Itrî’nin segah makamında, bir çift kanat takıp insanı Maverâ’ya götüren Tekbir’i bu tarafta dursun; elindeki kör bıçakla Müslümanların boğazını kesen öbür Müslüman’ın getirdiği Tekbir’i de tam karşısına yerleştirin.Her ikisi de Allah’ın birliğini ilan etmiyor mu? Arada dev gibi bir uçurum var. İkisi arasında, hiçbir ulvî gayenin kapatamayacağı mesafeler yarın ABD, İngiliz ve Fransız donanması eliyle kapatılacak. Suçlu kim? Batı mı?Sadece Ramazan’da Irak’ta binden fazla Müslüman öldürüldü. Yine Allah’ın birliğine ve Hz. Muhammed’in risaletine şahadet edenler marifetiyle. Önceki gün Bağdat’ta kalabalık bir lokantaya giren intihar bombacısının son sözü “Allahu ekber” olmuş. Müslümanların Müslümanlara karşı sürdürdüğü “Mukaddes Cihad”lar, İslâm coğrafyasını mezbahaya çevirdi. “Siyonist İsrail”i, “Emperyalist ABD”yi Müslümanları birbirine düşürmekle suçlamak, bunca kanın sebebini açıklamaya yetiyor mu? Tamam hepsi için Batı’yı suçlayalım ve mahkûm edelim. O zaman kan duracak mı? Müslümanların basiretine rastlayan var mı?İlk defa halkı Müslüman olan bir ülkeye, Batı’nın askerî müdahalesini derin bir soluk alarak bekliyoruz. 15 asırlık İslâm tarihini bütünüyle önünüze serin. Bugün yaşamakta olduğumuz rezaletin bir benzerine hiçbir dönemde rastlayamazsınız. Birbirini kesen, doğrayan, zehirleyen tarafların sorumlusu Batı mı? Bırakın aynı kıbleye baş koymayı; insanlığı nereye koyacaksınız?ABD’si, Avrupa’sı Suriye’ye güle-oynaya müdahale etmiyor. Onların da karşı koyamadığı bir mecburiyet var. Küçük sabilerin sarin gazıyla zehirlenmiş bedenlerini ekranlarda gören hiçbir insan bu mecburiyete karşı koyamaz. Batılı yönetimler, reel politik hesaplarını bırakıp, kendi kamuoylarından yükselen bu insanî ve ahlakî tepkiye cevap veriyorlar. Demek ki dünya ile bir ortak paydamız var. Ve maalesef “Allah bir” diyenlerin bir kısmının karşısında bu ortak paydanın parçası haline geliyoruz. Yusuf Ziya Cömert, dün Star’daki köşesinde, “Şimdi, sıra geldi ‘Allah’ın bir zalimi bir başka zalimle defetmesi’ne!” diyor. Öyle mi görünüyor? Esed tek başına mı, yüz bin kişiyi canından etti? O giderse herkes hayatından emin mi olacak? Bir milyon Iraklı Müslüman’ın ne kadarını “zalim” Amerika, ne kadarını “zalim” Saddam öldürmüştü? Ya sonra öldürülenler? Suriye’de Esed gittikten sonra, kan ne kadar akacak? Kestirebilen var mı? Mısır’da keskin nişancılar tarafından öldürülen masum sivillerin hesabını kim soracak?Nasreddin Hoca misali, samanlıkta kaybettiğimiz anahtarı dışarıda gün ışığında arıyoruz. Müslüman kanının Müslümanlar tarafından dökülmesinin tek sebebi iktidar mücadelesi. Bir aile ülke yönetimini ele geçiriyor ve sonra kimseyi yanına yaklaştırmıyor. Zulüm dayanılmaz olunca halk ayaklanıyor. Sonra gücün yanında yer alan Müslümanlarla, muhalefette olan Müslümanlar kanlı bir iktidar savaşına girişiyor. Bu kanı durdurmanın tek yolu, “kim yönetecek?” sorusuna, herkesin ittifak ettiği cevaplar bulmak. Bu sorunun doğru cevabını, zalim Esed’in zehirli gazla fareler gibi katlettiği insanların yardımına gelen “zalim” Batılılar buldular. Onlar yönetme hakkının sadece yönetilenlerde olduğuna inanıyorlar. Yönettikleri halkların tercihi ve isteği doğrultusunda Suriye’de masumların yardımına geliyorlar.Irak’ta, Suriye’de, Mısır’da zorbaların iktidar tekeli yüzünden kan döküldü. İktidar, hak sahibine teslim edilene kadar akmaya devam edecek. Bu katliamların uzun süren bir kan davasına dönüşmesini engellemek, halkın rızası ile mümkün olacak. Arap monarşileri, kapılarını zorlayan halkın iktidar taleplerini geciktirmek için başka zorbalarla işbirliği yapıyorlar. Segah makamında tekbir, sadece bizim topraklarımızda okunuyor.Bu sefer Batı, İslâm coğrafyasına sömürge silahları ile değil, demokrasileri ile geliyor. Dökülen onca kanın tek sebebi ise demokrasi eksikliği. Nesine karşı çıkacaksınız?
↧