Dünya insanlara yetmez olmaya doğru gidiyor. Su yetmiyor, atmosfer yetmiyor, verimli toprak yetmiyor, enerji yetmezliğe doğru gidiyor. Bu, işin geneli. Fakir ülkelerde hiçbir şey yetmiyor. Özgürlüğün ve demokrasinin yetmemesi bir başka mesele... Amerika ve Avrupa dahil, geleceğe güvenle ve iyimserlikle bakamıyor; diğerlerinin halini düşünün.Sadece gençlerin değil, yetişkinlerin de canı sıkılıyor. Gençlerin canı hep sıkılır. Gezmek eğlenmek isterler, bir yandan da okuyup meslek sahibi olarak para kazanıp bir aile ve bir düzen kurmak mecburiyeti var. Sıkılırlar, kızarlar. Mutluluk paradır onlar için. Gençlerimiz şunu iyi bilmeli ki, önümüzdeki on yıllarda canları çok daha fazla sıkılacak. İdeoloji hülyaları bitti artık. Sihirli formül, kestirme yol yok. Kalb ile akletmenin itidal ve istikamet yolundan başka çıkar yol yok. Bunu bilmezler de mesela şu tiplere takılırlar: “Ene”si var, Everest tepesi gibi! Kelimeleri zehirli ok gibi kullanıyor, “bana ilişmeyin ha!” tehdidi açıkça hissediliyor. Neyi ne kadar bilip bilmediği tam anlaşılmıyor; fakat düşünmeyi bilmediği çok açık. Böyle tipler çok vardır, hele bir tanesi bayağı ünlendi. Özellikle seçtiği soyut ve müphem alanda, düşünce yanlışı kadar bilgi yanlışı sırıtmaz. Zaten öyleleri böyle bir belirti vermeyici üsluba sığınma kurnazlığını da gösterir.“Bulanık sular derin görünürmüş” sözünün somut örnekleri çoktur. Derin zannedersin, içine doğru yürüyünce diz kapağında su biter ve çamura batarsın. Ondan sonrası bataklıktır. “Vuzuh” berraklığı üzerinde bunun için sık dururum. Dibini göremezsin, ama gördüklerin hep berraktır. Vuzuhtan kaçış, gerçek düşünceden kaçmanın tezahürü olan bir kolaycılık hilesidir çoğu zaman. Ayetle belirtilen “insana kendini unutturma” İlahî takdirinin bir tezahür örneği de budur. Böyle bir hal içinde yazılmış çok eser var ve ne yazık ki ilgi görüyor, anlaşılamamasına rağmen de ciddi negatif etkilenmeler oluşuyor. Nihilizm çok süslendi. Ciddi düşünce, önce düşüncenin metodu üzerinde düşünmekle başlar. Ayarları iyi yapılmamış cihaz (makine) iyi çalışmaz. Zamanla önemli arızalar çıkarır. “Avare akıl” da öyledir. Ha bire taklalar atar, bir santim doğru yolculuk mesafesi alamaz.Geçenlerde belirtmiştim, matematik herkese zor gelir. Niçin? Ezber götürmez, bahis atlamasını kabul etmez, bütün verilerin kuşatılmasını gerektirir; kısacası hiç ihmal götürmeyen bir bütünlüğü vardır. Sözel derslerde de aslen aynı özellikler vardır, bundan dolayı haddizatında daha zordur ama, sözel dersler, bütünlüğü matematik gibi müşahhas icbarlara bağlamaz, ezbere açıktır... Lisede ciddi bir raporlu devamsızlığım vardı. “Felsefe-psikoloji-sosyoloji” hocası olan hanım beni derste ayağa dikip “ne kadar zamanda hazırlanırsın” dedi ve ben bunu herkesin yanında lütufta bulunur gibi söylemesine kızdım. “Yarınki dersinizde hazır olurum” deyiverdim. “Yaaa!” deyip sustu. Ertesi gün imtihana kalktım, bir saat boyunca her şeyi sordu, Nurettin Topçu hocadan öğrendiklerimle cevapladım. Ders kitabının ezberini kullanmadığım için, söylediklerime doğru da yanlış da diyemedi ve not atamadı! “Kitaptan da çalış” diyebildi sadece ve hayretle. Ben o meseleleri Nurettin Topçu hocadan matematik bir disiplinle öğrenmiştim, ezberle değil.Kur’an’da 19 falan gibi şifre keşifleri yapmaya kalkışmayın kardeşim, “kalb ile akletmenin” usulî hikmetlerini arayın. Asıl matematik disiplin ayarı ve işarı orada. Buna Pascal yaklaşmış, sen küçük bir aşinalık bile kuramamışsın. Riyazi sezgi, kalb ile akletmenin Frenkçe benzeridir diyebiliriz. Bizdeki muhkem ifadesi şöyle verilebilir: Kalbiselim’i olmayanın aklıselim’i de, feraseti de, tefekkürü de, etiği de, estetiği de olmaz.
↧