Ne ilk maçın skoru, ne de bugün açıklanacak CAS kararı Beşiktaş taraftarının renk aşkını etkileyebilmiş. Onlar gitmesi dert, dönmesi başka bir dert olan Olimpiyat Stadı’nı tamamen doldurmuşlardı. Tromsö, ilk maçta galip gelse de hiçbir döneminde Beşiktaş’a ciddi rakip olabilecek bir takım değildi. Bir de en iyi adamlarını satmışlar, kadroları daha da zayıf bir hale gelmişti. Zaten Olimpiyat’ta 25. dakikaya kadar top rakip yarı alanda sıkışıp kaldı. Maç, yarım sahada 18 futbolcu ile oynanmasına rağmen Siyah-Beyazlı takım sonuca erken gidemediyse bunun en büyük nedeni topun kenarlara çekilmemesiydi. Zira orta alanda topla adım atacak, ileri gidecek boşluk bulmak zordu. İkiye birlerle adam eksiltmeyi düşünmediklerinden topla giden, duvara çarpıp geriye dönüyordu. 36’da Gökhan Töre toptan kopup arkadaşlarına servisi düşünse ilk ciddi atak sayıya dönüşebilirdi. İlk yarının ikinci bölümünde misafir takım, yarı alanından uzun toplarla çıkarken defans güvenliğini de hiç ihmal etmedi. Böyle bir rakip karşısında çift ön lkibero ile oynamanın anlamı ne olabilirdi Slaven Bilic’e sormak gerekir. İlk yarı böyle bir kısır döngü içerisinde golsüz kapandı. İkinci yarıda sahada Ersan Gülüm’ün yerine daha baştan sahada olması gereken Oğuzhan vardı. Atiba sol beke geçmiş, Oğuzhan, Veli ile birlikte onların da önünde Fernandes hücuma dönük görev yapmaya başlayınca oyuna da futbol adına önemli değişiklikler geldi. Nitekim 51 ve 56’da Almeida ve Oğuzhan’la gelen goller skoru olması gereken duruma getirdi. Sonrasında Tromsö, CAS kararı filan beklemeksizin elenmemek adına son yarım saat iki oyuncu değişikliği de yaparak Beşiktaş üzerine gelmeye başladı. Siyah-Beyazlı defans hattı bu bölümde dikkatliydi ve rakip forvetlere gol şansı vermedi. Almeida–Enaramo ile Gökhan–Muhammet ile yer değiştirirken oyunu kontrolünde götüren Beşiktaş orta alanda top tutamadı. Enaramo’nun etkisizliği rakibin hücuma çıkışını kolaylaştırdı. Kulübe geldiği söylenen bugünkü kura çekimine gelinmemesi şeklindeki dedikodu, umarız doğru değildir.
↧