Dünyanın en büyük Katolik ülkesi Brezilya’daki bir fabrikada üretilen papa maskeleri... Papa Franciscus, önümüzdeki hafta Rio de Jenerio’yu ziyaret edecek ya, o çerçevede hazırlıklar yapılıyor...Dini lidere bağlılık bildirmek için onun maskesini takmak adeti geçmiş yüzyıllarda var mıydı, maskeler üreticisini zengin edecek midir bilmiyorum. Dinin vadettiği bu tür ticari fırsatları Brezilya’nın karnaval geleneği de teşvik etmiş olabilir. Maskeleri alıp takacaklar, ruhani liderleriyle ve papalık kurumuyla ilgili bazı gerçeklerin maskelenmiş olabileceğini de düşünürler mi acaba?İslam coğrafyasında siyasi liderlerin maskelerini takanlar oluyor ama ama dini otorite kabul ettikleri insanlara sevgilerini bu yolla gösterene rastlamadım. Tamam, onun gibi olmak isterler ama bunun görselliğini yüzlerine değil yaptıkları işlere yansıtırlar. Bizde dini ticaret olmuyor mu? Oluyor elbette; tesbih, takke, Kâbe fotoğrafı, seccade, tülbent, zikir matik, hac kıyafetleri alıyor insanlar. Fakat yüzlerini şeyhlerine, hocalarına, imamlarına benzetmiyorlar. Hz. Ali tasvirleri bile maskeye dönüşmemiştir Alevilerin dünyasında. Papa gelecek yıl kasım ayında Türkiye’yi ziyaret edecek. Gerçi ülkemizde Katolik sayısı çok az ama onu kendi maskesiyle karşılayan çıkar mı dersiniz? Çıkmaz herhalde. Bugüne kadar Türkiye Ortodoksları kendi patriklerinin maskelerine ihtiyaç duydu mu ki?***Eksilen eser olurAtinalı bir kadın cep telefonunda kimbilir hangi resme bakarak, kimin mesajını okuyarak, belki de bir oyuna takılarak Syntagma meydanındaki bir heykelin yanından geçiyor. Heykel de sanki “Dur gitme, bir şey söyleyeceğim” der gibi elini kadının başına uzatmış. Bir taş, yontulmuş bir taş ne diyebilir ki? Bakmadan geçip gittiğine bozulmuştur bir kere, baktıysa da bir daha baksın istemiştir. Sanal dünyaya ayırdığı zamanı kıskanmıştır, çevresinde kendisi gibi gerçek bir sanat eseri varken teknolojinin cazibesine kapılmayı aptalca bulmuş, neleri kaçırdığını hatırlatmak istemektedir...Belli mi olur, “Kalpleri katılaşan, taştan da beter hale gelen insanlardan mustarip misin?” diye soracaktır belki. Kibarlığından “Sen de onlardan biri misin?” demeyecektir de “Taşlardan öylesi var ki; içinden nehirler kaynıyor, yine öylesi var ki, çatlıyor da bağrından sular fışkırıyor, öylesi de var ki, Allah korkusundan yerlerde yuvarlanıyor” diye fısıldayacaktır. Belki Hz. Musa’nın kavmi için su istediğinde kendisine “asanla taşa vur” dendiğini, bunun üzerine o taştan on iki pınar fışkırdığını, her grup insanın suyu alacağı yeri bildiğini anlatacak ve o sırada kadının yüzüne yayılan resme bakacaktır. Eğer kadın, anlattıklarıyla ilgilenmez de, bir taşın konuşmasına hayret ederse, şunu iyice şaşırtayım diye şevke gelecektir:“Ah hanımefendiciğim, Allah sizi inandırsın, bendeniz vaktiyle koskoca bir kaya kütlesiydim. Dağ başında kendi şarkımı söylerdim. Rüzgar da eşlik eder, usul usul bana nizam verirdi. Bir insanoğlu beni dağdan alıp ovaya indirdi ve rüzgar gibi nefesiyle değil de bir sürü kesici kırıcı aletle yontan bir heykeltıraşa sattı. Adam bana baktığı an içimdekini gördü. Yani hanımefendiciğim, şu anda sizin gördüğünüz şeyi gördü. Dikkatinizi çekerim, röntgen cihazı yoktu, MR’a sokmadığı gibi af buyurun endoskopi ve kolonoskopi de yapmadı. Çıplak gözleriyle baktı sadece ve dehşete düştü. Çünkü içeride hapis kaldığımı düşündü benim, haliyle kurtarmak istedi. Yaptığı şey de beni eksiltmekti. Bir nesneden fazlalıkları aldığın zaman onu eser haline getiriyordun. Ben o vakit bilmiyordum bunu. Tabiatiyle çok etkilendim hanımefendi. Taş varlığıma indirdiği darbelerle beni ortaya çıkardı. Sonuçta yine taşım ama estetik bir taşım artık. Hafifledim, güzelleştim, biçim kazandım ki kıyas kabul etmez eski halimle.O yüzden size naçizane tavsiyem, benliğinizde fazlalıklar varsa onlardan bir an önce kurtulup kendinizi özgürleştirmeniz. Tabii sizin de bir yontucuya ihtiyacınız olacak. Eğer işinin erbabı has bir yontucuya rastlarsanız, bırakın size şöyle bir baksın delici nazarlarıyla, içinizdeki gizli eseri size tarif etsin. Anlattıkları hoşunuza giderse, kendinizi ona teslim edin. Güzellik salonlarında ve estetik ameliyat masalarında geçirdiğiniz zamanlardan gayet iyi bilirsiniz ki, cazibenin yolu biraz acılıdır. Onlara dayanabildiğiniz kadar yontucunun manevi darbelerine de sabrederseniz inanın hiç pişman olmazsınız, çektiğiniz sıkıntıların her anına helal olsun dersiniz.Şunu da belirtmeliyim ki, bir esere dönüştüğünüzde, sizi ancak daha önce yontulmuşlar farkedecektir. Diğerleri yani eksilememişler, sizin biraz tuhaflaştığınızı düşünecek, hatta bazıları çirkinleştiğinize hükmedip taşlayacaklardır. Hanımefendiciğim ne oldu, birden benziniz sarardı. Özür dilerim korkuttum mu sizi? Durun gitmeyin, bu şahane bir hikayedir aslında, daha bitmedi. Heey size söylüyorum hanımefendi, dönün geri...”
↧