşasın biz hiç korunmadık’ diyerek kendilerine bir övgü geliştirdiler. Sonucu görüyoruz! Ekonomi durmuş, kur avantajına ve tarihi derecede düşük faizlere rağmen cari açık coşmuş. Gelir kaynakları zayıflamış, hükümet nereye vergi salacağını şaşırmış durumda.Öte yandan, likiditenin zamana yayılarak aheste girdiği ülkelerden aniden çıkmak istediğinde işlerin karışacağı açıktı. Aslında FED bunun için aylardır sinyal veriyordu. Büyüme hareketlenip, işsizlik %7’nin altına, enflasyon da %2’nin üzerine sarkınca, artık ‘eve dönüş süreci’ başlayacaktı.Bizde risk yönetmeyi bilmeyenler her zaman hazırlıksız yakalanır ve hasar yönetmeyi yöneticilik zanneder. Süreç burada durmaz. Şimdi bir süre bunun etkileri gözlemlenecek. Ancak likidite kanalları daralıp faizler artacağından küresel büyüme de ivme kaybedecek. Bundan Türkiye’ye ne düşecek?
↧