Hatırlayanlar olacaktır. Başlık, Cennetin Krallığı filminin son cümlesinden. Haçlıları yenilgiye uğratan Selahaddin Eyyûbi Hazretleri, öyle insanca davranır ki, düşmanları hayrette kalır. Onların şaşkınlığını gidermek için Sultan Selahaddin, “Ben Selahaddin; Müslüman’ım.” der.İslam’ın, insaniyete nasıl bir derinlik kazandırdığı, final sahnesinde tek cümle ile ve “İşte sinema bu!” dedirtecek netlikte ortaya konulur. Konu Mısır olunca akıllara ilk gelen Hz. Musa ve Harun (aleyhime’s-selam) oluyor. Bu iki ismin telaffuzu ile, aynı zamanda olayın perde arkasına güçlü bir mesaj da gönderiliyor. Yaşanan hadiselerin yüreklerimizde yaktığı ateş, ilk anda Hz. Musa-Firavun meselesini hatırlatsa da, biliyoruz ki yaşananlar sadece Mısır ve İhvan meselesi değildir. İhvan kadar Hamas, Hamas kadar da AK Parti iktidarı meselesidir.AK Parti “ilkesel” olarak seçilmişlerin yanında yer almayı tercih etmiş olmakla beraber, darbenin ve katliamın arkasında yatan zihniyete göre “ülküsel” olarak da onların yanındadır. Asıl problem olan noktalardan birisi budur. Diğeri de halkın AK Parti-İhvan-Hamas’ı seçiyor olmasıdır. Dolayısıyla da demokratikleşmenin sağlıklı bir şekilde gelişmesinden kimlerin zararlı çıkacağı açıktır. Bu durum, meselenin ülkü boyutuna karşı olanlarla, iktidar boyutundan endişe duyanları darbe ve katliamın arkasında birleştiriyor.Dikkatlerden kaçmaması gereken bir başka husus da Brezilya’nın durumudur. Türkiye ve Brezilya’da eşzamanlı yaşanan protesto olayları gösterdi ki, mesele sadece Ortadoğu ve İslamiyet’le sınırlı değildir. Aynı zamanda ekonomisi yükselen ülkeler ve bu ülkelerin “Dünya düzeninde ben de varım.” deme isteğini bertaraf etme problemidir. Mısır’da ordu ile yapılmak istenen iktidar değişikliği, Türkiye ve Brezilya’da -böyle bir imkân şimdilik bulunmadığı için- sokaklardan ve meydanlardan yapılmak isteniyor. Türkiye’deki “sıcak sonbahar”la eşzamanlı olarak, Brezilya’da protestocuların 7 Eylül’de tekrar toplanacağı konuşuluyor.Brezilya Dışişleri Bakanı’nın, Mısır büyükelçisini çağırarak bilgi alması ve büyükelçiye “ülkede şiddetin kesilmesi ve sivillerin can güvenliğinden geçici hükümetin sorumlu olduğunun hatırlatılması” Brezilya’nın durduğu yeri koruduğunu gösteriyor. Brezilya dış politikasında önemli bir yeri olan savunma bakanının, yarın Türkiye’ye yapacağı ziyaret de bu açıdan konjonktürel olarak ehemmiyet arz ediyor. Mursi, mayıs ayında Brezilya’yı ziyaret etmiş ve bu ziyaretten, Türkiye-Brezilya arasında gelişen sıcak ilişkilere Mısır’ın da dahil olabileceğine dair intibalar oluşmuştu. Şimdi Mısır’da yaşananlar, geniş açıdan bakınca Brezilya ve Türkiye için de çanların çalması manasına geliyor. Bu durumda, şuuraltını okumak isteyenler için, güç dengesizliğinin itirafı olarak algılanabilecek, “Bir Musa çıkar” mesajından ziyade, bölgenin bir Selahaddin’e ihtiyacı vardır.Kendi adıma, Selahaddin Eyyûbi Hazretleri’ne ait bilgileri yetmişli yıllarda Fethullah Gülen Hocaefendi’nin vaazlarından edindim. Benim için o, Haçlı istilası karşısında sorumlu bir kişi olarak gülmeyi unutmuş, derin bir dava adamıydı. Düşmanın kuvvetine rağmen mutlaka başarılması gereken vazife, ona dünya zevklerini unutturmuştu. Hoca, cuma hutbesinde tebessümün sünnet olduğundan, tebessüm etmenin sadaka olduğundan bahsederek, Sultan’ın biraz olsun efkârını dağıtmak ister. Namazdan sonra Hazreti Selahaddin, “Hocam! Galiba beni kastediyorsun. Söyle Allah aşkına, İslam âlemi bu durumdayken, ben nasıl gülebilirim?” der.Evet, Allah (celle celalüh) hükmünü verecektir ama bence bu hüküm Musa temennisini değil, Selahaddin azmini ve iradesini beklemektedir. Faziletini Haçlılara bile itiraf ettirecek bir Selahaddin’i...
↧