Image may be NSFW.
Clik here to view.
Mısır ve Suriye’de kargaşa hüküm sürerken, insanın, Ortadoğu’nun karşı karşıya olduğu en büyük sorunun, hâlâ İsrail ile Filistinliler arasında çözüm bulunamamış çatışma olduğunu unutası geliyor.Bölgenin içinden ve dışından pek çok kişi, göründüğü kadarıyla gelmiş geçmiş en zorlu ve en karmaşık diplomatik ve siyasi bilmeceye çözüm bulunmasından umudu epeydir kesti.Dolayısıyla geçen hafta ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’nin İsrail ile Filistinliler arasında doğrudan nihai statü görüşmelerinin yeniden başlayacağını duyurması, içten bir sıcaklık ve heyecanla karşılanmadı. Bunun, Aaron David Miller’ın Foreign Policy’de dile getirdiği “Yapsaydı etseydi olsaydı kumpanyasının” bir başka şovu olmayacağı ne malum? Her iki tarafın uzlaştığı şartlar ya da bulundukları taahhütler netleşmeden, nihai sınırlar, Kudüs ve mülteciler gibi herkesin bildiği temel sorunlarda özlü ilerleme beklemek gerçekçi mi? İsrailliler sadece Amerikalıları teskin etmek için mi evet dedi ve geçmişteki gibi oyalama taktiğiyle zaman mı geçirecek? Ve Filistin Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas, Filistinlilerin yaygın muhalefetine rağmen niye buna razı geldi?Çözüm yanlısı kıdemli İsrailli gazeteci Amira Hass’a göre, Filistin liderliğinin Kerry’nin planlarına ayak uydurmasının sebeplerinden biri, İsrail üzerinde Avrupa’nın büyüyen baskısı. Hass, özellikle, AB’nin verdiği fonların, İsrail’in 1967’den beri işgal altında tuttuğu topraklardaki faaliyet ve projelerde kullanılmasına getirdiği yeni kurallar üzerinde duruyor. İsrail’in Batı Şeria, Golan Tepeleri ve Doğu Kudüs’teki yerleşimlerinde bulunan kurumlar, 2014’ten itibaren, AB bütçesinden karşılanan hibe, ödül ve diğer mali enstrümanlardan faydalanma imkânını kaybediyor. Bu talimatname, AB desteği söz konusu olduğunda İsrail devleti ile işgal toprakları arasında ayrım gütmeye yönelik Aralık 2012 tarihli AB dışişleri bakanlarının siyasi kararının bir uzantısı. Hass’a göre, yeni AB politikası, Abbas’a, şüpheci, umudu kesmiş kamuoyuna şunu söyleme imkânı tanıdı: “Karar, Filistin’i zayıflatan değil, güçlendiren bir pozisyondan verildi, zira AB’nin aldığı önlem, İsrail’in kayıtsızlığını sarstı. (…) AB talimatnamesi, uluslararası hukuku ihlal etme dokunulmazlığına sahip olduğu günlerin sona erdiğini İsrail’e net biçimde belirtti. AB devletleri, Kerry’ye olur vermesi için Abbas’a baskı yaptıkları perşembe ile cuma günü arasında, artık müzakerelerin sürmesi mazeretine sığınmadan İsrail’e karşı diplomatik ve ekonomik önlemler alabileceklerinin apaçık işaretini verdi.”Avrupa Dış İlişkiler Konseyi’nden Daniel Levy, AB manevrasının, ihtilaflı yerleşim politikasının İsrail’in tamamı için olumsuz ekonomik sonuçlar vermeye başlaması gerçeğiyle beklenmedik şekilde yüz yüze gelen İsrail kamuoyunun kâr/zarar hesaplarını da değiştirdiğine inanıyor. Levy, AB’nin şimdi masaya talimatnameyi koyma kararını, Netanyahu hükümetinin ödün vermez tavrının Avrupa’yı tümüyle hüsrana uğratmasıyla açıklıyor. Levy’ye göre, Avrupalılar, “Filistin Yönetimi’nin en büyük kolektif bağışçısı olarak, aslında işgali sübvanse etmeleri mefhumu karşısında duyarlılık gösterdi.” Yerleşim merkezli faaliyetlere karşı bir şey yapmak, İsrail-Filistin çatışmasının çözümünde iyi bir görev paylaşımıyla ABD’nin yanı sıra Avrupa’nın da rol oynayabileceğini belli eden bir adım atmak gerekiyordu.AB talimatnamesine öngörülen tepkiler geldi. İsrailli bir bakan “ırkçı ve antisemit” bir eylem diye niteledi. İşgal karşıtı Guş Şalom ise “Sarhoşun başından aşağı dökülen bir kova soğuk su.” dedi.Filistinli insan hakları örgütleri, sırf lafla geçen yıllardan sonra, kararı memnuniyetle karşıladı. Onlara göre, bundan sonra atılması gereken adım, aynı önlemlerin tüm AB üyesi devletler tarafından uygulanması ve işgal topraklarında imal edilen, yetiştirilen ve paketlenen tüm ürünlerin yasaklanması olmalı.Bu, çoğu AB üyesi için aşırıya kaçan bir adım olabilir, ama Avrupalı tüketicilere bu malları boykot seçeneği sunmak için etiketlerde yerleşimci firma ürünlerinin net biçimde belirtilmesine yönelik AB yönetmeliğinin yıl sonunda çıkarılması muhtemel gözüküyor.Belki de bu noktada Türkiye, AB ile işbirliğine gitmeli, haşin söylemlerin ötesine geçip yasa dışı İsrailli imalatçıları somut biçimde cezalandıran önlemleri hayata geçirmeye istekli olduğunu göstermeli.
Clik here to view.
