Bugün dünya siyasetinde öne çıkan en önemli gelişmelerden birisinin ABD ve Rusya arasında baş gösteren gerilim olduğuna fazla şüphe yok.Nitekim bu husus özellikle ABD tarafından açıkça dile getiriliyor. Bu çerçevede, Başkan Obama önümüzdeki ay Rus lider Putin ile birebir yapacağı görüşmeyi iptal etmiş bulunuyor. İptalde şüphesiz Rusya’nın Amerikan NSA kurumunun önemli sırlarını ifşa eden Edward Snowden’a Rusya’da geçici sığınma hakkı tanımasının önemli rolü var. Zaten Obama yönetimi bunu açıkça söylüyor.Ne var ki, Snowden faktörü tek başına gerilimi ortaya çıkarmış da değil; gerilimin bir geçmişi, birikimi var. Bunların toplamı da bugünkü gerilimi ortaya çıkarmış, ikili ilişkileri daha da limoni hale getirmiş bulunuyor. Söz konusu geçmiş ve birikimin oluşmasında şüphesiz Rus lider Putin’in tavrı ve rolü önemli ve belirleyici olarak tezahür ediyor. Nitekim bunu Obama da açıkça söylüyor, Putin’in Amerikan karşıtı söylemine, Soğuk Savaş’ı hatırlatan tavrına ve geçmişe dönük düşünce tarzına dikkat çekiyor.Obama, Putin’e bu eleştirileri getirirken selefi eski Devlet Başkanı Dmitri Medvedev’i de övüyor, onun döneminde ikili ilişkilerde önemli ilerlemeler kaydedildiğini ifade ediyor. Gerçekten de Medvedev döneminde ikili ilişkilerde fazla bir ihtilaf ve gerilim söz konusu olmamıştı. Bunda da şüphesiz Medvedev’in liberal-demokrat dünya görüşü, genç oluşu, Sovyet dönemine özlem duymaması, Rusya için daha sivil, daha demokrat bir düzeni arzulaması gibi faktörler rol oynamıştı.Hatırlayalım, Libya’ya BM-NATO müdahalesinin önünü açan 1973 sayılı BM kararının çıkması, o zaman devlet başkanı olan Medvedev’in karşı çıkmaması sayesinde gerçekleşmişti. Her ne kadar Rusya daha sonraları bundan pişmanlık duymuş olsa da sonuçta Libya müdahalesi böyle gerçekleşmişti. Daha sonraları ise bu kararın pişmanlığı ile Putin BM’nin Suriye ile ilgili karar tasarılarını Çin ile birlikte 3 defa veto etmişti. Bu da şüphesiz Medvedev ile Putin arasındaki farklardan birisi olarak kayda geçmişti. Bugün Putin, Suriye konusunda devlet başkanı olarak son sözü söylüyor ve her bakımdan Batı ve Amerikan kampı ile ters cephede bulunuyor ve bunda kararlı durmaya devam ediyor.Suriye meselesi bugün ABD-Rusya ilişkilerinin önemli gerilim noktalarından birisi olarak ortada duruyor. Buna ilaveten mesela, Avrupa’ya kurulacak füze savunma sistemi ya da füze kalkanı da bir başka önemli gerilim ve ihtilaf konusu olmaya devam ediyor. Belki de bu konu bugünkü gerilimin merkezinde bulunuyor. Zira Rusya hem Medvedev hem de Putin döneminde bu konuda çok sert, tavizsiz bir tavrı savunup duruyor, kalkana şiddetle karşı çıkıyor. Bunun altında yatan sebep de şüphesiz Rusya’nın klasik NATO ve ABD’ye dönük şüphe ve korkuları. Rusya, bugün çeşitli programlarla daha da geliştirmeye ve güçlendirmeye çalıştığı nükleer caydırıcılık gücünün kalkanın devreye girmesiyle büyük ölçüde devre dışı kalacağını, bunu da asla kabul etmeyeceğini söylüyor.İran’ın nükleer programı, START denen stratejik nükleer silahların azaltılması, kontrolü ile ilgili konular, karşılıklı casusluk faaliyetleri, insan hakları, Rusya’daki STK’lar, ticari problemler, Kuzey Kore meselesi gibi konular da şüphesiz gerilimin devamına katkı sağlıyor. ABD gerilim konularını şimdilik ele almayacağını ve geniş çerçevede Rusya ile ilişkilerini yeniden değerlendireceğini açıklamış bulunuyor. Bu da şüphesiz gerilimin devam edeceği; bunun ancak Rusya’nın herhangi bir olumlu adım atması halinde değişebileceği anlamına geliyor. Ne var ki, özellikle Putin’in tavrı göz önüne alındığında bunun görünür gelecekte pek mümkün olamayacağı anlaşılıyor. Sonuçta, Putin malum ABD ve Batı karşıtı söylem ve icraatlarıyla başta ABD-Rusya ilişkileri olmak üzere ve diğer bakımlardan da Rusya’yı dünya siyasetinin merkezindeki önemli bir konuma yeniden çıkarmış ya da yükseltmiş bulunuyor. Zaten amacı da buydu.Diğer yandan, gerek Suriye meselesi ve gerekse füze kalkanı dolayısıyla Türkiye de gerilimin bir yerinde bulunuyor elbette. f.ertan@zaman.com.tr
↧