Artık netleşti ki, mesele, Suriye’de geçen hafta yüzlerce masum yurttaşın öldürülmesinde kimyasal silah kullanılıp kullanılmadığı değil, bunun sorumlusunun kim olduğu.Suriye hükümeti ile yabancı destekçileri, Rusya ve İran, korkunç saldırının gerçekleştiğini kabul ediyor ama suçu Esed karşıtlarına atıyor. ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’nin pazartesi günkü sert konuşmasıyla Washington’ın kararını verdiği ve Esed rejimini sorumlu tuttuğu da artık netleşti. Geriye kalan soru işareti, Kerry’nin deyimiyle “ahlaka aykırı” ve “alçakça suça” karşı Obama yönetiminin askerî karşılık verip vermeyeceği değil, ne zaman ve hangi araçlarla vereceği. Zira bunun cezasız bırakılmaması gereken uluslararası hukuk ihlali olarak değerlendirilmesi, ABD’nin BM’den yetki almaksızın eyleme geçmesine izin veriyor.Öyleyse seçenekler neler? Eylemin zamanlaması hâlâ belirsiz ve büyük oranda, ABD’nin elinde bulunduğunu iddia ettiği kanıtların ne kadar sağlam olduğuna bağlı. Amerikalı yetkililer, Esed güçlerinin kimyasal silah kullandığı tezini güçlendirecek bilgileri tez zamanda açıklayacaklarını vaat etti. ABD ile müttefikleri, öngörülen operasyonun yasal temelinin gerçekten ne olduğunu ayrıntılarıyla ortaya koymaları yönünde de baskı altında. James Blitz’in Financial Times’ta dile getirdiği gibi: “NATO’nun 1999’da Sırbistan’ı bombalamasındaki gibi, sivilleri ‘koruma hakkı’ mı temel alınacak yoksa kimyasal silahların kullanımını yasaklayan uluslararası sözleşmelerin ihlalini önleme gereği mi?’’ Yanlış bir şekilde, ABD’nin ne isterse yapabileceğine inananlara işin yasal tarafı ayrıntı gibi gelse de, Almanya gibi gönülsüz NATO üyelerini ve Washington’ın kurmak istediği geniş koalisyonun diğer potansiyel üyelerini ikna bakımından bu kısmı yerli yerine oturtmak önemli. Son olarak, ABD, büyük ihtimalle, şu sıra Suriye’de kimyasal silah izi arayan BM denetçileri ülkeyi terk edene dek beklemek isteyecek.Şimdiki halde, çapı ve süresi sınırlı operasyon, en tercih edilen seçenek gibi gözüküyor. Washington Post ve diğer kaynaklar, Akdeniz’deki Amerikan savaş gemilerinden ateşlenecek Cruise füzelerinin, hava savunma sistemlerinden kilit önemdeki altyapıya ve hatta Savunma Bakanlığı ile Şam’daki diğer idare merkezlerine dek uzanan bir dizi askerî hedefi vurmasına atıf yapıyor. Amaç, Esed’in ordusunun belini bükmek ve gelecekte kimyasal silah kullanımını imkânsız hale getirmek. Ülkeye dağılmış halde depolanmış silahların bizzat hedef seçilmesine ihtimal verilmiyor. Çoğu analist, Obama’nın en fazla Esed’in bir bileğini hafifçe bükmek ya da bu metafor uyarınca, bir kolunu kırmak istediği konusunda hemfikir. Amerikalılar ile müttefiklerinin sahadaki güç dengesini kökünden değiştirmesi ve rejimi yıkmasını kimse beklemiyor.Bu, Türk hükümetinin tercih ettiği ve bastırdığı seçenek olan Suriye’nin en azından bir kısmının uçuşa yasak bölge ilan edilmesinin, muhtemelen planlara dâhil olmadığı anlamına geliyor aynı zamanda. ABD Genelkurmay Başkanı General Martin Dempsey, kısa süre önce, böylesi bir operasyonun hem çok karışık hem de çok pahalı olacağını söyledi. ABD’yi Ortadoğu’da bir başka ucu açık maceraya sokmaya her daim gönülsüz Obama’nın, baş askerî danışmanının sözünü dinlememesi, akla yatkın değil.ABD’nin Suriye saldırısının kısıtlı çapı ve uçuşa yasak bölgenin olası yokluğu, Amerikan bakış açısından anlaşılır olsa da, Türkiye açısından önemli artçı etkiler barındırıyor. Herkes, Suriye’ye düzenlenecek askerî operasyonda, Amerikalılara hava üslerini kullandırmaktan sahada Suriye muhalefetiyle iyi ilişkilerinden faydalandırmaya kadar, Ankara’nın önemli rol oynamasını bekliyor. Ama Ankara, ABD’yi, Cruise füzesi saldırılarıyla Suriye’nin misilleme yapma gücünü garantili imhaya ikna etmeyi başaramazsa, Türkiye’nin başı Suriye ve müttefikleriyle büyük belaya girer. Türk askerî tesislerinin Suriye füzelerinin hedefi haline gelmesinin yanı sıra Şam’ın, Reyhanlı’da olduğu gibi, sivil hedeflere yeni terörist saldırılar düzenlemekten çekinmeyeceğinden emin olabilirsiniz.Tüm bu sebeplerden, Türkiye’nin Amerikalıları Esed’i sert ve etkili vurmaya ikna etmeyi başarması, son derece önemli. Askerî kampanyanın Türkiye açısından en tehlikeli sonucu, Şam’da yaralı bir diktatörün, kendisine karşı birlik olmuş komşusundan intikam almayı kafasına koyması olur.
↧