Fernando Alonso’nun 2013 Macaristan GP öncesi, rakip Red Bull hakkında şöyle bir açıklaması yer aldı: “O otomobil o kadar hızlı ki, kim binse uçuyor.”Bu açıklamanın satır aralarında şöyle bir ifade olduğundan şüphelenmemek elde değil; “O aracı bana verin bakın neler yapıyorum!”Alonso’nun Ferrari’yi bırakıp Vettel’e takım arkadaşı olmak için Red Bull’a geçmesi biraz zor görünse de, İspanyol pilot haklı...2005’te Adrian Newey ile birlikte çalışmaya başladıktan sonra 2009’da RB5 adı verilen makine ile önce takımlar şampiyonası ikinciliği, sonrasında 3 yıl üst üste hem takımlar hem de pilotlarda elde edilen şampiyonluk, Michael Schumacher’li Ferrari saltanatını tekrar edebilecek en yakın ihtimal olarak göze çarpıyor.2009’da 6, 2010’da 9, 2011’de 12, 2012’de 6, 2013’te ise geride kalan 9 yarışın 4’ü Red Bull pilotlarının zaferiyle sonuçlandı. Red Bull’un toplam 38 yarış galibiyetini en ön sıradan izleyen Fernando Alonso gibi rekabetçi ve tutkulu bir yarışçı, hırsından evinin duvarlarını tırnaklarıyla parçalamıyorsa, şaşmak lazım zaten.Öte yandan Red Bull damgası vurulmuş Formula 1, dünyadaki tek örnek değil...2008 Pekin Olimpiyatları, Usain Bolt denen bir mucizeyi beraberinde getirmişti. 100 metrede altın alırken ve hatta dünya rekoru kırarken, çizgiyi dans ederek geçiyordu. Tüm dünya biliyordu, bu adam 9.69’dan daha iyi koşabilecekti. 200 metrede de dünya rekoru kırarak altına uzandı ama bu sefer epey zorlanmıştı. Sıra 4x100 metreye gelince, Nesta Carter, Asafa Powell gibi süper hızlı adamlarla birlikte koşunca, rekor zaten kendiliğinden gelmişti.Beklenen gerçek rekor, 2009’da, Berlin’deki Dünya Atletizm Şampiyonası’nda geldi. Final kadrosu, kâbus gibiydi; Tyson Gay Asafa Powell, Dwain Chambers... Bolt finiş çizgisini geçtiğinde saniyeler 9.58’i gösteriyordu ki bu rakam bir insanın rüyasında görse korkacağı bir dizilişteydi... 2011 Dünya Atletizm Şampiyonası’nda hatalı çıkış yapmasaydı, dünya kim bilir daha nasıl bir bitiş görecekti. Suçlu, “geç çıkıyor” eleştirileri yapanlarındı. 2012 Londra Olimpiyatları’nda bildiği gibi koştu, 3 altın daha koydu cebine...Tarihin en önemli güç gösterileriO dünyanın en hızlı adamı... Evet, geçildi de, Tyson Gay, Justin Gatlin gibi süper yıldızlar Usain Bolt’un önünde bitiş çizgisi gördü. Ancak Bolt’un gerçek derecelerinin çok uzağında kaldığı yarışlardı bunlar... Ağustos 2013’te Rusya’da Dünya Atletizm Şampiyonası’nda Bolt’u geride bırakabilirler mi?Güçlü ve performansı yerinde bir Bolt o takozlara gelirse, hiç kimsenin bir şansı olamaz...Bazen, bir adam, ruhunu adadığı spor dalının tüm dengelerini bozabiliyor.Futbol da tarihin en önemli güç gösterilerine sahne oluyor.Ronaldinho, Barcelona’da geçirdiği rüya dönemin arkasından Milan’da aradığını bulamamış, annesinin rahatsızlığı da eklenince adeta dünyaya küsmüştü. O anda karşısına Atletico Mineiro çıktı. Kulüp, taraftarlar öylesi bir atmosfer yarattılar ki, bundan birkaç ay önce verdiği bir röportajda, “Kendimi yeniden futbola ait hissetmeye başladım.” demişti. Ronaldinho, futboldan yeniden keyif almaya başlarsa ne mi olur? Atletico Mineiro tarihinin ilk Copa Libertadores şampiyonluğunu kazanır...Alex de Souza, Fenerbahçe için unutulmaz bir isimdi. Türk futbol tarihinin en verimli yabancı oyuncuları arasında en üstlerde kendisine yer buldu. Gidişi ile Fenerbahçe sarsılmadı belki, hatta UEFA Avrupa Ligi’nde yarı final bile oynadı. Ama Coritiba, Alex’in gelişiyle adeta zirve avcısına dönüştü. Coritiba artık Brezilya Seri A’da liderlik mücadelesi veriyor ve şampiyonluk adayları arasında gösteriliyor.Iniesta ve Xavi’li İspanya Milli Takımı üst üste 3 Avrupa 1 Dünya Şampiyonluğu’na uzandı. Didier Drogba’nın gelişiyle Galatasaray başka bir takım haline geldi. Mourinho 4 üst düzey ligde 7 şampiyonluk ve 2 Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu kazandı.Futbol öyle bir dönemden geçiyor ki, Cristiano Ronaldo, Mourinho ve Messi bir araya gelse, dünyayı yönetecekler neredeyse...Bu adamlar dünya futbolunun dengelerini altüst ediyorlar...Novak Djokovic, bundan birkaç yıl önce, Nadal toprak kortlarda, Federer ise hemen her tenis turnuvasında tenis tarihini baştan yazarken, şöyle bir açıklama yapmıştı:“Nadal ve Federer’in kapıştığı bir döneme denk gelmiş olmam en büyük şanssızlığım, ya biraz geç ya da erken doğmalıydım.”Hiç kimse kalıcı değilAncak ne Nadal kalıcıydı ne de Federer... Günün birinde her ikisi de performans düşüklüğü ve sakatlık belasıyla uğraşmaya başlayınca, teniste erkekler dünyası bu genç Sırp’a kaldı.Andy Murray, David Ferrer gibi güçlü rakipler peşinde; Nadal ve Federer ise koltuğu geri almaktan kolay vazgeçmeyecekler. Djokovic’in 1 numarada kalabilmek için çok çalışması gerekiyor... Çalışacak da...Evet, Red Bull çok hızlı...Bolt da öyle...Messi, Mourinho, Ronaldo rakip kâbusu gibi...Ronaldinho ve Alex gibi adamlar takımlarına hayal edemeyecekleri başarılar kazandırabilirler...Ancak, hiç kimse hiçbir sporda asılı kalamaz... Dengeleri bozan adamların kendi dengeleri de bir gün değişecektir.İşte o gün dünya, Djokovic gibi pes etmeyen, sabırlı ve çalışkan adamlara kalacaktır... o.karacan@zaman.com.tr
↧