Nüfus dikkate alınırsa, dünyanın en büyük Katolik ülkesi Brezilya’dır. Bununla beraber Brezilyalı kardinallerden Papa seçilebileni olmamıştır. Hem en fazla olup, hem de birinci dereceden temsil edilmemekten dolayı içlerinde oluşan ukde, Papa seçilenler tarafından, seçim sonrası mutlaka yapılan bir Brezilya ziyareti ile telafi edilmeye çalışılır.Papa Francisco da geleneği bozmadı. Seçimin neredeyse akabinde, Brezilya’ya bir ziyaret gerçekleştirdi ve Brezilya gençliğine seslenmek istedi. Mütebessim ve sıcakkanlı tavırlarıyla tam bir Latin Amerikalı olan ve öyle de davranan Papa Francisco, verdiği sıcak mesajlarla “o içimizden biri” hissiyatını oluşturabildi. “Gençlerinin kalbine girebilmek için ‘Brezilya’nın büyük kapısını’ çalmaya geldim.” diyerek açıkladı ziyaret sebebini mesela. Hedefini açıklarken “Büyük Brezilya” gururunu okşamayı ihmal etmeyen bu giriş, iyi seçilmiş bir cümleydi.Mütebessim ve güven veren bir simaya sahip, sempatik kişiler, hem ferdî hayatlarında, hem de temsil makamında etkili olabiliyorlar. Ne var ki, bu etki, eğer temsil edilen şeyin geçmişten gelen gücünü, gelecekte de devam ettirebilme potansiyeline sahipse beklenen neticelerin doğmasına sebep olabiliyor. Papa Francisco, bugün için bir milyon iki yüz bin civarında müntesibi bulunan bir makamın temsilcisi. Bulunduğu makamın güçlenerek istikbale yürüdüğünü söylemek ise kolay değil.Hıristiyanlığın ilk dönemlerinde Katolik-Ortodoks ayrışmasından sonra yaşadığı ikinci ayrışma Reform-Rönesans dönemlerinde Luter ile başlayan Protestan hareketlerle oldu. Vatikan’dan üçüncü kopuş ise, on dokuzuncu yüzyılda başlayan, yirminci yüzyılda ilerleyen ve günümüzde Evanjelik, Mormon, Baptist vb. isimlerle yükselişini sürdüren yeni dini hareketlerle gerçekleşti. Genel olarak Protestanlık içinde mütalaa edilen bu yeni hareketler, özünde bazı dikkate değer farkları barındırıyor. Bu farklarla her ne kadar Vatikan’a karşı Protestanca bir çıkışa sahip olsalar da, aynı şekilde Luter’le başlayan Yeni Çağ dinî hareketlerinden de ayrılıyor.Mesela, siyasi konjonktürel durum açısından baktığımızda Luter ve çağdaşlarının, Osmanlı Devlet-i Aliye’sinin dünyaya nizamat verdiği dönemde, Hıristiyanlığın Batı yakasında ortaya çıktığını görürüz. Bu hareketler ise Büyük Britanya’nın Güneş Batmayan İmparatorluk döneminde ve imparatorluk sınırları içinde ortaya çıkmıştır. Dikkat edilmesi gereken bir husus şudur ki, özellikle Kuzey Amerika’da, yani Katolikliğin garbında ortaya çıkan bu Yeni Protestan hareketlerle eşzamanlı olarak, İslam dünyasında da bazı hareketlenmeler yaşanmıştır. Bahailik, Kadıyanilik vb. İslam dünyasının şarkından çıkan İran-Hindistan merkezli hareketlerle eski dünya ve kadim dinler parantez içine alınmıştır.Birçok şeyin değiştiği bu yeni dönemde dini açıdan ortaya çıkan ve belki de eski dünyada örneğini gösteremeyeceğimiz yaygınlıktaki bir başka inanç grubunu ise ateistler oluşturmaktadır. Bugün, -Brezilya’da görebildiğim kadarıyla- din denilince kendileri için hiçbir şey çağrıştırmayan kitleler azımsanmayacak sayılara ulaşmıştır. O yüzden Papa’nın gençliğe seslenmesi Vatikan için önemli olmakla birlikte gençlerde nasıl bir tesir icra ettiği tartışmaya değer bir konudur. Genel hatlarıyla bakılınca en büyük Katolik nüfusun bulunduğu Brezilya’da ibresi yukarıyı gösteren grup Yeni Protestanlardır; Vatikan için ise ibre aşağı tarafı gösteriyor.Durum böyle olmasına rağmen, dinî konularda ne zaman haber yapılsa İslam’ın yükselişine mutlaka dikkat çekilir. Asıl yükselen Yeni Protestan Hareketler olmasına rağmen, rakamlara bakıldığında yüz binde bir ile ancak ifade edilebilecek İslami kıpırdanmanın dikkatlere ısrarla sunulması tesadüfi değil.
↧