Yaz tatillerini öğrencilerin değerlendirmesi adına büyük hizmetler gören ve pek çok gencin yetişmesine vesile olan Edremit’teki Ambarlı kampının önemi büyüktür. Kıbrıs Barış Harekatı sırasında da biz Edremit kamplarından Kızılkeçeli kampındaydık. Gece karartmalarının olduğu günlerde arkadaşlarımız Kıbrıs ile ilgili güzel rüyalar da görüyorlardı.O günler ile ilgili olarak şâhit olduğum bir-iki olayı anlatmak istiyorum:Biz Ahmetli kampında iken sabah namazı için abdest alıyorduk. Bir arkadaşımız, “Bu gece rüyamda Edremit kampını gördüm. Hocaefendi’nin çadırından bir cenaze çıktı!..” dedi. “İnşaallah, Hocaefendi’nin uzun ömürlü olacağına işarettir.” dedik.Sabah kahvaltısı yaparken Yusuf Pekmezci ağabeyden bir haber aldım. Hemen İzmir’e gittim. Vakıflar genel müdür yardımcısı olan İhsan Emci Bey haber göndermiş, beni Manisa’da Vakıflar yurduna müdür yapmak istiyormuş. Benim de bütün arzum öğretmen olmak… Gidip Hocaefendi’ye bir danışayım diye hemen garajın yolunu tuttum. Öğleden önce Edremit’e ulaştım. Doğruca Hacı Arif Çağan ağabeyin dükkanına gittim. Kampa giden olup olmadığını soracaktım. Ama o beni görünce, “Hâkim beyin vefatını nereden duydun?” dedi. “Ne?.. Hakim ağabey vefat mı etti?” dedim. “Haberin yok mu? Gece kalp krizi tutmuş. Evinde yalnızmış… Remzi Yurtsever Bey, hastaneye götürmüş ama krizden kurtulamamış.” dedi. Ben de geliş sebebimi anlatınca, “Otur burada, zaten Hocaefendi de cenaze namazı için buraya gelecek.” dedi. Biraz sonra Havranlı olduğunu zannettiğim Nureddin Hoca geldi. Hoş sohbet bir insandı. Dedi ki: “Bir zaman Amerikalı zengin bir karı-koca gemi ile seyahat ederken gemi batmış onlar da vefat etmişler. Mirasçılar kavga etmiş ve bir türlü mirası bölüşememişler. Adamın mirasçıları, ‘Kadın önce ölmüştür. Bütün miras kocaya kalmıştır’, diyormuş. Öbürleri de aksini iddia ediyorlarmış. Kendi hukuklarında bir çözüm bulamamışlar. Acaba İslam hukuku buna ne der diye araştırınca, bizden şöyle bir cevap çıkmış: ‘Nasıl olduğunu kesin olarak bilmemekle beraber, aslında erkek daha güçlü ve dayanıklı olduğu için muhtemelen suya ve boğulmaya karşı daha çok direnmiş ve dayanmış ve daha sonra vefat etmiştir.’ Bu izah onlara da makul gelmiş.”Biz böyle sohbet ederken, merhum hâkim ağabeyin oğlu ile kızı geldi. Ağlıyorlardı… Onlarla morga gittik. O sırada Bursa’dan dayıları merhum Sami Pala geldi. Onlar morga girdiler biz dışarıda kaldık. Bakıyorlar hâkim bey gülümsüyor adeta… Sami ağabey yeğenlerine “Bakın babanız gittiği yerden çok memnun ki, canlı gibi ve gülümseyip duruyor!..” diyor. Onlar da ağlamayı bırakıyorlar. Namazdan sonra cenazeyi mezarlığa götürüyoruz. Çok kalabalık bir cemaat var; sanki dağ-taş insan… Çok sevilen bir insandı… Bir arkadaş yanıma yaklaştı, “Hâkim ağabey, misafir olarak kampta bulunuyordu. Kampta kalb krizi tuttu. Çadırdan alınıp hastaneye kaldırıldı.” dedi. O zaman arkadaşımızın rüyasının mânasını anladım.Cumhuriyet gazetesiyle, İzmir Yeni Asır gazetesi kamplar aleyhine yayınlar yapmışlardı. Ben de yedek subay okuluna gideceğim; askerliğim başlıyor. Çantamı hazırladım ve onu, kaldığım çadırın girişine koydum. İkindi namazımı kılıp gideceğim. Namaza durduk polisler ve askerler kampı bastı… Çadıra giremedim. Ama yüzbaşı doğruca bizim çadıra gitti; araştırmaya oradan başladı. Benim çantayı görmedi. Çünkü diğerlerini çağırdı. Hatta Kur’an kasetleri üzerindeki yazılardan “Kim bu Mustafa İsmail ve Abdüssamet; buraya gelsinler!..” dedi. “Mısır’da!..” deyince “Dalga geçmeyin haddinizi bildiririm.” diye de tehdit etti…
↧