Neyse ki çok sık olan bir şey değil: Bir ihtilafta baskın çıkmasını umduğunuz tarafların hepsi sersefil başarısızlığa uğrarken, tüm ‘kötü adamlar’ üstün geliyor.Uzun süredir Suriye’de olan bu, olumlu bir işaret görmek son derece güç, zira baskıcı, gaddar güçler kendilerini güçlü biçimde kabul ettirdiler. Mısır’da ise bu mutlak umutsuzluk noktasına ulaşmak için altı hafta yetti.Kazanan kötüleri kısaca özetleyelim: (Her türlü uzlaşmayı reddeden, Mısırlıların çoğunu Müslüman Kardeşlerin ezilmesi gerektiğine ikna eden ve kasten daha fazla şiddeti tetikleyen) Mısır ordusu; (değişimin kendi ülkelerine de geleceğinden korkan) reform karşıtı Arap otokratlar; (seçimli demokrasiyi reddetmek için yeni bir gerekçeye kavuşan ve sadece silahlı direnişe inanan) tüm dünyadaki şedit cihatçılar.Kilit hataların sorumluları kimler? Benim gözümde üç suçlu var: Mısır’daki sözde liberal muhalefet, Müslüman Kardeşler (MK) ve Obama yönetimi.3 Temmuz’dan beri olan biten, her şeyden önce, devrik cumhurbaşkanı Mursi’nin güya demokrat muhaliflerinin ahlaken ve siyaseten vefat ilanıdır. MK’den o kadar nefret ediyorlardı ki, orduyu müdahaleye çağırdılar ve Mübarek döneminin egemenlerinin tüm dalavere ve manipülasyonlarını kabul ettiler. Eski düzeni uyumlulaştırarak, bunca zamandır mücadelesini verdikleri aşamalı reformları elde etmeyi umdular. Ama ordu tek amacının Mübarek tarzı güvenlik devletini yeniden kurmak olduğunu net biçimde gösterince, şeytanla yaptıkları anlaşma geri tepti. (İnternet ve sosyal medyada The Arabist diye bilinen) bağımsız analist İssander el Amrani, liberal kampın taktikleriyle ilgili sert bir eleştiri kaleme aldı. Liberal yanılsamaların hepsini gözler önüne seren The Arabist, iflah olmaz MK karşıtlarının çoğunluğunu, bilinçli biçimde, İslamcı kampın geniş kesimlerini kanun kaçaklarına dönüşmeye doğru itmekle suçladı.Sorun şu ki, bu manevra gayet başarılı olabilir, zira görüldüğü kadarıyla, MK hazırlıksız yakalandı ve bu sıradışı şartlarda son derece zor olmakla birlikte, kendi içinde uyumlu bir karşılık vermeyi beceremedi. Barışçı oturma eylemleriyle özellikle Mısır dışında saygı kazandı, ama geçen hafta aşırı şiddetle bastırılmanın ardından dizginler kimsenin elinde gözükmüyor. Eski liderlik hapiste, hareketin içindeki ılımlılar savunmaya çekildi ve pek çok genç militan kışkırtmaya gelmeye ve şiddete şiddetle karşılık vermeye istekli. Ordu tam da bu son senaryonun gerçekleşmesini umuyor ki, MK’nin işini kesinkes bitirebilsin.Mısır felaketinin baş yabancı sorumlusunun ABD hükümeti olduğuna şüphe yok. İlkin, Obama, ordunun yönetime el koymasını darbe olarak tanımayı reddetti ve kanlı bastırmadan sonra bile Mısır’a ABD yardımının kesilmesi çağrılarını geri çevirdi. Böyle yaparak, ABD Başkanı, hem Mısırlı generallerin hem Mısır ve dünyanın başka yerlerindeki İslamcı radikallerin ekmeğine doğrudan yağ sürdü. Reuters’ten David Rohde’nin isabetli biçimde formüle ettiği gibi: “Obama’nın katliamlara şu ana dek verdiği tepki, cihatçıların yıllardır adam toplamada kullandıkları savları doğruluyor. En sert çizgideki militanlar, uzun zamandır, ikiyüzlü Washington’ın Amerikalı, Avrupalı ve İsraillilerin hayatlarını takıntılı biçimde korurken, Araplarla Müslümanların ölümlerini genelde umursamadığını söyleyip duruyor.’’Ya Türkiye? Başbakan Erdoğan en sevdiği şeyi yapmakla meşgul: Farklı oyuncular arasında hiçbir ayrım gözetmeksizin, ahlaki üstünlüğe el koymak. ABD yönetimini yaptığı pek çok yanlış için fırçalayabilir, ama bu yüzden Obama’nın katliamlardan Mısır ordusu lideri el Sisi kadar suçlu olduğunu iddia etmesi manasızdır, tabii eğer tek amacı içerdeki Amerikan karşıtı hissiyata oynamak değilse. Batı medyasını Kahire’deki kanlı olayları yeterince haberleştirmemekle suçlamak, aynı gün ABD ve Avrupa’daki tüm büyük gazeteler dehşetle ilgili sayfalar dolusu haber yapmışken hem gülünç duruma düşmek hem de abesle iştigaldir.Vah Mısır vah. Vah Arap aleminin geri kalanındaki demokratlarla reformcular vah.
↧