Darbe kanlı yüzünü gösterdi. Yüzlerce ölü, binlerce yaralı. Sayı sürekli arttığı için rakam vermek zor. 100’dü 200 oldu. Orada da kalmadı. Giderek yükseldi. Darbeye direnen Mısır, kan gölü. Sadece Adeviye Meydanı’nda değil.Diğer şehirlerin sokak ve meydanlarında katliam var. Rahmet, mağfiret ayında. Kara gözlüklü darbeci General Sisi taraftarlarına ‘sokağa çıkın’ çağrısı yaptığında olacaklar belliydi. Çünkü bu ‘iç savaş’ demekti. Dünyanın hiçbir yerinde darbecilerin insafı yok. Silahı kendi halkına doğrultmaktan, tankı kendi vatandaşının üzerine sürmekten çekinmiyorlar. Halkın tepesine ‘balyoz’ gibi iniyorlar.Yaşananlar bütün çıplaklığıyla ekranlarda... İddia değil, söylenti değil. Ambulansa taşınan yaralılar, morglardan taşan kefene sarılmış cansız bedenler. Mısır ordusu, adına ‘baltacı’ denen vahşi çeteyi yanına alarak Mursi yanlılarına acımasızca saldırdı. Kalabalığı dağıtmak için değil, öldürmek için. Gerçek mermi kullandı. Keskin nişancılar hedef gözeterek vurdu. Mısır’da meydanlar ve sokaklar çığlık çığlığa. Söz konusu darbe olduğunda gayrısı teferruat. Darbecilerin değişmez kuralı bu. Canın, malın hiçbir hükmü yok. Gerekirse yüzlerce, binlerce can feda edilir. Yeter ki iktidar el değiştirmesin. Her darbe yapan ordu, düşmana karşı ürkek, kendi halkına karşı gözü kara. Vicdanı da kara. Darbelerle yoğrulan Ortadoğu coğrafyasının bahtı bu. İktidarı belirleyen sandık değil silah. Ortadoğu’nun değişmez kaderi. Bahar esintileri bir umuttu. Demokrasi rüzgârlarına dönüşebilecek miydi? Tunus, Fas derken Mısır sandıkla tanıştı. Esinti Şam’a kadar ulaştı. Ancak çok geçmeden rüzgârlar tersine döndü. Esed, halkıyla savaşa tutuştu. Çok adaylı seçime direndi. Mısır’da demokrasinin ömrü çok kısa sürdü. Sandıktan çıkan Mursi koltuğunda bir yıl ancak oturabildi. Yalancı baharmış meğer. Büyük umutlarla başlayan demokrasi deneyimi tanklarla son buldu. Ve sonrası kan, katliam... Yaralı bir ülke.Sadece Mısır değil, bugünlerde Tunus’un üzerinde de kara bulutlar dolaşıyor. İki gün önce muhalefet lideri Muhammed Brahmi suikasta kurban gitti. Beş ay önce de Şükrü Belayid vurulmuştu. İki farklı cinayette aynı silahın kullanıldığı anlaşıldı. Faili meçhul iki suikast tek silah. Ne kadar tanıdık değil mi? Mısır gibi karakış olmasa da bahar esintileri Tunus’ta soğuk esiyor. Darbeye karşı tavır koyamayan uluslararası sistem katliam karşısında da sessiz, endişesiz. Ne ABD’den ne Avrupa’dan ciddi tepki var. Washington ‘dur’ dese, Avrupa başkentleri ‘hayır’ dese darbeciler olduğu yerde kalır. Ve yüz geri koğuşuna geri döner. Onlara cesaret veren Batı’nın duyarsızlığı. Daha doğrusu örtülü desteği. ABD’nin desteği olmadan askeri darbe olabilir mi? Hele Ortadoğu’nun en önemli ülkesi Mısır’da...Arap Baharı gibi Batı’nın ‘demokrasi, insan hakları, özgürlükler’ söylemi de yalanmış. Mısır’da, Suriye’de, ne demokrasi, ne insan hakları ne de özgürlükler hatırlandı. Batılı ülkelerin İstanbul Gezi Parkı’nda 10 ağaca gösterdiği olağanüstü ilgi Mısır’dan esirgendi. Yüzlerce kişinin öldürülmesi de harekete geçiremedi. Uluslararası sistem demokrasi ile sınavında, değerlerle sınavında başarısız oldu. Mısır herkes için bir sınav... En duyarlı ülke Türkiye. İktidardan muhalefete siyaset darbecilere sert. Sokaklar hareketli. İstanbul ve Ankara ayakta. Namluyu halkına doğrultan darbecilere öfke var, katliama tepki var, vurdumduymazlığa itiraz var. Mısır sınavında yüzü ak ülkelerin başında Türkiye var. Keşke kanı durduracak güce sahip olsaydı.Mısır nereye? İç savaşa doğru maalesef. Ama darbecilerin ömrü uzun olmaz. Bir gün bile olsa demokrasiyi tatmış bir halk, baskıyla, korkuyla silahla yönetilemez. Yoksa yüz binler, milyonlar kurşunların önünde durur muydu?
↧