PKK’nın silah bırakma sözünün “bir aldatmacadan ibaret” olduğu tezini, giderek zayıflasa da hâlâ dile getirenler var. Geri çekilmenin % 20’yi aşmadığı bilgisi, bu tezi desteklemek için kullanılıyor.Başbakan’ın ve hükümet sözcülerinin beyanlarına dayandığı için bu bilgi resmî nitelik taşıyor. Daha ötesi, şehir merkezlerine silah takviyesi yapıldığı ve daha sıkı bir gerilla eğitimine ve kitleselleşmeye geçildiği öne sürülüyor. Yaygın bir kitlesel şiddet beklentisi zihinlere yerleşiyor ve kafalar karışıyor. PKK’nın altı ay önce bıraktığı yerden askerî hedeflere saldıracağı ihtimalinden başlayarak, şehirlerde silahlı kitlesel şiddet eylemlerine girişeceği veya topyekûn bir iç savaş başlatacağı yönünde hepsi de “şiddet” yüklü varsayımlar üzerinde duruluyor. Tek seçenek, farklı dozlarda ve ebatlarda şiddet yüklü bir gelecek. Peki ne kadar doğru?30 yıl boyunca devlet, sadece askerî-sivil kayıplar vermedi. İnandırıcılığı ve itibarı da, mekanik psikolojik harekât teknikleriyle üretilen propagandalar için heba edildi. Dikkat edin, barış laflarıyla birlikte Türkiye Cumhuriyeti Devleti Kürt vatandaşları nezdinde itibar kazanmaya başladı. PKK ise, 30 yıl boyunca ilk defa bu sene, meşrû bir zeminde propaganda faaliyeti yürütüyor ve hızla kendi tabanında itibar kaybına uğruyor. Devlet’in geri çekildiği, PKK’nın da boşluğu doldurma adına çok ilerleme kaybettiği propaganda savaşına, silahın olmadığı dengeler içinde bakmaya henüz alışamadık. Silahsız bir PKK, elbette bazıları için çok sevimli; ama tırnakları ve dişleri sökülmüş bir kurttan kim korkar? PKK’nın içinde silah çağrışımı bulunan bütün tehditlerini, bu geçiş evresinde silahın sağladığı avantajlara derin bir özlem ve hayalî bir silahlı propaganda örneği olarak yorumlamayı deneyelim.Silaha odaklananlar ve böylece PKK propagandasının menzilini artıranlar bir şeye dikkat etmeli. Silah siyasetin gerektiğinde kullandığı bir araçtır. Aslolan silahı kullananlar ve silah kullanmaya karar verenlerdir. Şartlar uygun olduğunda silahı bulmak her zaman mümkün olduğuna göre, silaha değil siyasî süreçlere odaklanmamız lâzım. Silah, PKK siyasetinin veya bu döneme özgü stratejisinin neresinde?Silaha odaklandığımız için değişen şartları, dengeleri ve ortaya çıkan yeni sorunları ve ihtiyaçları gözden kaçırıyoruz. PKK, Rojawa’da El Nusra militanlarından ziyade, düpedüz ve doğrudan doğruya KDP’ye yönelik operasyonlar yürütüyor. Suriye Kürtleri ağırlıklı olarak KDP uzantısı, yani Barzani yanlısı siyasî gruplara bağlı; PKK Türkiye’deki gücüne göre PYD ile Suriye’de çok daha marjinal durumda. Baas rejimi ile geleneksel dostluk ilişkisi, bu marjinalliğin temel sebebi. Buna karşılık, iç savaşın şiddet yüklü atmosferinden istifade ederek ve silah üstünlüğünü devreye sokarak rakip Kürt hareketlerini ortadan kaldırıyor. PYD militanları bol bol KDP’li tutukluyor. Suriye, silahın namlusuna uygun bir hedef ve bütün dinamikler PKK’ya (Kürtlere değil) tarihî bir fırsat sunuyor. Erbil’de yapılacak Kürt konferansını bu gözle takip etmelisiniz.Terör sona erer ermez Güneydoğu’da arazi ihtilafları (Vahdettin İnce, buna “bir tutam ot için” diyor) kanlı cinayetlerin sebebine dönüştü. Kürt sorununun veya terör sorununun üstünü örttüğü ve herhangi bir etnik temeli olmayan sorunlar çoğalıyor. PKK, ister istemez bu sorunlara taraf olunca, şiddet siyasî amaçlarından uzaklaşıp özelleşmeye başlıyor.PKK’nın sıkıştığı zaman, büyük şehirlerde sivil-kitlesel eylemlere girişme potansiyeli var. Militanlarını bu eylemler için ikna etmesi ve eğitmesi beklenen bir gelişme; ama silahlı şiddetin gerekçeleri PKK ile hedef kitlesi arasında derin bir uçurum oluşturmaya aday. PKK propagandası, artık bir etnik sorunu değil, salt çıplak bir iktidar mücadelesini temsil ediyor.
↧